- Yazar: HÜSEYİN ÇAĞLAYAN
- Kategori: Toplum, Yaşam
- Bu yazı Okuryazar’a 5 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 13

Atasözlerinin Gölgesinde, Para ve Mutluluk
Atasözlerinin Gölgesinde, Para ve Mutluluk
“Para mutluluk getirmez.”
“Parayla saadet olmaz.”
“Kanaat en büyük zenginliktir.”
"Paran mı var, derdin var."
“Borç yiğidin kamçısıdır.”
"Paramız yok ama haysiyetimiz var"
“Umut, fakirin ekmeğidir”
"Cep fakirliği, gönül fakirliğinden iyidir."
... ve bunlara benzer atasözleri, sadece Türk kültürüne özgü mü, yoksa ekonomik zorluk yaşayan halka, telkin aracı olarak kullanan, her toplumda benzer söylemler var mı?
Örneğin, Hindistan’da "azla yetinmek erdemdir" gibi söylemler, Türk atasözleriyle benzer bir işlev görüyor.
Ingilizler, "Para mutluluk satın alamaz." Bizdeki "Parayla saadet olmaz" sözüyle uyumlu bir söz.
Mesela Japonlar, "Para, sabır ağacında yetişir." der, sabrın maddi başarıyı getirdiğini ifade ederken.
Hollandalılar, "Yeterli, fazla olandan iyidir." derken, Türkçedeki “Kanaat en büyük zenginliktir” atasözüne çok benzer. Azla yetinmenin, gereksiz yere daha fazlasını istemekten daha tatmin edici olduğunu ifade eder.
Benzer söylemleri, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar birçok kültürde görmek mümkün.
örneğin, Gana’da ‘Hem ziyafet çekip hem zengin olunmaz’ der. Yani, tutumlu olmanın uzun vadeli refah için gerekli olduğunu ifade eder.
Toplumda paranın mutlulukla ilişkisini sorgulayan atasözleri, bilgelik mi sunuyor, yoksa çaresizlikten doğan, normalize edilmiş bir avuntu mu?
Kanaat, huzur mu getirir, yoksa değişimi mi engeller?”
“Aza kanaat etmeyen, çoğu bulamaz’ ya da "Umut, fakirin ekmeğidir" gibi atasözleri, ekonomik zorluklarla boğuşan toplumlarda hem bir teselli sunar hem de statükoyu koruyarak kanaatkar bir toplumun düzenle uyum sağlamasını kolaylaştırır; ancak bu, aynı zamanda bir ‘züğürt tesellisi’ olarak da görülebilir.”
Elinde az olan, yetinmeyi öğrenmezse umutsuzluğa kapılabilir; Ancak bu durumu ortadan kaldırmak sadece onun elinde olan bir şey mi, yoksa sistemsel eşitsizliklerin, bireyin çabasını sınırlamasından mı kaynaklanıyor?
Tarihsel olarak, ekonomik darlık çeken toplumlarda bu tür atasözleri, bireyleri isyan yerine razı olmaya yöneltmiş olabilir. Örneğin, bir asır önceki köylü, kıt kanaat geçinirken bu sözlerle avunmuş; ama bu, onun daha iyi bir yaşam talep etmesini engelleyebilir. Kanaat, huzur getirse de, bazen değişimi frenleyen bir zincir olabilir.
“Borç yiğidin kamçısıdır” atasözü, diğerlerinden farklı bir tonda algılanabilir; Borç, risk almayı ve girişimciliği cesaretlendirebilir; ama aynı zamanda bir yüktür. Mesela, küçük bir işletme kurmak için borçlanan bir esnaf, bu sözden ilham alabilir. Ancak, borç batağına saplanan bir aile için bu söz, sadece acı bir alay. Örneğin, yokluğun uzerine gelen yükün yaratacağ stres, aile içi çatışmalar veya depresyon. Burada önemli olan, borcun bir araç mı, yoksa bir tuzak mı olduğudur.
Atasözlerimiz parayı sorgularken, modern düşünürler farklı bir bakış açısı sunuyor.
Fransız yazar ve filozof Albert Camus’un bu konudaki görüşü, bu atasözlerinin tam tersine bir perspektif sunuyor: “İnsanın parası varsa gereğinden fazla çalışmak zorunda kalmaz. Böylece zamanı satın alır. Bu kalan zamanda da kendini mutlu edebilecek şeyleri yapar. Yani para mutluluğu satın alır.”
