
İmge (Bir Deneme)
Her şey bu kadar aynıyken, bazı şeyler nasıl bu kadar değişebiliyordu?
Deniz, birkaç gün önce bir arkadaşıyla buluşmak üzere Kadıköy’e gitmişti. Özellikle erken gitmeyi tercih etmişti çünkü biraz zamana ihtiyacı vardı. Rıhtımda yürürken, her adımda içini bir heyecan kapladı. Kısa bir süre sonra o heyecan yavaş yavaş hüzne dönüştü.
Buluşma yerine geldiğinde, arkadaşının oturuyor olduğunu gördü. Uzun zamandır görüşmemişlerdi. Konuşacak çok şeyleri vardı. Sohbet etmeye başladılar. Yazmakta oldukları roman üzerine konuşurlarken, Deniz kahvesinden bir yudum alıp gülümsedi. O an, O’nu yeniden anımsadı. O’nu günün her saatinde elinde kahve bardağıyla görmek mümkündü. Deniz ise kahve insanı değildi. Sadece birlikte olduğu zamanlarda bu alışkanlığa az çok yakınlaşmıştı. Şimdiyse yokluğunda bile bunu bir ritüel gibi sürdürüyordu. Onun sevdiği bir şeyi kendi hayatına taşımak, tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu.
Buluşmanın ardından hemen eve dönmek istemedi. Önce bir zamanlar birlikte uğradıkları kitapçının önünden geçti. Ardından, eski günlerde oturdukları kafeye gitti. Hiçbir şey değişmemişti. Masa, sandalye, duvarlardaki resimler… Hepsi yerli yerindeydi.
Bu, O’nu ilk anımsayışı değildi ama uzun zaman sonra ilk kez bu kadar sarsılmıştı. Her geçen gün O’nu daha iyi anlıyordu. Neden uzaklaşmak istediğini, neden gittiğini, neden çok az insanla muhatap olduğunu… Buraya ait değildi. Ne bu şehre ne de zamana. Belki de bu yüzden Deniz’in içinde bu kadar özel bir yer edinmişti. Çünkü o da hiçbir zaman bu çağa ayak uyduramamıştı.
Zaman geçiyor, insanların sevdiği yüzler değişiyor ancak hikâyeler hep aynı kalıyordu. Deniz içinse durum böyle değildi. Aklında tek bir yüz vardı, zamanın eskitemediği, değişmeyen… O hâlâ romanlarda insanların el ele tutuşmaktan bile çekindiği zamanlarda yaşıyordu sanki. Ve hâlâ insanların yüzünün kızarabileceğine inanıyordu.
Gitgide değişen insanlara, içi boşalan anlamlara ayak uydurmakta zorlanıyordu. Güvenmek, artık eskisi kadar kolay değildi. Bir zamanlar dostluklar, ilişkiler, hatta hayatın kendisi bile sağlam temeller üzerine kuruluyordu. Şimdi ise köksüz, yüzeysel ve inceliksiz olanlar normal kabul edilmeye başlamıştı. Ayakta kalanların çoğu, aslında derinlikten en yoksun olanlardı. Ve bu yalnızca ilişkilerle sınırlı değildi; dünyanın karanlık yüzüyle de ilgiliydi.
Bu yüzden son dönemlerde yalnızca şunu hissediyordu: Tutunabilmek, her şeye rağmen mücadele etmekten çekinmeyen insanların varlığıyla mümkündü.
O’ndan çok şey öğrenmişti. Net olmayı, olmayanı zorlamamak gerektiğini, sınır çizmeyi, haksızlıklar karşısında susmamayı… Hayatın içinde bir pusulası vardı artık. Kurdukları bağ, alışıldık kadın erkek ilişkileri gibi değildi. Hissettiği bir fikre, bir inanca, bir duruşa çekim duymak gibiydi…
Sıradan biri olmadığını daha ilk gördüğünde anlamıştı. Ama hayatında bu kadar derin bir yer edineceğini bilmiyordu. Bilseydi, farklı olur muydu? Büyük ihtimalle olmayacaktı. Hislerinin yoğunluğunu bile bile bırakmıştı kendini akışa. Bilerek yıkmıştı tüm duvarlarını. Bilerek dinlemişti O’nu anımsatan şarkıları. Ve bilerek kaybetmişti kendini. Çünkü biliyordu ki kaybettikçe kendini bulacaktı yokluğunda.
O’nu özel kılan ellerindeki boya izleriydi belki. Sokak hayvanlarının kollarına bıraktığı tırmık izleri… Sanatın, sevginin ve merhametin aynı bedende buluşması gibi bir şeydi bu.
Deniz, O’nun yürüdüğü yolları, aştığı zorlukları, yaşadığı hayal kırıklıklarını ve tattığı tüm sevinçleri bilmek isterdi. O’nu bugünkü hâline dönüştüren her şeyi öğrenmek, anlamak, hissetmek için.
Bu düşüncelerle Kadıköy sokaklarında yürümeye devam etti. Yürürken ne yanından geçen insanları fark ediyordu, ne de birbirinden renkli sokakları. Düşüncelerinin ağırlığı, onu mekândan ve zamandan bir anlığına koparmış gibiydi.
Kendine geldiğinde ise aynı gerçekle bir kez daha yüzleşti:
Her şey aynıydı.
Ama hiçbir şey aynı değildi.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Mustafa Atagün- 5 saat önce
Geçmişe dair sorgulama ve soruşturma yapılmalıdır.... Muhalefet Ne Yapmalı: Halkın Um...
Emre Bağce- 1 hafta önce
Yorumunuz için teşekkür ederim Mehmet Ali Bey. Var... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...
Mehmet Ali Zengin- 1 hafta önce
Gayet açıklayıcı ve bilgilendirici bir yazı okudum.... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...