Okuryazar / Yazılar / Kurtuluş Kimliklerde Değil, Ahlâkta ve Dürüstçe Konuşmakta yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

  • Yazar: Emre Bağce
  • Kategori: Toplum, Siyaset
  • Bu yazı Okuryazar’a 1 ay önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 226
5 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Kurtuluş Kimliklerde Değil, Ahlâkta ve Dürüstçe Konuşmakta

Kurtuluş Kimliklerde Değil, Ahlâkta ve Dürüstçe Konuşmakta

Ülkemizde demokrasi, yapısı, işleyişi ve kültürüyle hayli zayıf. Tabii, hatırlayalım vaktiyle demokrasiye "demirkırat" diyen bir toplumuz. Bugün de hâlimiz ortada. Demokrasiyi particilik sanıyoruz. İktidar partisi ülkeyi sahipleniyor. Elde tutmak için türlü işler yapıyor. Muhalefet partileri ise ağlayıp sızlanıyor. Aslında hepsi bir elmanın iki yarısı, biri birini aratmıyor. Nihayetinde, ülkedeki mevcut partiler ve siyasi aktörlerin pek çoğu kendi yerlerinden, konumlarından memnun görünüyor. Bakmayın kamera, mikrofon gördüklerinde bağırıp çağırdıklarına. Keyifleri yerinde. Öyle olmasa, böyle olmazdı zaten. Bizdekinin adı toplumu, vatandaşı merkeze alan bir demokrasiden ziyade vatandaşı sadece oy değeri kadar gören bir particilik oyunu. Adına benim "Sandıkçılık" dediğim, yabancıların ise elektoralizm dediği, demokrasinin seçime indirgendiği bir düzen. Sandıkçılık, şeklen seçimlerin olduğu ancak bile isteye toplumun, vatandaşların tam, doğru, adil biçimde temsil edilmediği bir oyun. Öyle ki, nihayetinde o veya bu partinin her ne pahasına olursa olsun "sandıktan galip çıkma"sını sağlayacak şekilde düzenlendiği bir sistem. Seçim sistemi pek çok açıdan demokrasiye öyle aykırı, öyle antidemokratik ki... Her neyse, bunları belki başka vakitler etraflıca konuşuruz. Sadede gelelim. Toplumun, içinde bulunduğu koşullardan ve çaresizlik duygusundan çıkması için tutunacağı bir dala, ortak bir akla ihtiyaç var. Bu hâli görüp sırtını dönen, yahut kendi menfaatini önceleyen, yahut binbir hayal veya mazeret arkasına sığınan herkes sorumlu kendi payınca. Böyle davranan hiç kimse kendine "ülkemi seviyorum", "dürüstüm", "makulüm", ahlaklıyım", "ülkem için, çocuklarımızın bugünü ve yarını için dertleniyorum" demesin. Sağda solda, özellikle sosyal medyada havanda su dövüp, rol kesmesin boşuna. Toplum kendisi istemedikçe elbette yaşadığı koşullardan çıkmaz, çıkamaz. Fakat unutmayalım toplum dediğimiz şey son kertede senden benden, tek tek diğerlerinden ve bunların her birinin ilişkilerinden ve kurduğu yapı ve organizasyonlardan oluşur. Onun için herkes bir değerdir ve toplumun kurucu unsurudur. Onun için bir parçası eksik olan, bütün sayılmaz. Onun için kendimizi kenara koyup, toplumdan söz etmek kurnazlık, yahut aymazlıktan başka bir şey olmaz. Toplumun ve toplumun içindeki belki az, belki çok sayıdaki makul, dürüst, ahlaklı insanın; partilerini, ideolojilerini, bir sürü "tırı vırı" kimliklerini bir kenara bırakıp bir araya gelip konuşmaktan başka çıkar yolu bulunmuyor. Asgari müştereklerden önce, hâlâ ve ısrarla şu veya bu kimliğe dair oportünist (fırsatçı) beklentilerin peşinde koşanları hiç saymıyorum. Ya ülkesini seven dürüst ve ahlaklı insanlar hayli geç kalındığını idrak edip, "armudun sapı", "üzümün çöpü" demeden bir araya gelip konuşacaklar, birbirlerini dinleyip, ortak dertlere beraberce derman olacaklar. Ya da şimdi olduğu gibi herkes kendi köşesinde bildiğini okuyacak. Kimi bağırarak, kimi ağlayarak, kimi lanet okuyarak, kimi öfkelenip kızarak, kimi ağır depresyonlara girerek, kimi sosyo-ekonomik pek çok sorunun içine batarak... bilinmez, karanlık bir meçhule doğru gideceğiz. Nasıl yaşayacağımızı biz kendimiz seçeriz. Kolay, rahat, huzurlu, insanların kendini saygın, güvende, refah içinde hissettiği bir toplum da olabiliriz; başka yerlerde olduğu gibi hayatı kendimize ve birbirimize zindan, cehennem de edebiliriz. Her şey bir inançla, umutla, tercihle başlar. Bir arada iyi bir yaşamın dibacesi ahlak ve dürüstlüktür; kıymet vererek birbirini dinleyip konuşmaktır. Gerisi bunların doğal akışı ve sonucudur.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Emre Bağce imzasında diyor ki;

Hayata umutla bak.

Emre Bağce'nin Profili Emre Bağce'nin Tüm Yazıları

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Emre Bağce- 2 gün önce

Yorumunuz için teşekkür ederim Mehmet Ali Bey. Var... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...

Mehmet Ali Zengin- 2 gün önce

Gayet açıklayıcı ve bilgilendirici bir yazı okudum.... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...

Mirze Mirzelioglu- 2 gün önce

Bütçe açığı için yüksek faizle borçlanma, kamudaki... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...
Daha Fazlasını Gör