Okuryazar / Yazılar / Ayna Ayna Söyle Bana, İran Bana Ne Söyler! yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

  • Yazar: Muhammed ÇELİK
  • Kategori: Toplum, Deneme
  • Bu yazı Okuryazar’a 3 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 13
1 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Ayna Ayna Söyle Bana, İran Bana Ne Söyler!

Ayna Ayna Söyle Bana, İran Bana Ne Söyler!

Muhalefet hoştur ama fanatizm toplumun zararınadır. Toplumsal muhalefet var ve bir de bireyin muhalefeti. Durun aklınıza hemen siyasi parti muhalefeti gelmesin. Onların yeri farklı, yerinde sayar ve sabit kadem erbabıdır; halk nezdinde varoluşsal bir çıkmazın karanlık dehlizlerinde hüküm sürmekteler. Diyorum ki insan bazen düşman kesilir tanımadığı şeylere bazen ise taraftarlık hissine kapılıp yanlışı da doğruyu da net göremez hale gelir. Ne zaman İran'da bir halk protestosu olsa ülkemizdeki bu iki grubun varlığı daha belirginleşir. Rejime muhalif olan bireyler en küçük protestodan karşıt bir devrim ihracı yaparken Velayet-i Fakih sistemini canhıraşına savunan grup ise protestoları hemen dış güçlere bağlar ve “büyük ve küçük şeytan” ekseninde Amerika ve İsrail'i hedef tahtasına koyar. Bazen ise batı topyekûn bundan nasibini alır. Bu iki grubun birbirine zıt görüşleri hiçbir şekilde İran'ı ilgilendirmediği gibi İranlı yetkililerin de umurlarında değil. Protesto da olsa, oyunlu protesto da olsa, iç-dış güç işlem çarpanı da olsa İran kendi siyasetinden şaşmaz ve devletin bekası için ne gerekiyorsa onu yapar. Çünkü Velayet-i Fakih için şahıslar değil, makamlar önemlidir. Şii inancına göre 12 İmamiyye, Hz. Ali ile başlayıp gaip olan 12. İmam Mehdi'nin zuhuruna kadar onun yerine vekalet eden Velayet-i Fakih makamı söz konusudur. Bundan dolayı şahıslar değil, makamlar önemlidir İran İslam Cumhuriyeti'ndeki yönetimde. Sıradan vatandaştan tutun üst düzey bürokratlara, yetkin bilim insanlarına, üst düzey ordu mensuplarına, Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakana kadar binlerce kişi bu uğurda canıyla bedel ödemiştir. Makamların şahıslardan üstün olduğunu ve Velayet-i Fakih makamı için ne fedakarlıklar yapıldığını 1979 İslam Devrimi'nden şimdiye dek yüzlercesine bütün dünya şahit olmuş ama ülkemizdeki bu iki grup hâlâ gerçeği tam anlamıyla kavrayamamış ya da anlamak niyetinde değiller. Yıllar önce İran'daki güncel protestolarla ilgili bir yazı kalem almıştım. Hatta o zaman yazdığım yazının ilgili paragrafını aynen aktarıyorum: 11 Şubat 2018… Türk vatandaşları olarak İran'da yaşanılanları tam anlamıyla idrak edemeyebiliriz zira İran'da yaşamıyoruz. İran'da yaşamadığımız için de oradaki siyasal, kültürel ve toplumsal olaylar hakkındaki bilgilerimiz de maalesef sosyal medyadaki bilgi kırıntılarının ötesine geçmiyor. Tabi haliyle İran'da küçük bir olaydan karşı devrim çıkarmak da pek kolay olabiliyor. Sadece son bir yıl içinde Türkiye'de İran rejimi aleyhinde herhangi bir devrimin olma ihtimali üzerine yüzlerce yazı yazıldı-çizildi. Son olarak devrim yıl dönümü dolayısıyla Azadî Meydanı'nda konuşma yapan Hasan Ruhani'nin