Okuryazar / Yazılar / Önce Ahlak ve Maneviyat yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

  • Yazar: Fatih Man
  • Kategori: Siyaset, Deneme
  • Bu yazı Okuryazar’a 2 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 721
2 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Önce Ahlak ve Maneviyat

Önce Ahlak ve Maneviyat

Dünya ve ahireti tekeline almış ve dini kendi menfaatine göre kullanan kiliseye karşı bilim batının çıkış aracı oldu. Batı bilim alanında gelişip teknolojik icatlar ortaya koydukça yeni dünyalar keşfetmeye başladı. Batılılar bu yeni dünyanın efendileri, yeni dünyanın eski insanları ise onların köleleri oldu. Bilme karşı boyun eğmek zorunda kalan kilisede batının sömürü aracı oldu. Teknolojik araçları ile yeni dünyaları keşfedip, işgal eden batı, kilise ile insanların gönüllerini işgal ediyordu. Batı her alanda bilimi ön plana koydukça insanlarda pozitivist bir zihin yapısına sahip oldular. Kilisenin alanları gitgide daraldı. İnsanlar için din, iman ve maneviyat sorgulanır hale geldi. Her şey ancak bilim ile doğrulanır kabul edildi. Materyalist bir anlayış yaygınlaştı. Fizik ön plana çıktıkça metafizik alan kabul edilmez oldu. Görünen her şey var iken görünmeyenler yok sayıldı. İnsan kendisini de böyle değerlendirmeye başladı. Sadece et ve kemikten oluşmayan insan sadece et ve kemiğin ihtiyacını gidermeye kalktı. Kendisini maddi olarak görmeye başladı. Bu sebeple maddi hazlarda mutluluğu aradı. Hazza daha çok önem verdi. Bilim kalkınmayı beraberinde getirdi. Dünya batıya gıpta ile bakmaya başladı. Herkes onların başarısını! tekrarlamak istedi. Hele hele yüzyıllardır kendini tekrar eden, kısır tartışmalarla uğraşan İslam Dünyası özellikle de Osmanlı Evlatları, tüm eksikliğini batıdan karşılamaya kalktı. Onlar gibi olmaya çalıştı, onların giydiğini giydi, onların içtiğini içti. Ama ne onlar olabildi ne de kendi kalabildi. Çift kutuplu bir yaratık oldu. Arafa düştü, kendini kaybetti, üzerine giydiği elbisede kendine dar geldi. Ne batıllar kadar materyalist oldu ne de onlar kadar çalışkan. Ne inancından vazgeçti ne de inancını yaşayabildi. Kulağında batı musikisi vardı ama gönlü hep Neşat Baba dinledi. Osmanlının son asırlarında zemin bulan bu zihniyet Cumhuriyet ile zirve yaptı. Yüzyıllardır yoğrulduğu inancını kendine düşman gördü. Her yerde onunla savaştı, alan bırakmadı. Ezanı kulağından sildi, Kuran’ını elinden aldı. Gözü o kadar döndü ki ölüleri mezarından çıkarıp idam etti. Takkesinin yerine şapka getirdi, cübbesi çıkartıp fanilyasını değiştirtti. Her yerde dini silmek istedi Din ancak mazlumların gönlünde saklanabilecek yer buldu. Din gönüllerde korunmaktaydı ama hayatta etkisini kaybetti. Zihinler alt üst oldu, akıl gönül savaşır hale geldi. Dili değiştirilerek geçmişi ile arası açıldı. İşte böyle bir ortamda hayatımıza girdi Necmettin Erbakan. Erken yaşta profesör olmuştu, batının bilimine hakimdi. Onun ilmine batıda şahit olmuştu. Ama o sadece bir bilim adamı değildi. Maddi kalkınmanın yanında manevi kalkınmadan da bahsediyordu. Millîlikten bahsediyordu ama Türkçülük demiyordu. Ecdadımızı yad ederken ağır sanayiden bahsediyordu. Almanya da ürettiği motoru Türkiye’de mensup olduğu tarikatın ihvanları ile yeniden üretmek için çaba gösteriyordu. Ne din adamı idi ne de tam bir bilim adamı. Sakallı cübbeli değildi, ancak aydın geçinen yobaz bilim adamları gibi batı aşığı da değildi. Akif’in “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” dizilerinin ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi. Erbakan’ın söylemleri arasında; “Adil Düzen”, “Yeniden Büyük Türkiye”, “2. Yalta Toplantısı”, “Yeni Dünya”, “İslam Dinarı”, “İslam Ortak Pazarı”, “İslam Nato’su” gibi siyasetle, kalkınmayla, ülke ve dünya ilgili birçok söylem vardır. Ama bizim burada ele alacağımız hocamızın “Önce Ahlak ve Maneviyat” çıkışıdır. Bu söylem ahlak ve maneviyatı öncelemesi sebebiyle temelde batı ve batı kafalılar ile hocamızın farkını ortaya koymaktadır.

