Okuryazar / Yazılar / Devrim ve İnkılap Çıkmazındaki İran yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

  • Yazar: Muhammed ÇELİK
  • Kategori: Tarih, Toplum
  • Bu yazı Okuryazar’a 16 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 55
2 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Devrim ve İnkılap Çıkmazındaki İran

Devrim ve İnkılap Çıkmazındaki İran

Devrim nedir? İnkılap nedir? İkisi de aynı anlamda mı kullanılıyor? Aynı anlamda kullanılıyorsa o zaman bazı köklü değişimler anlatılırken neden farklı iki kavram olarak nitelendiriliyor. Bu iki mefhum arasında anlam farkı varsa, ona sözümüz yok ama her halükârda Türk Dil Kurumu’nun resmi internet sitesinde bu iki kavramın tarifini veren o açıklamalarına bir bakalım: Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik. Bu, TDK’nın devrim hakkında yaptığı izah ve inkılap için ise şöyle bir tarif yapılıyor: Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform. Bu iki mezkûr kavram hakkındaki TDK izahatını, 1979'da İran’da meydana gelen köklü değişim anlatılırken ülkemizde farklı mefhumların kullanılıyor olmasından dolayı verdim. Çünkü devrim ve inkılap arasında sözlükteki fark hayatımızda tezahür ederken tamamen farklı iki kavram şeklinde kendisini gösteriyor. Bundan dolayı coğrafyamızda son yüzyılda meydana gelen toplumsal olayları anlamak için belki de üzerinde en çok durulması gereken devrim veya inkılaplardan biri de İran İslâm Devrimi/İnkılabıdır. Gerçi ülkemizde bu köklü değişimin felsefesi üzerine bile ciddi manada herhangi tartışma yapılmıyorken -bazı uzmanların görüşleri hariç- bu iki kavramdan (Devrim/İnkılap) birini kullanmamız da tuhaf bir durumdur. Çünkü bu iki kavram bazen bir ideolojiye bürünmüş aydın çevrelerce ve bazen de sadece sosyal medyadan görüp duyduğu haberlerle yetinenlerce de kullanılmaktadır. Kavram Karmaşası: "Devrim" mi, "İnkılap" mı? Konunun dahi iyi anlaşılması için şu misalle örneklendirelim: İran İslam Devrimi, İran İslam İnkılabı ve İran Devrimi. Görünürde bu isimlendirmelerde herhangi bir sıkıntı yok gibi. Fakat ister İran’da yaşayan bir “inklabiyyun” yani “devrimci” veya “inkılapçı” ister İran dışında mukim olan İran İslam İnkılabı/Devrimi sempatizanı olan biri olsun bu isimlendirmelere çokça dikkat eder. Çünkü İran Devrimi ile İran İslam İnkılabı arasında büyük bir fark vardır. Bu durum şu örnekle benzerlik göstermektedir: İran Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti. İlkinde Batı’nın belirlediği demokratik bir ülke yapısı, ikincisinde ise görünürde İslam ve Batı karışımı olan bir yönetim şekli söz konusudur. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki İran’daki müesses nizam bu görüşü kabul etmemektedir zira ülke yönetiminin çekirdek kadrosu veya sistemi, şu andaki İran devletinin yönetim şeklini Velayet-i Fakih doktrini etrafında şekillendiğini dile getirmektedir. Velâyet-i Fakih sistemi veya makamı ise Şii mezhebine göre kayıp olan 12. İmam Mehdi’ye vekillik eden bir dinî yönetim şeklidir. Bu sistemin başında da dolaylı olarak halk tarafından -Allah tarafından seçilir diyen Şii alimleri de mevcuttur- seçilen bir kişi vardır. Bu durum Şii inancına göre mezkûr imam ortaya çıkana kadar devam eder. Tabii bütün Şiiler için bu durumun geçerli olduğunu söyleyemeyiz çünkü bazı Şii alimleri hiç kimsenin İmam Mehdi’ye vekillik yapamayacağını dile getirmektedir. Delil olarak ise Şii mezhebine göre İmam Mehdi de diğer 11 imam gibi masum ve günahsız bir kişi olduğu için hata ve günahlardan münezzeh olmayan kişilerin onun yerine geçici olarak tayin edilemeyeceği görüşüdür. Velayet-i Fakih Doktrininin Tarihî Seyri: Burada Velayet-i Fakih doktrinin nasıl meydana gelip günümüzdeki halini aldığını, İran’da yayınlanan Endîşe-i Sâdık Dergisi’nin 3. ve 4. sayılarında yayımlanmış olan