Okuryazar / Yazılar / Kıyasın Küçülttüğü Çocuklar yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

  • Yazar: MUSTAFA KALFA
  • Kategori: Toplum, Deneme
  • Bu yazı Okuryazar’a 11 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 33
3 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Kıyasın Küçülttüğü Çocuklar

Kıyasın Küçülttüğü Çocuklar

Bazen bir çocuğun omzuna, kendi ağırlığından çok daha fazlasını yüklüyoruz. Bunu fark etmiyoruz bile. Sadece bir cümleyle başlıyor her şey: "Bak, filancanın oğlu…" Bir karşılaştırmanın en hafif versiyonu bile bir çocuğun kalbinde ağır bir iz bırakıyor. Çünkü hiçbir çocuk, başkasının gölgesinde büyümez. Ama gölgeyi biz düşürürüz. Düşünüyorum… Nasıl olur da kendi çocuğumuzun sesini, başkasının başarısının gürültüsünde kaybederiz? Nasıl 5 parmak 5'i aynı değilse, çocuklarımız da birbirine benzemez. Her biri kendi ritmine, kendi hızına, kendi küçük dünyasına sahip. Ama biz bazen bu dünyaya dışarıdan kurulmuş bir metreyle giriyoruz. En acısı da şu: Her kıyas, çocuğa "Sen olduğu gibi yeterli değilsin," demenin daha kibar bir hâli. Söylemesek bile hissettiriyoruz. Bir başarıda "O ne yaptı?" diye sormak, aslında kendi çocuğumuza duyduğumuz güveni sorgulamak oluyor. Bir başarısızlıkta "Bak, o böyle değildi," demek, kendi evimizin içinde bir duvar daha örmek. Ve duvarları çocuklar değil, biz inşa ediyoruz. Eğitim sistemi bile buna katkı sağlıyor. Renkleri olan çocukları alıp hepsini siyaha boyamaya çalışıyor. Herkesin aynı olduğu bir sınıf istiyor. Farklı yeteneklere, farklı tutkulara yer yok sanki. Matematiği kötü olanın Türkçesi iyi olamazmış gibi… Futbolda başarısız olan satrançta parlamazmış gibi… Oysa çocuklar, düzgün kenarlı heykeller değil; bizim bu dünyaya bırakacağımız canlı birer eser. Ve her eser kendi biçimini bulur. Ama bazen bu eserlere başkasının imzasını atmaya kalkıyoruz. Kendi çocuğumuzu, başkasının çocuğunun kalıbına sığdırmaya çalışıyoruz. Sonra da neden kırıldığını, neden içine kapandığını anlamıyoruz. Belki de mesele çok basit: Çocuğumuzun bizim dünyamıza özel olduğunu unutuyoruz. Ben bugün buna daha çok dikkat ediyorum. Aile büyüklerinin, akrabaların "O da şöyle yapıyor," cümlelerini duyduğumda… Bir bebeğin en küçük davranışının bile kıyas olduğu bir yerde, biliyorum ki bu döngü böyle sürerse, ileride çok şey yerinden oynar. Bir taraf kırılır, bir taraf küser, bir taraf hep biraz eksik kalır. Benim oğlumun bir başkasından iyi olmasına gerek yok. Başkasının da ondan iyi olmasına gerek yok. Her anne-baba için kendi çocuğu zaten en güzeli. Benim ölçüm dışarıdaki çocuklar değil; benim ölçüm oğlumun gülüşü, merakı, minik adımları, bizim küçük ailemizin kendine has ritmi. Belki en doğrusu şudur: Çocukları yarıştırmayın. Çünkü hiçbir yarış, bir çocuğun kalbinden daha değerli değildir. Bir çocuk kıyaslandığı yerde küçülür, görüldüğü yerde büyür. Ve en değerli büyüme, kendi evinde başlar.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Emre Bağce- 3 saat önce

Ne güzel söylediniz. Eminim toplumda sizin gibi bak... Toplumsal Çöküşün Eşiğinde: Çık...

Zeliha- 7 saat önce

Satırlarınız çözümü nerede açık şekilde ortaya koyu... Toplumsal Çöküşün Eşiğinde: Çık...

Emre Bağce- 2 gün önce

Bu güzel, nazik mesajınız için teşekkür ederim Hüse... Sanalın Yıprattığı Dünyada İnsa...
Daha Fazlasını Gör