Erbakan ve Maneviyatçılık

Erbakan’a göre batı maneviyatı arka plana iterek insanı inşan olmaktan çıkarmakta, hissiz hassasiyetsiz bir mekanik haline dönüştürmüştür. Bu sebeple maddi alanda ne kadar kalkınırsa kalkınsın insanlığın en büyük buhranlı çağını yaşatmaktadır. Erbakan’a göre iktisadi nizamın esası ahlaki nizam ile mümkün olur. Batıyı taklit etmek ile ancak bu yıkıma ortak olunur. Bu sebeple batı gibi bilimden, kalkınmadan önce ahlak ve maneviyat öncelenmelidir. Ancak Erbakan’ın ahlak ve maneviyat doktrini uygulaması sadece didaktik eğitime dayalı bir yöntem değildir. Erbakan’ın özgül özelliklerinde biri de “Aksiyon Adamı” olmasıdır. Erbakan’ın maneviyat eğitimi eylem üzerine inşa edilmiş, teşkilat usulü ile şekillendirilmiş, aktif bir süreç sunmaktadır. Erbakan hocam maneviyat eğitimini cihat ibadeti ile birleştirmiştir. “Hayra motor, şerre fren” söylemi ile emri bil maruf nehyi anil münker emrini tatbikata geçirmiştir. Erbakan için Müslüman olmak yetmez şuurlu Müslüman olmak gerekir. Ayrıca Erbakan, manevi kalkınmanın ekonomik izahatıyla ilgili olarak “Helal olan 4, Haram olan 5’ten büyüktür” der. Bu ifadeyle ekonominin sayısal büyüklüğünün değil, İslam’a uygun olup olmadığının önemli olduğu vurgulanmaktadır. Millî Görüş sadece siyasi endeksli bir oluşum değildir. Siyasi sahada faaliyet gösteren partiler kursa da birçok sivil toplum kuruluşları da teşekkül ettirmiştir. Erbakan Hocanın “Gençliği kurtarmak” için kurduklarını söyledi Anadolu Gençlik Derneği’nin faaliyet alanı gençlik ve özellikle de gençliğin manevi eğitimi olmuştur. Agd ortaokul sıralarından Üniversite’ye kadar her okul kademesinde teşkilatlanmayı hedefler. Agd’nin en büyük amacı gençliği maneviyat yönünden eğitmektir. Ancak bu eğitim sadece dini bilgi aktarımı olarak tasarlanmamıştır. Agd eğitiminin temelinde sorumluluk verme ve eyleme geçirme vardır. Agd teşkilatlanmasında birçok birim ve başkanlıklar vardır. Sınıf başkanlıkları ve teşkilatlarından okul başkanları ve teşkilatlarına kadar, ilçelerde, illere, illerden bölge ve genel merkeze kadar birçok başkanlık ve birim teşkil edilmiştir. Teşkilatçılık bütün milli görüş organizasyonlarında görülmektedir. Bunun ana sebebi kişileri sorumluluk vererek eğitmektir. Erbakan Hoca “Mgv öğrencisi 4 fakülteye bitirmiş gibidir” söylemi ile bu sorumluluğun kişiye kazandırdıklarına vurgu yapmaktadır. Millî Görüşün maneviyat eğitiminde öncü ve örnek şahsiyetler gençlere rol model olarak sunulur. Örnek olan seçilen şahsiyetlerin ortak özellikleri fikir ve aksiyon adamları olmalarıdır. Millî Görüşün manevi eğitiminin amacı söylem ve eylem birliğini sağlamaktır. Bu sebeple seçilen örneklemlerin hayatlarında cihattın önemli bir yeri vardır. Aynı zamanda seçilen karakterler