- Yazar: Emre Bağce
- Kategori: Toplum, Ekonomi
- Bu yazı Okuryazar’a 1 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 56
Her Şey Proje Olmak Zorunda mı, Projecilik Üzerine Bir Tereddüt
Ülkemizde maalesef "projecilik" diye tarif edeceğimiz (belki salgın hastalık teşhisi koyacağımız) bir durum yaşanıyor.
İnsanlar neredeyse bir köşeye oturup, çay kahve içmelerini dahi proje diye takdim edecekler.
Vallahi 3-5 kişinin bir araya gelip kitap okumasının bile proje diye sunulduğunu görmüştüm. Nerede neydi, şimdi hatırlamıyorum.
İleride proje olmazsa, tuvalete bile gitmeyecek belki insanlar, bilemiyorum.
İşin ironisi bir yana. Gerçekten böyle düşünen bir tek ben miyim?
- İş yapıyor gibi görünüp,
- Ülkeye, insanlığa değer üretiyor gibi sunulan,
- Süslü sözlerle vitrinlere çıkarılıp pazarlanan,
- 3-5 (bilmiyorum belki çok) kazanılan bir şey gibi geliyor bana bu projecilik işi.
Bunların hepsi olabilir tamam, ama benim kaygım çok daha başka.
Hakikati ve sahiciliği boğan bir şey gibi geliyor bana.
Ve dahası, maddi bir karşılık olmadan ülke ve toplum için herhangi bir şey yapmayı aklımızın ucundan bile geçirmeyeceğiz belki. Normal, insani, ahlaki diyeceğimiz davranışları, görgülü, incelikli, kolay, güzel, faydalı hâl ve hareketleri, yardımlaşma, dayanışma, özveri, empati, diğergamlık gibi erdemleri dünyamızdan çıkaracağız belki de.
Samimi söyleyeyim, bu konu benim his dünyamda böyle.
Bir vakitler AB, Dünya bankası gibi kurumların tarıma yönelik hibe proje veya programları vardı. Güya çiftçiye destek diye paralar dağıtıldı ülkemizde; önce, ekildiği söylenen (beyan edilen) toprak miktarı, tüm ülke toprağının birkaç katına çıktı. Proje veya hibe programı nasıl bir gerçeküstü etkide bulunduysa artık! Fakat 3-5 yıl sonra köylü, çiftçi ektiği toprağı da ekmemeye başladı.
Aradan yıllar geçmiş, ben hâlâ "o projenin veya programın gerçek amacı bu muydu?" diye kendi kendime sorar dururum.
Yine AB projesi adı altında Türk köylüsüne cahil muamelesi yapan ve süt sağmayı öğreten projeler gördü bu gözler.
Marshall yardımları sırasında evinde koyunu, keçisi, ineği, mandası olan çocuklara okullarda süt tozu kaynatılıp içirilmesinden, ya da bahçesinde taze meyve sebzesi olanlara, yıllanmış yiyecek verilmesinden ne farkı var bunların.
Yenilerini artık takip etmiyor, görmezlikten, duymazlıktan geliyorum.
Belki yaptıklarını anlatmakta, göstermekte ısrar eden olursa, dilimi tutup, "he, he, iyi olmuş, inşallah, maşallah" deyip geçebilmeyi umut ediyorum.
Çünkü yeni dönemde insanlar artık yaptıklarının mahiyetini sorgulamadıkları gibi, bir de aferin bekliyor; bu tür şeyler için yüksek düzeyde, takdir, övgü, ödül bekliyorlar.
İnanın içime hiç sinmiyor, inanmıyorum.
Bu yüzden uzak duruyorum.
Her şeye rağmen, "yine de inşallah, ülke için, toplum için, gerçekten faydalı projeler de yapılıyordur" diyorum.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Emre Bağce imzasında diyor ki;
Hayata umutla bak.
Emre Bağce'nin Profili Emre Bağce'nin Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 41 dakika önce
Ne kadar isabetli, ufuk açıcı bir değerlendirme Zel... Toplumsal Çürüme ve Riyakârlık...
Zeliha- 2 gün önce
Göz ruhtur gözün görmediğini duyamayız kelimeler ko... Toplumsal Çürüme ve Riyakârlık...
Emre Bağce- 5 gün önce
Teşekkür ederim Hüseyin Bey. Hâlimizi ne güzel ifad... Toplumsal Çürüme ve Riyakârlık...