bazı konular hakkında yaptığı referandum çağrısı, bizim ülkemizde hemen de bir devrime dönüştürüldü. Anlaşılan Ruhani'nin sözleri İran'dan Türkiye'ye geçerken bazı cümleleri sınırda tellere takılı kalmış. Bunun birinci karinesi ise Ruhani'nin bu meyanda serf ettiği cümleleri arasından sadece referandum kelimesini alıp bunu İran'da sistem değişikliği için yapılan bir referandum çağrısı gibi anlamaktır. Yukarıdaki paragrafı 2018 yılında yazmış ve o zaman da açıkça ifade etmiştim ki İran'ı batı veya Türk medyasının gözüyle değil, İran'ı İran gözüyle okumamız gerekir. Aksi takdirde birçok konuda çok defa yanılabiliriz ya da olaylara yanlı bakabiliriz. Ama gelin görün ki rejim muhalifliği yolundaki grup düşmanlıkta sınır tanımıyor ve iyiyi de kötüyü de aynı görüyor. Diğer grup ise bunların aksine toplumda çıkan her olayı adetleri olduğu üzere dış güçlere bağlamakta ve akıllarınca muhalifleri yeryüzünde bozgunculuk çıkaran şeklinde yaftalayıp Allah'ın gazabıyla tehdit etmektedirler. Bir de ulusal kanallarda “kâinat ordinaryüsleri” lakaplı kişilerin canlı yayınlarda yaptıkları yorumlar akıllara durgunluk veriyor. Konu siyasetten açılıyor bir bakıyorsun bunlar siyaseti yorumluyor, ABD seçimleri oluyor aynı kişiler ekranlarda, Putin öksürüyor ve adamın bu davranışından farklı anlamlar çıkarıp yorumlarıyla Ukrayna-Rusya Savaşı'na yön veriyorlar, İran-İsrail Savaşı oluyor aynı kişiler yine ekrana çıkıp birtakım savaş direktifleri veriyorlar, İran'da halk protestoları oluyor hemen karşı bir devrim çıkarıyorlar ya da tam destek deyip İran'a sahipleniveriyorlar. Aynı şahıslar futbol maçlarına eşsiz yorumlarıyla tat veriyorlar, ülkeden kene ısırma vakaları olunca hemen kene uzmanı oluyorlar, birisi birisini öldürünce avukat, savcı, hâkim bilmem ne baş yüceler konsey başkanı olarak kendilerini pazarlıyorlar. Hocam ne oluyor, hocam ne oluyor, adam kadın doğum uzmanı olarak bile tavsiyeler veriyor. Sosyal medya bilgi çöplüğü yetmiyor bir de yerel ve ulusal kanalardaki bu kişilerin yanlış ve yalan bilgileriyle de zihinlerimiz daha kirleniyor. Keşke tv yorumcuları da bir sınava tabi tutulsa öyle ekranlara çıkmalarına izin verilseydi. Bir konu hakkındaki bilgi düzeyi pişmemiş kişilerin neden olduğu yanlış yönlendirme ve anlamaları say say bitiremeyiz. Konumuz bu değil ama İran'da meydana gelen halk protestoları neden ülkemizde hemen karşıt bir devrim olarak algılanıyor sorusunun altında yatan sebeplere biraz değindik ki konu daha net bir şekilde anlaşılsın. Devam ediyoruz ve bakalım o yıllarda ne demişiz: Kutlamalara katılan biri olarak Hasan Ruhani'nin konuşmasını izlediğimde hiç de gerçek bir referandum çağrısında bulunduğunu söyleyemem. Hadi gerçek anlamıyla bir referandum çağrısında bulunmuş olsun. Peki ama nasıl oluyor da iç siyasetle ilgili bir reform çağrısı ülkemizde bir devrim çağrısına dönüşüveriyor veya yerini yönetim değişikliği çağrısına alıyor? Niye bu kadar kendimizi yoruyoruz?... Bu İran'ın iç siyaseti açısından büyük bir vakadır ama bundan bir devrim çıkarmak İran'ı bilmemektir… Bu başörtü olayı da 28 Aralık 