sayesinde gençlerin suni sınırlarla daraltılmış dünya görüşlerini genişletmek, suni sınırları aşmak amaçlanmaktadır. Öncü şahsiyetler sayesinde aynı zamanda İslam Birliği doktrini aşılanmak istenmektedir. Gençler öncü şahsiyetleri tanıyarak diğer İslam ülkelerini de tanımış, onların mücadelelerini içselleştirmiş olmaktadırlar. Milli Görüşçü Gençler, Hasan el-Benna ve Seyid Kutup ile Mısırlı Müslümanların İngiliz mandacılığına ve işbirlikçilerine verdikleri mücadelelerini, Şeyh Ahmed Yasin ve Fethi Şikaki ile taşların tanklar ile olan mücadelesini, Ömer Muhtar ile İslam’ın sömürgeciliğe karşı olan mücadelesini, Malcom X ile demokrasinin beşiğinde demokrator ile olan mücadeleyi, Cevher Dudayev ve Aslan Mashadov ile bir avuç azınlığın nice büyük topluluklara olan mücadelesini, Aliya İzzetbegoviç ile Avrupa’nın ortasındaki Müslümanların batı vahşetine karşı olan mücadelesini tanımaktadırlar. Tüm dünyadaki Müslüman mücadelesi üzerinden Hakk-Batıl mücadelesi öğretilmektedir. Aynı zamanda gençler “Muhakkak ki Müslümanlar kardeştir” ilahi düsturunu içselleştirmektedirler. Maneviyatçılığın temeli hisler ve duygulardır. Hissetmektir, sevmektir, gönülden bağlanmaktır. Millî Görüş öncü şahsiyetleri tanıtarak Müslümanların dertlerini dertlenmek, onlar ile hemhâl olmak kısacası kardeş olmak sağlanmaktadır. Yani sadece teorik bilgi ile değil bizzat hissederek maneviyat yaşatılmaktadır. Millî Görüşün diğer bir manevi eğitimi reaksiyonel olmaktır. Millî Görüş gençlerden tepkisel olmalarını, yaşanan haksızlıklara karşı, zulme karşı verebileceği tepkiyi vermesini amaçlamaktadır. Bu sebepledir ki Erbakan Hoca 80 öncesi herkes sağ sol derdine düşmüşken binleri Kudüs için meydanlara toplamıştır. Herkesin sadece söylem ile destek olduğu Bosna Savaşında seyirci olmamış, Bosna’da silah fabrikası kurmuş, gençlerini Bosna’ya göndererek MGV tugayını kurmuştur. Gazze’nin dört bir yanı kuşatılmışken, karadan kamyonları yürütmüş, ambargoyu delmiştir. Hüsnü Mübarek Mısırdaki İhvan üyelerini idam etmeye kalktığında mahkemeye milli görüşçü gençleri göndermiş, Allah’ın yardımı ile idamlar önlenmiştir. Papa Türkiye Cumhuriyeti’ni gelmek istediğinde milyonlar meydanlara indirilmiştir. Abd’nin Irak işgaline Mehmetçiği de ortak etme teşebbüsü meydanlardan önlenmiştir. Kısacası Millî Görüş sadece söylemde kalmamış, elinde geldiği kadar eylemini gerçekleştirmişti. Özellikle birçok şeyin sözde kaldığı bu çağda idealini, davasını eyleme dökebilmek daha derin bir manevi eğitimin gerçekleşmesini sağlamıştır. Maneviyat bir nevi aşk gibidir. İnsanın aşkını canlı tutması gerekir. Bunun içinde heyecan ateşleyici bir duygudur. Bu sebeple Millî Görüşün manevi eğitimindeki bir diğer yöntem duygulara hitap etmesi, heyecanı