Yakub Ali Borcî’nin Velâyet-i Fakih Teorisinin Tarihî Seyri adlı makalesi eşliğinde yüzyıllar öncesine gidip bir tarih yolculuğu esnasında özetleyelim. Yazar makalesinde Velâyet-i Fakih sistemini Şii halk ve alimlerinin yaşadığı bölgeleri siyasî bakımından ele alarak 5 döneme ayırmıştır: 1- Hicrî 4. Yüzyıldan Hicrî 10. Yüzyıla Kadar: Bu dönemde Abbasîlerin zayıflayıp yıkılmasıyla birlikte Mısır’da bazı Şii devletlerin kurulması ve Moğol istilasından sonra ise İlhanlıların İran’da hakimiyet kurmasıyla beraber müntesipleri tarafından sağlam sütunlar üzerine oturtulmaya çalışılan Şii mezhebi için bu evre içtihadın başlangıç dönemidir (Başlangıçtan Muhakkık Kerkeri’ye kadar). 2- Muhakkık Kerkerî’den Muhakkık Nerâkî’ye: İkinci dönem ise Şii mezhebinin Şah İsmail tarafından İran’ın resmi mezhebi olarak kabul edildiği Safevî dönemidir. Bu dönemdeki en önemli konulardan biri de 12 imam dışındaki birinin saltanatına meşruiyet vermek olmuştur. Belki de bu şekilde İran’ın 1979 sisteminin temelleri ta Safevîler döneminde atılmıştı oldu. 3- Kacarlar ve Meşrutiyet: Kacarların güçlenmesiyle başlayıp İran’da meydana gelen meşrutiyete kadar olan evre. Muhakkık Nerâkî’den başlayıp Muhakkık Nâyînî’ye kadar süren bu dönemde Şii alimleri ilk defa için Velayet-i Fakih hakkında kapsamlı bir şekilde birtakım kaide ve kurallar belirlemişlerdir. 4- Muhakkık Nâyînî’den İmam Humeyni’ye: Evrenin ilk dönemi yani Meşrutiyet Dönemi (1906-1911) bu evrenin en önemli siyasi olaylarından biridir. Çünkü meşrutiyetin ilanına bakıldığı zaman din adamlarının en ön saflarda olduğu görülecektir. 5- 1979 Devrimi Sonrası: 1979’da İran’da köklü bir değişim yapılarak Velayet-i Fakih sisteminin İmam Humeyni kaptanlığında meyve verdiği dönemdir. Bu dönemde mezkûr sistemin bir devletin nasıl yönetilmesiyle ilgili erkanları daha da geliştirilmesinin yanı sıra Şii inancındaki kayıp olan 12. İmam Mehdi’nin zuhuruna kadar hep kendisini güncelleyerek bir tekamüle doğru evrilmesi inancı da bu mezhebin müntesipleri arasında belli bir yere kadar sağlamlaştırılmıştır. Velayet-i Fakih Sisteminin Alternatif Teorileri: Fakat bu inancın daha kaç on yıl süreceği ise meçhuldür zira bir zamanlar devrim sırasında en ön saflarda koşturmuş ama zamanla muhalifleşerek ülkesinden ayrılmak zorunda kalan bazı İranlı aydınlar tarafından ortaya atılan birtakım teoriler şu anda İran’daki sisteme karşı alternatif bir Velâyet-i Fakih sistemini gütmektedir. Bundan dolayı Allah tarafından seçildiğine inanılan halihazırdaki Mutlakiyetçi Velâyet-Fakih yerine halk tarafından seçilen Mutlakiyetçi’siz bir Velâyet-i Fakih’in ilerde farklı bir şiveyle ikinci bir İmam Humeyni tarafından icra edilmesi de olası bir ihtimaldir. Çünkü yukarıda tarihi özetlenen Velayet-i Fakih sisteminin hangi evrelerden geçip günümüzdeki halini aldığını gördük. Allah’ın “bugün dininizi tamamladım” Kur’an’daki beyanatına rağmen Şii mezhebi Sünni mezhebinin aksine İmam Mehdi’nin meydana çıkmasıyla bu ayetin hükmünün gerçekleşeceğinin iddiasında olduğunu söylesek yersiz olmasa gerek. Bundan dolayı hep güncellenen bir mezheple karşı karşıyayız. Velâyet-i Fakih’in ilerde farklı bir şiveyle ikinci bir İmam Humeyni tarafından icra edilmesinin de olası olduğunu söylemek bundan dolayıdır. Buraya kadar yazdıklarımı ihtiva eden çok önemli bir soruyu sormak istiyorum: Şiilere göre yüzyıllarca çetin dönemleri arkasında bırakıp bugünlere gelen bir sistemin olduğu bir ülkede acaba gerçek anlamda Batı’nın demokrasisini kabul eden bir yönetim şeklini tasavvur etmemiz mümkün müdür? El-cevap…! İran Toplumunun Oluşmasında Etkili Dört Tespit ve Tehditler: İran’daki sistemi ve zaman zaman meydana gelen toplumsal olayların gelecekte hangi yöne evrileceğini kestirebilme adına “tarih devr-i daim tekerrürden ibarettir” sözünü örnek vermenin