- Yazar: Muhammed ÇELİK
- Kategori: Toplum, Yaşam
- Bu yazı Okuryazar’a 10 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 54

Kantarın Topuzunu Kaçırmak!
Kantarın topuzunu kaçırmak, ölçüyü kaçırmak mıdır, kural tanımazlık mıdır bilemiyorum fakat hiçbir savaşta insani davranılmadığı ve de davranılmayacağı hepimizce malumdur. En son olarak 12 gün süren İran-İsrail Savaşı’nda İsrail biz sivilleri vurmuyoruz sadece askerî hedefleri vuruyoruz diyordu.
Bu şekilde demeleri neyi değiştirir? Vicdanlarını mı susturmak istedi, uluslararası desteğin peşinde miydiler, onu bilmiyorum. Fakat savaş sırasında İran’da ölen askerler arasında sivillerin de olduğunu haberlerden okuduk hep beraber her füze atışından sonra.
İsrail, İran'a böyle bir kisve altında savaş füzelerini atarken, ya Gazze’de ne yapıyor? Bu yapılanlar bir insanlık soy kırımı değil de nedir, bana söyler misiniz? Peki soydaşlarının deve kuşu misali kafalarını kuma gömdüklerine ne demeli? Din kardeşiyiz hepimiz diyenlerin borazanı da artık çalmıyor sanırım.
Ne o, bunların da mamaları mı kesildi? Bir güruh vardı kefen giyip meydanlarda show yapan bir güruh; savaşmaya gideceklerdi. Ne oldu onlara, rüyalarında uyuya mı kaldılar yoksa? Belki de kulaklarına başka teraneler okundu da kıble belledikleri güneyden yüz çevirdiler. Savaş borazanlığı yapanlara ya ne demeli? Savaş kötü, savaş anayı evladından ayırır, el kadar bebekleri yetim-öksüz bırakır, bunca savaş çığırtkanlığı çok fazla deyiverse biri, zulüm altında ezilenlerin zerre kadar ruhunu anlamayanlar tarafından vatan haini ilan edilirdi. Sosyal medyada yedi sülalesine kadar linç yerdi bu kişi.
Gerçi şu an da değişen pek bir şey yok ya. Halbuki savaş iyi değil, bütün savaşlar çok kötü demek neden suç olsun? Kılıç-kalkan döneminde de değiliz ki bilek zoruyla düşman bertaraf edilsin. Fatih Sultan Mehmet, bugün gelse eminim ki belinde kılıç ve omuzunda gürzle gelmeyecektir. Bir çağ kapatıp başka bir çağ açan koca padişah günümüz gereklilikleri neyse o şekilde yapacaktır. Diplomasiyse diplomasi, iktisadi güçse iktisadi güç, yetişmiş insan kaynağı ise bunu temelden çözmek için çalışacaktı. Fakat ne yazık ki başların ayak, ayakların ise baş olduğu bir devirde mazluma düşen pay ezilmek, kıvranmak, bir hiç uğruna yok olup gitmek. Bu hayatın gerçeği budur maalesef. Zira hep bir yerlerde kurtarıcı ve mucize bekliyoruz. Oysa gerçek kurtarıcı ve mucize insanın ta kendisidir.
Ne diyorduk, FSM; zamanındaki teknolojiyi kullanarak bu Şehr-i İslambol'u fehetti. Onunla, ondan önceki padişahların farkı da buydu. Fakat bizler şimdi teknolojik anlamda çok ilerleme kaydetmiş olabiliriz ama buna rağmen düşmanın silahıyla da silahlanamamakta Müslüman coğrafya. Elindeki kısıtlı imkanlarla başındaki zulmü defetmeye çalışırken hem de bir nevi taş, sapan, kılıçla bunu yapmaya çalışıyor Filistinliler. Olmaz be hocam bu. Size takviye ne soydaşlarınızdan ne de din kardeşlerinizden geliyor.
Öyle bakmayın birilerinin bir yerleri boykot ettiğine. Yahu sen şu kafede bilmem ne kahvesini içsen ne, içmesen ne? Bu bir yudum kurşuna hendek değil, bir bebeğe de mama değil. Yine masum insanlar ölüyor ve yine bebekler açlıktan ölüyor. Bu, bireysel anlamda halledilebilecek bir mesele değil, bazı konularda bireyin çapı da hacmi de konunun halline yetmez be kardeşim. Bunu artık anlayın, ne zamana kadar daha anlamamakta direteceksiniz. Fakat biz bunu anlayamıyoruz.
Sen o kahveyi içmedin, sen içmedin ve bilmem neyi almadın, aldırmadın diye firma kepenk indirip gitti. Bir zafer elde etmişçesine mutlu oluyorsun ya sen, ama unutma ki hâlâ çocuklar ölüyor, bebekler yetim-öksüz kalıyor.
Efendimize de boykot yapılmıştı, onlar da kendi aralarında alış-veriş yapmıştı. Fakat onların bireysel değil, kolektif ve toplumsaldı; hatta devlet düzeyindeydi demek de mümkündür. Kim ne yapıyor, kimin eli kimin cebinde iyice bakın. Filistin’deki savaşın bitmesini istemeyen kimse, halkın asıl düşmanı odur/onlardır.
Savaşta dahi olsa ileri gitmeyin öğüdünü öğütleyen bir dinin müntesipleriyiz ama diğer taraftan da Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz hadisini de unutuyoruz. Müslüman ihmalkâr ve tedbirsiz davranamaz. Oysaki azınlıktaki grupların neden olduğu Ortadoğu’daki savaşlar bu ihmalkârlık ve tedbirsizlik yüzünde değil de nedir?
Savaşla ilgili şunu deyip, yazıyı bitireyim zira bu hamur daha çok su götürür. En başa gitmek lazım; gömlek düğmesinin yanlış iliklendiği o ilk düğmeden sorunun çözümüne başlamak lazım.
Savaş, savaş çok kötü bir şey, başına gelen ancak bilir. Ötesi hariçten gazel okumaya benzer. Savaşta ölen çocuk da olsa, kadın, erkek, yaşlı da olsa, asker, polis de olsa candır. İsrail ne diyordu: biz sadece askeri hedefleri vuruyoruz. İnandık mı biz buna İran için.
Filistin’de bombalanan hastanelerde zenginleştirilmiş uranyum mu vardı da vurdunuz? Vurulan okullarda nükleer bomba seri imalatı mı yapılıyordu da bombaladınız? Nedir bu terane yahu? Bu, sanırım savaşmak isteyenlerin bir vicdanî körlüğü olsa gerek. Kendilerince ürettikleri bir bahane ki yüzyıllar bu böyle devam ededurdu: Sadece askeri hedefleri vuruyoruz.
Karınca yuvasına mı çomak sokuyorsunuz, arı kovanını mı tekmeliyorsunuz? Halk bilmese de bu durum halik için ayandır. Elbette ki hiçbir zulüm sonsuza dek sürmez/süremez ama neden şimdi, şu an bitmiyor bu savaşlar, neden?!
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Neslihan- 11 saat önce
Çok içten, dokunaklı, güzel bir yazı. Sağlık diliyo... Yaşlılık
Muhammed ÇELİK- 1 hafta önce
Bu mecrada müsvedde kağıda bir şeyler karalar gibi... Geleceği Mazisinde Olan Ülke
Emre Bağce- 1 hafta önce
Güzel bir yazı, okurken, yazıyla birlikte insan pek... Geleceği Mazisinde Olan Ülke