hissettirmesidir. Bu amaçla birçok tarihi olay heyecanla kutlanır, coşkulu programlar icra edilir. Mekke’nin Fethinden, İstanbul’un Fethine kadar, Çanakkale Zaferinden, Kahraman Maraş’ın kurtuluşuna kadar, Kudüs’ün Fethinden, Diyarbakır’ın Fethine kadar birçok önemli zafer her yıl kutlanır. Bu programların kişilere tarihi bir şuur verme amacı olduğu gibi heyecanlarını, duygularını coşkulu yaşamalarını sağlamakta vardır. Çünkü maneviyat söz ile yaşatılamaz, ancak ve ancak hisler ile kişiye geçirilebilir. Erbakan Hoca birçok konuşmasında “Heyecan, heyecan istiyorum” diyerek gençlere seslenmektedir. Bu programlar sayesinde gençler hem tarihi ile bağ kurar hem de davasını yaşayarak öğrenir. Millî Görüş Hakk-Batıl iklime üzerine inşa edilmiştir. Hz. Âdem (a.s) ile şeytan arasında başlayan ve kıyamete kadar sürecek olan Hakk-Batıl mücadelesi tarihsel süreci ile bugün ki yaşanana mücadele de gençlere öğretilir. Özellikle batıl jargonu üzerinden gençlere bir ufuk açılmak istenir. Mesela Erbakan Hoca birçok konuşmasında “Hedefimiz 2. Yalta’dır” diyerek gençlere bir vizyon çizmektedir. Peki 2. Yalta’dan kasıt nedir? Bildiğiniz gibi ilk Yalta toplantısı (konferansı) 2. Dünya savaşı sonra gelip devletler olan ABD, İngiltere ve Rusya’nın yeni dünya düzenlerini inşa ettikleri toplantılardır. Batılın bir jargonu olan Yalta ismi kullanılarak gençlere hem düşmanı tanıtılmakta hem de onları kendi silahları ile onları yenme ve yeni bir dünya kurma ideali aşılanmaktadır. “İslam Nato’su”, “İslam Birleşmiş Milletleri” gibi söylemlerde karşıtın jargonu kullanılmaktadır. Yine Siyonizm’in kurulduğu kabul edilen Basel’deki Theodor Helnz salonunda “Avrupa İslam Birliği” toplantısı icra edilerek karşıta gönderme vardır. Her şey zıttı ile kaimdir. Bu sebeple kendini tanıman için karşıtını da iyi bilmelisin. İdealinin farkını ortaya koymak ve düşmanından gelecek saldırılara karşı koymak için karşıtı iyi tanımalısın. Manevi yönden de kendini ve karşıtını konumlandırmalısın. Düşmanı tanımak kadar kendini ve kendin gibi olanları da tanımak gerekir. Kardeş olabilmek için önce kardeşin Müslümanları tanıman gerekir. İşte bu sebeple Millî Görüş teşkilatları 1992 yılında beri her yıl dünyanın farklı noktalarında bulunan Müslüman kardeşlerini, Müslüman kuruluşları “Uluslararası Müslüman Topluluklar Kongresi” adı altında toplamıştır. Dünyanın farklı yerlerinden gelen Müslümanlar birbirleri ile bilgi aktarımı yapmışlar, sorunlarını tartışmışlar ve çözüm arayışı içinde olmuşlardı. Bu toplantılar aslında nihai hedef olan İslam Birliğinin temelini oluşturmaktaydı. Erbakan Hoca 92 yılında resmi olarak attığı bu tohumun ilk filizini ilk ve tek başbakanlığında D-8’ler ile aldı. Önce 8 sonra 60 İslam Ülkesi ile kurulacak İslam