çok yerinde bir detay olacağını düşünüyorum. Bu detay için de Tahran Üniversitesi Hukuk ve Siyasal Bilimler Fakültesi’nde siyaset bilimleri alanında ders veren Prof. Dr. Sadık Zibakelam’ın İran toplumunun oluşmasına katkı sağladığına inanılan dört tespitine bir bakalım: 1- İslam’dan önceki İran kültürü, 2- İslam-Şii sentezinden meydana gelen kültür, 3- Fars dili, edebiyat, tarih (Selçuklular, Gazneliler, Safeviler) kültürü ve 4- Son iki yüz yılda Batı’nın etkisinde meydana gelen kültür. Bu değerlendirmeyi katıldığı bir tartışma programında yapan Sadık Zibakelam’ın karşısındaki bir araştırmacı da şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur: İran kültürünü tehdit etmiş dört tarihi olay: 1- Helenistik saldırı, 2- Moğol saldırısı, 3- Arap saldırısı ve 4- Batı saldırısı. Bu maddelerin biri için belki kitaplar dolusu yazılar yazmak gerekir fakat burada sadece başlıklarını vermek bu yazının konu bütünlüğü açısından yeterli olduğunu düşünüyorum. Peki tarih devr-i daim tekerrürden ibaret ise İran’ı nasıl bir gelecek bekliyor? İran'ı Gelecekte Bekleyen İhtimaller: İran’ın son yüz yıl tarihi için şöyle bir sonuca varmak mümkündür: İran, Pehlevi Hanedanlığı döneminde Sasani İmparatorluğu dönemine hasret bir ülke olarak kuruldu ve yaşadı; yani 1925-1979 yılları arasındaki İran'ın devlet ideolojisi eski büyük gücüne kavuşmaktı. Tabii devletin benimsediği veya benimsemeye çalışıp ama başaramadığı yönetim şekli ise laiklikti. 1979’dan günümüze kadar ise İran, varlığını dinî bir ideoloji çerçevesinde devam ettirdi, ettiriyor. Bundan sonra ise İran’ın tekrar laik bir sisteme doğru gitme ve evrilme ihtimali söz konusudur. Bununla ilgili ayrıca daha önce bir yazı yazmıştık. Öte yandan İran İslam Devrimi’ni veya İnkılabını, İran’da zaman zaman meydana gelen protestoları, İmam Hamenei ve bazı devlet yetkilileri tarafından yapılan kritik açıklamaları birbiriyle ilintili konular olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü devletin yönetim ideolojisi Velâyet-i Fakih’in gölgesindeki Safevî Şiiliği inancıdır ve devletin sahipleri veya söz söyleyenleri de bu inanca bağlı kişilerdir. Devletin muhalefeti de yine devletin gölgesinde yaşayan bir kesimdir. Bu iki grup karşısında yer alan yeni üçüncü bir grup ise halk. İran’da devamlı bir şekilde cereyan eden halk protestolarını da bu hoşnutsuza bağlamak gerekir zira halkın çoğunluğu bu iki gruba artık güveni kalmadığından dolayı protestolar aracılığıyla bir takım çözüm yolları peşinde. Nitekim yıllardır halk protestolarında söylenen en belirgin sloganlardan biri de “ne muhafazakârlar ne de reformistler artık iş bitmiştir” sloganıdır. Halk protestolarıyla ilgili ayrıca başka yazı da uygun bir zamanda paylaşılacaktır. Zaman zaman komşumuzda patlak veren halk protestoları güvenlik güçlerine rağmen nereye varacak zamanla hep beraber göreceğiz. Son söz unutulmamalıdır ki İran, şu an Ortadoğu’da her biri bilmem kaç parçaya bölünmüş Arap devletleri gibi bir devlet değildir, İran halkı da Arap değildir; kadim bir medeniyete sahip olan İran halkı ülkesini canına tercih eden bir millettir. İran İslam Cumhuriyeti, edebiyatından, siyasetinden, kültüründen, kadim geleneklerinden güç alan bir halka sahiptir. NOT: Bu yazı 25 Şubat 2018’de Gazete Duvar’da yayınlanmış olup İran’da meydana gelen o zamanki olayları anlatan kısımlar çıkarılarak yeniden güncellenmiştir.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Yorumlar

Muhammed ÇELİK- 6 gün önce

Bu mecrada müsvedde kağıda bir şeyler karalar gibi... Geleceği Mazisinde Olan Ülke

Emre Bağce- 6 gün önce

Güzel bir yazı, okurken, yazıyla birlikte insan pek... Geleceği Mazisinde Olan Ülke

MUSTAFA KALFA- 2 hafta önce

Popüler klişelere gülerek bakan ama kimseyi gülerek... Çarpık Cümleler #1 – Hiç Okumad...
Daha Fazlasını Gör