- Yazar: Emre Bağce
- Kategori: Toplum, Siyaset
- Bu yazı Okuryazar’a 9 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 7

Kutuplaşma Siyasetinden Çıkış, Ama Nasıl?
Çok uzun süredir yaşadığımız ve tüm toplumu derinden etkileyen bir meselemiz var: siyasi aktörler arasındaki kutuplaştırıcı siyaset tarzı. Ülke olarak bu yapının nasıl kurulduğunu ve herkesi bir girdap gibi içine çekip nasıl tükettiğini anlayamazsak, sağlıklı bir çıkış da bulamayacağız. Bu yüzden ülkesini seven, dürüst, ahlaklı insanlarla önemli gördüğüm hususları paylaşmak istiyorum. Hâlimiz ahvalimiz üzerine birlikte düşünmek, birlikte konuşmak ve birlikte çıkış yolları aramak için.
1) 1997 yılından bu yana parlamenter ve başkanlık sistemleriyle yakından ilgileniyorum. Bu konuyla ilgili birçok çalışma yaptım.
Sadece hukuki değil, siyasi, toplumsal, ekonomik, yapısal ve işlevsel yönlerine dair. Bu yapıların dünyanın farklı köşelerinde ve tarihin farklı dönemlerinde ne anlama geldiğine ve geleceğine dair çok fazla bilgi ve öngörüye sahibim diyebilirim.
2) İdeolojiler, demokrasi teorisi, Türk siyasi tarihi ve siyasal hayatı ile ilgili çokça dersler verdim, çalışmalar yaptım.
3) Özellikle Türkiye'de parti ve seçim sistemlerinin 80 darbesi süreciyle toplumu ciddi biçimde boğacak, darboğaza sokacak nitelikte yapılandırıldığını gördüm. 82-84 döneminde kurulan yapının o gün bugün olumsuz çarkının işlediğini tespit ettim. Topluma sürekli bunu göstermeye, anlatmaya çalıştım.
4) Geçmişte veya günümüzde siyasi partiler arasındaki kısır çekişmelerin, bu partilerin her birinin işine geldiğini hep söyledim. Particilik üzerine kurulu, toplumu kutuplaştıran ve parçalayan siyaset tarzının bizim demokrasi tarihimizin ana unsurlarından biri olduğunu hep söyledim ve buradan, bu siyaset tarzından kurtulmak gerektiğini hiçbir parti, görüş ayrımı yapmadan topluma hep anlatmaya çalıştım.
5) Şu an belediyelere dair yapılan yolsuzluk operasyonları, iktidar-muhalefet arasındaki yıpratıcı veya gergin ilişkiler dahil gördüğümüz, yaşadığımız pek çok şeyin rastlantı olmadığını bilmeliyiz. Bunlar, bahsettiğimiz siyaset tarzının, yapı ve işleyişin ürünleri, doğal sonuçları.
Hukuki süreçleri dışarıda tutarak ülkesini seven, dürüst, ahlaklı insanlara şunu söyleyebilirim;
- Geçmişe, mevcut duruma ve geleceğe bakıldığında daha yıpratıcı ve daha çatışmacı bir siyaset tarzının neredeyse tüm taraflarda hakim olacağını kestirmek, öngörmek için allame olmaya gerek yoktur.
- Sizin, hangisi olursa olsun, siyasi aktörler arasında haklı-haksız, doğru-yanlış diyerek dikotomik bir anlayış (ikili bir karşıtlık) içinde taraf tutmanız sizin hakikate sahip çıkmanızdan ziyade, bu sahnede figüran ve piyon olarak kullanıldığınızı gösterir. Onun için, hangi taraf olursa olsun, tüm tarafların ülkenin ve toplumun temel değerlerini temsil ediyormuş gibi söylemlere başvurmaları o değerlere sahip çıktıkları anlamına gelmez; sadece bu değerlere başvurarak, o değerleri kullanarak kendilerini güçlendirmeye çalıştıklarını gösterir.
- Baştan itibaren belirtilen ve 40-50-70 hatta yüz yıldan çok daha uzun vakittir işleyen ve farklı dönemlerde dozu artırılan çatışmacı siyaset anlayışını terk etmedikçe toplumun soluk alması, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi vb. birçok bakımlardan huzur ve refaha ulaşması hayli zor görünüyor.
- Bunun en az maliyetli veya en makul yollarını bulmak, uygulamak sadece siyasetçilerin değil, vatandaşlar olarak hepimizin sorumluluğu, görevi. Hele gelecek kuşakların durumunu düşündüğümüzde.
- Herkesin farklı bir görüşü, partisi, ideolojisi, etnik, mezhepsel kimliği olabilir. Bunları tartışma zemini yapmadan, asgari ortak müştereklerde, siyaset üstü, partiler üstü bir anlayışla, ülkesini seven dürüst, ahlaklı insanların bir araya gelip ortak meseleleri, sorunları, çözümleri, hayalleri konuşması, sen-ben demeden konuşabiliyor olması ülkemize ve toplumumuza yapabileceğimiz en kıymetli katkı, bir arada yaşamak için bir başlangıç olur.
Onun için herkesten değil, -kim olurlarsa olsunlar, hangi partiden veya yapıdan olurlarsa olsunlar, toplumu tüketen, yoran yapı ve işleyişten menfaat sağlayanlardan değil-, gerçekten ülkesini seven, dürüst, samimi kişilerden rica ediyorum;
Birbirimize değer vererek, birbirimize selam vererek, birbirimize aynı ülkenin saygın vatandaşları olarak anlayış ve sevgi göstererek, birbirimizi dışlamadan, yargılamadan, kırmadan sevinçlerimizi, tasalarımızı, endişelerimizi, imkanlarımızı, beklentilerimizi birbirimizle konuşalım. Birbirimize danışalım, birbirimizi dinleyecek şekilde hareket edelim.
O vakit göreceğiz ki, önümüze başka bir dünyanın kapıları açılacaktır. O vakit göreceğiz ki, herkesi öğüten, tüketen bu girdaptan çıkmaya başlayacağız.
Bu söylediklerime kimisi kulak tıkayabilir, kimisi dudak bükebilir, kimisi burun kıvırabilir. Varsın olsun. Ben o kimselere değil, gerçekten ülkesini seven, dürüst, ahlaklı insanlara bu çağrıyı ve hatırlatmayı yapıyorum.
Ve bunu, kim ne der, ne düşünür demeden, bir görev, ahlaki bir sorumluluk görüyorum.
Saygı ve sevgilerimle...
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Emre Bağce imzasında diyor ki;
Hayata umutla bak.
Emre Bağce'nin Profili Emre Bağce'nin Tüm YazılarıBu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Ayşenur Uygun- 6 gün önce
Farkındalıklarla dolu bir yazı, teşekkürler ! İyi İnsanlar Neden Acı Çeker?
Serena- 3 hafta önce
@neslihankaya Çok teşekkür ederim İnsanlık ince işçilik ister. İ....
Neslihan- 3 hafta önce
Ana sayfada veya profil sayfanızda "Ne var Ne yok..... İnsanlık ince işçilik ister. İ....