2017'de başlayan halk protestoları gibi soğuduktan sonra bunun yerini farklı eylemler alınca herhalde onlar için de İran'da devrim oluyor diyeceğiz… 2018 yılında ne yazdıysak aynı şekilde yukarıda aktardım ve yıllar içerisinde sözde İran uzmanların görüşlerinde zerre kadar bir değişme olmadığını İran hakkında yapılan yorumlara bakınca net bir şekilde anlıyoruz. Buraya bir anti parantez açmak istiyorum. İşinde ehil ve gerçek anlamda da en az ülkesini tanıdığı kadar İran'ı tanıyıp bilen uzmanlarımız da mütevazı sayıda. Bir de İran'dan Türkiye' göç edip burada yaşayan bazı İranlı İran uzmanları var ki zülcenaheyn gibiler. Keşke “kâinat ordinaryüsleri” lakaplılar yerine İran'la ilgili konular için bu kişileri daha çok ekranlarda görsek. Ara vermeden yazıya devam edelim ama aynı yazıda İran'da meydana gelen halk protestolarının karşı veya karşıt devrim değil. Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin referandum çağrısını aşağıda olduğu gibi maddeler halinde izah etmiştik. Fakat gelin görün ki baykuşların tut köşeler yüzünden sesimiz bedenimizi bile geçemedi: Bu mezkûr tarihte Hasan Ruhani'nin ülkenin iç politikalarına yönelik yaptığı eleştiri ve referandum çağrısı zihinlerimize ülkenin yönetim şeklini değiştirmeyi esas alan bir referandumu çağrısı olarak kazındı. Bizde niye böyle hava yarattı, biz niye bu çağrıdan bir devrim çağrısı çıkarttık gibi sorular için herhangi bir cevap arayışına girmeyeceğim. Fakat yapılan referandum çağrısının neden bir yönetim değişikliği çağrısı olmadığı üzerinde durmak istiyorum: 1- Hasan Ruhani'nin referandum çağrısı ülkedeki yanlışların düzelmesine yönelikti. 2- İran'da Şii-İslam ideolojisine dayalı bir yönetim var olduğu için bu referandum çağrısı müesses nizam lehine dahi olsa günümüz şartlarında bunu kabul etmesi düşünülemez ve müesses nizamın kabul etmediği hiçbir şey de olmaz. 3- Ülkedeki cenahların etkisine bakmak gerekir. İran'daki cenahların çoğunluk ve güç bakımından sistemdeki etkilerine dikkat ettiğimizde bu referandum çağrısının yine mümkün olmadığını görüyoruz. İran'daki halk protestoların ölü doğumlarını anlatırken yazıyı şu şekilde sonlandırmıştım: Bunun (protestoların) başarılı olup olmayacağı ise ancak zamanla anlaşılabilir. Fakat İran Anayasası'na göre bu grubun varlığı darağacındaki birinin bedeni gibi ber-bad'dır. Mikrofonu eline alan İran'dan dem vuruyor fakat işi ehline bırakmak lazım. Bu alanda kendisini çok iyi geliştirmiş değerli hocalarımız var. Onlar alanı doldurmaz ise İran'la ilgili bilgisi kıt insanlar istedikleri gibi bu alanda at koştururlar. Halbuki bu uzmanlarımızın daha görünür olmaları lazım ki liyakat sahibi olmayanlar gölgede kalıp yalan ve yanlış bilgilerine itibar edilmesin.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Mehmet Ali Zengin- 1 gün önce

Geçmişte yaşadıklarımız gelecek için kaygılanmamıza... İyileşmek

Neslihan- 4 gün önce

Çok içten, dokunaklı, güzel bir yazı. Sağlık diliyo... Yaşlılık

Muhammed ÇELİK- 1 hafta önce

Bu mecrada müsvedde kağıda bir şeyler karalar gibi... Geleceği Mazisinde Olan Ülke
Daha Fazlasını Gör