Okuryazar / Yazılar / Eşik ve zaman yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

2 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Eşik ve zaman

Eşik ve zaman

"Telaşla koşuşturuyorlar, biri ötekini bilmiyor ve eskisi gibi değil gölgeler. " Bir şey kaçmıyorsa, onu yakalamakla alakalı olan durum da farklı şekillerde kendini gösterir, ama sonuç çok değişmez. Geriye kalan, sadece kabullenmek olacaktır, fakat bunu yaparken de, serüvenin seyrinin kişiyi ne şekilde etkilediği de önemli elbette ki. Zaman, zaman, zaman... İlk çağrışım, telaş. Eskiden beri, birçok filme, şarkıya, hikayeye konu olan bu kavram, bana kalırsa, insanlığın büyük trajedilerinden biri. Bunu bize veren de içinde yaşadığımız, yaşamak zorunda bırakıldığımız sistemsel süreçler, mecburiyetler, zorunluluklar. "Carpe diem", çoğumuz bu söylemi duymuşuzdur. Anı yakalamayı anlatır kısaca. Bunu söylerken de, ütopik bir şekilde dile getirilmez, daha felsefi bir bakış açısıyla dile getirilir özünde. İnsanlar bir şeye tutunmak isterler çünkü, şimdi veya sonra, belki de geçmişte, küçük bir şey de olsa, ona tutunmak isterler. Gelecekten çok geçmişe yönelik, o bitmek tükenmek bilmeyecek olan keşkelerin anlamsızlığı. Gelecek, merak içerisinde beklenir, ama geleceği oluşturan da zaten geçmiş değil midir, tüm o yaşananlar? Bu konu işlenirken de, şuna dem vurulur genel olarak, zamanın içinde yaşanan şeylere müdahale etmek tehlikelidir, hiçbir şeyi değiştiremezsin. İstesen de yapamazsın, çünkü bu geleceği de tekrar şekillendirecek ve istenmeyen sonuçlar, aynı hikayede yerini koruyacaktır. İşte tüm bunların olası gölgesinde, elimizde kalan tek şey, kabullenme. Anın tadını çıkarmak, kişinin önce kendisiyle yapması gereken gerçek bir yüzleşmeyle oluyor, bundan kaçış yok, ifadesi olsun olmasın, esas mecburiyet bu işte, gerçekler. Tüm bu düşünceler bende başka bir çağrışım daha oluşturuyor, Sartre'in, "Özgürlük yollari" üçlemesi. Uyanış, tükeniş ve yok oluş. Böyle bakıldığında biraz karamsar görünüyor, ama değil, biraz irdelersek değil, hiçbir zaman sevilen kısım olmasa da. Bir insan zamandan, mekanlardan, yaşananlardan tamamen bağımsız bir şekilde özgür olabilir mi? Küçük de olsa bir kabulleniş de olabilir. Modern sıfatı altındaki toplum bize sadece düşüncelerde özgür olabilmeyi sağladı, en azından benim görüşüm bu. Başkaldırı güzel, çelişkiler karanlık. Özgürlüğün kapısı hiç kapanmadı, korkmadan girebilmek mesele. Yakalanmaya çalışılan şey, zaman da değil,  hiç olmadı, kişinin yaptıkları, bunlarla başa çıkabilme süreçleri, her şeyi eskisinden güzel hale getirmeye çalışmak .Bu da olayı tanrısal bir duruma taşıyor, birçok şeyin kökeninde olduğu gibi. Mükemmel değiliz, asla da olmayacağız, olabildiğine iyi olmaya çalışmazken bile, mükemmelliği arzulamak, insanin yüzyıllık çelişkilerinden bir demet olarak kalacak, her şey gibi kurumaya yüz tutan. Doğadaki yeşillikten beslenmek istiyorsan, elinden geldiğince, şeffaf bir şekilde ona ışık tutman gerek, giyilen yapay kıyafetler buna izin vermez, sürekli almaya hazır olman da aynı şekilde, denge önemli, zamanı ne şekilde kavradığında tabi. Seni tam orada, kıskıvrak yakalamış bekliyor. Şimdi her şeyin eşiğindesin, belki de asla olmadın.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Murat şenocak- 1 gün önce

Son böl0m yazının özeti olmuş hocam. Elinize emeğin... Kapitalizm ve İdeolojilerin Ada...

Murat şenocak- 1 gün önce

Her insan kitap yazamaz belki, her insanın ardından... Çürümek

Murat şenocak- 1 gün önce

Eline emeğine sağlık Gündüz Yürüyenler
Daha Fazlasını Gör