Camus'un bu sözü, ilk duyuşta rahatsız edici gelebilir. “Para her şey değildir, sağlık daha önemlidir!” diye itiraz edenler olacaktır.
Elbette sağlık, mutluluğun temel taşlarından biridir. Ancak Camus’un vurgusu, paranın sağlığı doğrudan satın alamayacağı, fakat sağlığı koruma veya geri kazanma süreçlerinde kritik bir rol oynayabileceği gerçeğine işaret eder. Daha da önemlisi, para, insana en kıymetli kaynağı, yani zamanı sunar.
"Bir inç zaman, bir inç altına bedeldir, ama bir inç altınla bir inç zaman satın almak zordur" diye bilinen Çin atasözü, zamanın paradan daha değerli olduğunu vurgulasa da, Camus’nün ‘para zamanı satın alır’ görüşüyle uyumludur; çünkü para, insana zaman kazandırarak mutluluğu mümkün kılabilir.
Zaman, düşünmek, yaratmak, sevmek ve yaşamın anlamını aramak için gereklidir.
Örneğin, bir anne, maddi rahatlık sayesinde çocuğuna daha çok vakit ayırabilir; ya da bir hasta, iyi bir tedaviyle sağlığına kavuşabilir. Para, sağlık veya sevgiyi doğrudan satın alamaz, ama bunları mümkün kılan fırsatları sunar.
Ancak, aşırı biriktirilmesi veya kötüye kullanılması mutsuzluğa yol açabilir; sosyal ilişkileri zayıflatabilir veya hırs kaynaklı stres yaratabilir; örneğin, zenginlik peşinde koşan bir iş insanı, ailesiyle bağlarını koparabilir. Burada da dengeyi iyi kurmak gerek.
Fakirlik, sadece cüzdanın değil, ruhun da yükü.
Uzun çalışma saatleri, yetersiz beslenme ve sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, insanı hayattan koparır. Örneğin, asgari ücretle geçinen bir işçi, sabah yediden akşam yediye kadar çalışırken ne sevmeye ne de hayal kurmaya vakit bulabilir. Mesela, İstanbul’da asgari ücretle geçinen bir işçi, kirayı ve faturaları ödedikten sonra çocuğuna vakit ayırmak yerine ek iş aramak zorunda kalabilir.
Bu noktada, “Cep fakirliği, gönül fakirliğinden iyidir” gibi sözler, sadece bir teselli olarak kalırken: Bu söz, gönül zenginliğini yüceltirken, maddi yoksulluğun yıkıcı etkilerini hafife almıyor mu?
Örneğin, borç batağına saplanan bir aile, yokluğun getirdiği stresle aile içi çatışmalar veya depresyonla mücadele edebilir.
Peki, borç batağına saplanan bir aile, yokluğun stresiyle baş ederken çatışmalar veya depresyonla mücadele edebilir mi?
"Paran mı var, derdin var" sözü, paranın getirdiği sorumluluklar, nasıl kullanacağını bilememek, beklentiler ve sorunların bazen zenginlikle artabileceğini ifade ediyor olabilir. Ancak fakirliğin zorluklarını iliklerine kadar yaşayan biri için, bu bir alaydan öte bir şey değildir.
Parayla saadet olmaz” doğru olabilir, ama bu söz, fakirliğin çaresizliğini normalleştirdiğinde bir tuzağa dönüşür. Rus yazar Dostoyevski’nin dediği gibi: “Mutlu olmak için ya isteklerini azaltırsın ya da imkânlarını zorlarsın.”
Belki de mesele, parayı bir amaç değil, bir araç olarak görebilmekte.
Atasözlerimiz, geçmişten gelen bir kültürel ve bilgelik mirasıdır. Ancak bugünün dünyasında eleştirel bir gözle yeniden değerlendirerek parayı ve mutluluğu anlamak mümkündür.
Peki sizce Para, mutluluğun anahtarı mı, yoksa sadece bir araç mı?
https://x.com/hseynalayan1
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Zeliha- 2 gün önce
Sorunu büyütmenin faydası kimseye olmaz aksine çözü... Tercihiniz Hangisi? Çözüm Üretm...
Zeliha- 3 gün önce
@emrebagce Rica ederim bu yazıyı bizlerle paylaştığ... Kanadı Kırık Bir Gençle Sohbet...
Emre Bağce- 3 gün önce
Teşekkür ederim güzel sözleriniz ve kıymetli yorumu... Kanadı Kırık Bir Gençle Sohbet...