Birliği ne yazık ki tamamlamadı. Ama yine de gençlere bir vizyon ve hedef verilmiş oldu. Yine kurulan “Uluslararası Gençlik Formu” ile Müslüman gençler her yıl bir araya geliyor. Bu sayede gençlerin geniş bir coğrafi zihniyete sahip olması sağlanıyor. Kendini, kardeşini iyi tanıyan gençler manevi yönden de gelişiyor. Amacını, hedefini daha iyi kavrıyor. Millî Görüşün manevi eğitimin bir diğer parçası İnfak Şuurunu kazandırmaktır. Bu sebeple mensuplarından zamanlarını, gençliklerini, emeklerini, bilgilerini ve maddiyatlarını Allah yolunda harcamaları beklenmektedir. Haftalık toplantılara, sohbetlere katılarak ve görevlerini icra ederek zamanlarını ve emeklerini Allah yolunda harcamaya sevk edilirler. Bilgi birikimi sahibi olmaları ve bunları çevreleri ile paylaşmaları amaçlanır. Teşkilatların birçok faaliyetleri mensuplarının verdikleri aylıklar üzerinden karşılanır. Bu sayede karşılık beklemeden, sırf Allah rızası için infak edilme alışkanlığı kazandırılır. Sadece teşkilat işleri için para toplanılmaz. Cansuyu gibi Millî Görüşçü bir yardım kuruluşu ile dünyadaki birçok Müslüman bölgeye yardımlar gönderilir. Gazze’de yetimhane inşa edilir. Burkino Faso’da camii ve medrese inşa edilir. Afrika’nın birçok noktasında suyu kuyuları açılır, Arakan ve Keşmir’in yardımına koşulur, Afganistan’ın birçok noktasından yardım çalışmaları yapılır. Kurban ibadeti ile birçok mazlum coğrafyaya koşulur. Yani milli görüşçü malından ve zamanında Allah için harcayarak malın kulu olmaz. Verebildiği için mal onun kulu olur. Böylelikle dünya sevgisi, dünyaya bağlanma önlenir. Zaten maneviyatçılığın amacı da dünyaya değil aşkın olan Allah’a gönülden bağlanmak değil midir? Sonuç olarak Erbakan Hoca kurduğu teşkilat şemasında gençlere sorumluluklar vererek, örnek şahsiyetleri tanıtarak, batının yöntem ve teknikleri öğretip, nasıl karşı verileceğini planlayarak, sadece sözde değil eylemde de Müslüman bir duruş ortaya koyarak, kalplere ve duygulara hitap ederek, Müslümanların bir vücut olduğunu hatırlatarak ve her şeylerini Allah yolunda harcayabilecek bir şuura sahip olmalarını sağlamaya çalışarak maneviyatı aşılamak için farklı bir seyri sülük yolculuğu gerçekleştirmiştir.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Fatih Man imzasında diyor ki;

"Hak geldi, batıl zail oldu."

Fatih Man'ın Profili Fatih Man'ın Tüm Yazıları

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Murat şenocak- 1 hafta önce

Yazan kişiye anlamlı geliyordur elbette ama bana hi... Senin Etkin

Burcu Biter- 1 hafta önce

Merhaba, uzun zamandır profilime bakmadığım için me... Sorgulama (Mutsuzluk Hali)

Emircan ERDAL- 3 ay önce

Merhaba, kelimelerin özenle dokunduğunu görmemek im... Sorgulama (Mutsuzluk Hali)
Daha Fazlasını Gör