- Yazar: Muhammed ÇELİK
- Kategori: Toplum, Siyaset
- Bu yazı Okuryazar’a 1 hafta önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 106

İran İslam Devrimi: Sorgulanan Yarım Asırlık Ömür-3
İran’ın son 46 yılı nerede? Bu son 46 yılın 1997-2005 ile 2013-2021 yılları arasında ülkede meydana gelen reform hareketleri açısından önemlidir. 2013-2021 yılları arasında iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Hasan RUHANİ, her ne kadar İran toplumu için hem iç hem de dış siyasette önemli reformlar için adım atmış olsa da ne yazık ki kültürel anlamda halk arasında HATEMİ kadar etkin olduğu söylenemez.
Burada 1997-2005 yılları arasından iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Muhammed HATEMİ, 1979'da yapılan devrimden sonra iyice bunalan halk için adeta kurtarıcı görevini üstlenmiştir. Hatta bundan dolayı kendisine “reformistlerin babası” unvanı verilmiştir. Hâlâ da aynı isimle anılmaktadır.
İran toplumunda en sevilen siyasetçi olması da müesses nizam karşısında muhalif kesimi savunması ve desteklemesi etkili olmuştur. Ama burada şu soruları da sormak gerekir: İran'da etkili bir devlet adamı olmasına ve iki dönem üst üste cumhurbaşkanlığı yapmasına rağmen neden muhalif kesim tamamen sindirildi? Neden ülkede kutuplaşma daha derinleşti? Dış siyasette ise İran'ın radikal grupları destekleyen bir ülke imajına büründürülmesine neden izin verildi? Yine aynı şekilde toplumsal bir kargaşa yaşanırken bu kargaşayı bitirmek varken neden HATEMİ, önemli açılımlar yapmadı ve bu yönde herhangi başarılı bir politika geliştiremedi?
Bu sorulara müesses nizam diyerek sadece basit bir yanıt vermek kolay olabilir. Ancak konuyu daha derinlemesine değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Sorunun kökenlerine farklı açılardan bakmak daha kapsamlı ve yapıcı çözümler geliştirmek için önemlidir. Mesela daha önce de ifade ettiğim gibi muhalefeti devletin kontrolünde tutma varsayımı. Tabii, bu sadece bir varsayımdır; tartışmaya açık ve üzerinde düşünülmesi gereken bir bakış açısı.
Bunun yanı sıra, bu görüşü destekleyen olgu ve bulguların toplumda açıkça hissediliyor olması, söz konusu varsayımların gerçeklik payının bulunduğunu ortaya koymaktadır. Böyle bir durumda toplumun sosyolojik açıdan değerlendirilmesine gereksinim duyarız.
Kapalı bir toplumda bu tür sosyolojik değerlendirmeleri yapmak şimdilik zor görünüyor. Bu nedenle, İran halkının doğrudan dile getirdiği eleştiriler ve düşünceler üzerine yoğunlaşmak, daha sağlıklı ve yerinde bir analiz için daha uygun olacaktır. Peki, bu doğrudan halk eleştirisi gerçekte neyi anlatıyor?
İran İslam Cumhuriyeti'nin İslam'ı olmayan laik bir devlet yapısını arzulayan halkın asıl gayesi ekonomik sıkıntılarının bertaraf edilmesidir. Halk zengin ise eğer, ülkenin yönetim şekli çok da kendisini ilgilendirmez. Çünkü bu belki de halkın en son düşüneceği şeydir. Fakat ülkenin laik olmasını isteyen asıl grup aydın ve entelektüel dediğimiz kişilerdir. Baskıcı bir toplumda bu tür kişiler sayıcı sınırlı olduğundan dolayı halkın yönlendirilmesi neredeyse hiç görülmez.
Bunun için çoğunluk olan halkın istemediği bir sistemi değiştirmek istemesinin en birinci nedeni olarak birtakım ekonomik sebepleri örnek verebiliriz. Ekonomik istikrarsızlığın, İran’da son 46 yılın son çeyreğinde belirgin ve ciddi şekilde arttığı herkes tarafından bilinmektedir. Açlık sınırı altında yaşamak zorunda kalan bir toplumdan bilim, ilerleme, teknolojik yenilikler beklemek beyhudedir.
İran platosu kadim bir milletin coğrafyasıdır. Bunun değerini bilmek gerekir ama ne yazık ki insanları açlıkla imtihan edenlerin hüküm sürdüğü bir coğrafyadan söz ediyoruz. Açlıktan dolayı böbreğini satanların, daha doğmamış, cenin halindeki çocuğu için ilan veren insanların yaşadığı coğrafyanın adıdır İran platosu.
Zorunlu başörtü yasaklarından dolayı hapse atılan gencecik kızların hayatlarının mahvolduğu bir coğrafyanın adıdır İran platosu. Öyle ki biraz daha özgürlükçü bir ülkeye iltica eden ya da tatile giden kadınların daha uçaktan inmeden hem kıyafet hem de düşünce olarak ani bir değişime uğrayan insanların yaşadığı yerin adıdır İran platosu. Güdülen siyasi politikalardan ötürü riyakârlığın had safhada olduğu coğrafyanın adıdır İran platosu.
Ülkeyi toplumsal bir dezenformasyona uğratanların at koşturduğu coğrafyanın adıdır İran platosu. Devleti çok zengin ama halkı ise çok fakir olup hamaset ve kahramanlık hikâyeleriyle, tarihi ve edebiyatıyla övünen fakat yaşadığı girdaptan da çıkmak istemeyen aksine celladına âşık bir halkın yaşadığı coğrafyanın adıdır İran platosu.
İran halkı kurtarıcı olarak dış güçlere bel bağlamamalı. İçte bir bütün olup dış düşmanlarına karşı birleşmelidir. Her ne kadar içte hoşnut olmadıkları bir yönetim şekli olsa da onların yerine dış güçlerin zoruyla gelecek yönetim maalesef yararlarına değil zararlarını olacaktır. Buna Suriye, Afganistan, Irak Lübnan, Libya, Mısır, Yemen ülkelerini örnek olarak verebiliriz. İran ne bu ülkelere benzer ne de Basra Körfezi'ndeki diğer irili ufaklı ülkelere.
İran küçük lokma değildir; öyle bir lokmada yutulması ve yenilmesi kolay olacak bir ülke değildir. 13 Haziran 2025'te başlayan İran-İsrail Savaşın tırmanması sadece İran ve İsrail'in aleyhine sonuçlanmayıp aynı zamanda Ortadoğu'yu hatta bütün dünyayı olumsuz anlamda etkisi altına alması mukadderdir. Ümit edilir ki bir an önce savaş biter ve insanlar huzur içerisinde yaşamaya başlar.
Sözün özü tarihiyle, kültürüyle, edebiyatıyla, toprağıyla İran platosu topyekûn büyük bir millettir ama kendisini kurtaracak olan şey yine kendi varlığıdır. İran yüzyıllar boyu büyük topraklarda hüküm sürmüş bir millet iken şu an kurtarıcı olarak kendi dışında başka yerlerde veya kişilerde araması abesle iştigaldir. Sonraki yazıda güncel detayları konuşacağız.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Ayşenur Uygun- 1 gün önce
Farkındalıklarla dolu bir yazı, teşekkürler ! İyi İnsanlar Neden Acı Çeker?
Serena- 2 hafta önce
@neslihankaya Çok teşekkür ederim İnsanlık ince işçilik ister. İ....
Neslihan- 3 hafta önce
Ana sayfada veya profil sayfanızda "Ne var Ne yok..... İnsanlık ince işçilik ister. İ....