Okuryazar / Yazılar / İnsanın Evi yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

1 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
İnsanın Evi

İnsanın Evi

Bazen insan koca bir dünyanın orta yerinde durur da başını yaslayacak tek bir omuz, "evim" diyebileceği tek bir kalp bulamaz. Ait olmak istersin; bir yere, birine, bir ana... Ama ne kadar çabalarsan çabala hep o görünmez duvarlara çarpar, hep bir adım geride, hep biraz eksik kalırsın. Etrafın insanla doludur ama o kalabalığın içinde aslında sadece kendi sesinin yankısını duyarsın. "Nasılsın?" diye sorarlar, cevabı gerçekten merak ettiklerinden değil, sadece sırası geldiği için. "Anlat" derler ama sen daha ilk cümleni kurmadan kendi dünyalarına dönerler. İçinde fırtınalar koparken, "Neden ağlıyorsun?" sorusunun o soğuk ve çözümsüz boşluğunda asılı kalırsın. İnsan bazen sadece kaçmak ister; görmemek için kör, duymamak için sağır olmayı diler. Çünkü görmek, sahteliği fark etmektir; duymak ise verilen sözlerin ne kadar boş olduğunu anlamak... Kimse anlamıyor; kalp bu, camdan daha ince ve kırıldığında sesi çıkmıyor. İnsan bu, tükeniyor; bir mumun son alevi gibi titreyerek bitiyor. Şu yalnızlığın ortasında nefes alamıyorum, sanki görünmez bir el boğazımı sıkıyor da boğulur gibi oluyorum. Bu materyalist insanların, bu duygu yoksunu kalabalıkların arasında naiflikten ve incelikten uzak yaşamak artık bana ağır geliyor. Öyle bir devirdeyiz ki insan ağlamaya bile çekiniyor; bencil, anlam yoksunu ve kendinden başkasını düşünmeyen bunca insanın içinde gözyaşı dökmek bile yaralıyor. Bakıyorsun dünyaya ve "benlik bir yer değil burası" diyorsun; ne dünya benlik ne de dünyalıklar... Herkese yetmeye çalışırken, herkesin yarasına merhem, her fırtınanın limanı olmaya çalışırken kendine bir sığınak inşa etmeyi unutuyor insan. Kimseyi memnun edememenin, kimseyi tam anlamıyla mutlu edememenin o ağır yükü omuzlarına biner de, kendi içinde verdiği o büyük savaşta yapayalnız kalır. Kalbi var, sığmıyor göğsüne; ruhu var, taşmıyor kimseye. "Taşıyamıyorum" diye fısıldadığında bile o ses duvarlarda sönüp gidiyor. Hiçbir şey değişmiyor, hayal bile kuramıyorsun artık; çünkü biliyorsun ki bu gerçeklikte hayallere yer yok. Bazı şeyler sona yaklaşıyor, hissediyorsun; hayat gibi, umut gibi... Ve biliyorsun ki her şey yitip gittiğinde, o çok beklenen "seni anlıyorum" cümleleri gelse bile artık çok geç olacak. Çünkü insanın evi, sadece sevildiği değil, gerçekten duyulduğu yerdir; o ev ise çoktan ıssızlığa gömülmüştür.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Emre Bağce- 45 dakika önce

Ne kadar isabetli, ufuk açıcı bir değerlendirme Zel... Toplumsal Çürüme ve Riyakârlık...

Zeliha- 2 gün önce

Göz ruhtur gözün görmediğini duyamayız kelimeler ko... Toplumsal Çürüme ve Riyakârlık...

Emre Bağce- 5 gün önce

Teşekkür ederim Hüseyin Bey. Hâlimizi ne güzel ifad... Toplumsal Çürüme ve Riyakârlık...
Daha Fazlasını Gör