- Yazar: NECİP ERDOĞAN
- Kategori: Bilim
- Bu yazı Okuryazar’a 3 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 7
Algı üzerine kısa bir yazı
nesnelerin gerçek tabiatlarını açtıklarını şey sınırlı olsa da algıdır.
düşündüğümüz tüm kavramlar birer soyutlamadan ibaret dolayısıyla algıdan gelen sembollerdir ve sadece bizim düşünürken bir şeyleri dışarıda bırakmamızdan doğmuşlardır.
hakiki bilgelik köklerini nesnelerin algısal biçimde kavranmasından alır.
algısal bir kavrayış her gerçek sanat eserinin her fikrin daimi daimi sürecinde yaşam kıvılcımını aldığı şey olmuştur.
tüm özgün düşünüş biçimleri önce mecazi olarak meydana gelmiştir.
algımız nesnelerin gerçek varlığı ile ilişki içindeyse materyalleri ender olarak doğru zamanda bir şeyler üretebilen ve onları düzenleyebilen çoğu kez onları kopyalar halinde sunan şansın hükmü altındadır.
imgelem dehanın vazgeçilmez bir aletidir.
İmgelem soyuttan somuta geçiştir, fraktal geometrinin inceliklerini öğrenirsiniz ama somut örnek olarak akciğerlerimize baktığınızda öğrendiğiniz tüm bilgiler kalıcı olur.
iki nokta arasındaki en kısa yola jeodezik dendiğini geometri kitaplarından öğrenirsiniz ve düzlemin eğriliğine göre jeodezik bir doğru parçası yada eğri olabilir bu bilginin kalıcı olması için Londra - NY uçuşunda yolcu uçağının hep batıya gitmek yerine önce kuzeye çıkmanız gerektiğini fark ederseniz hayatınız boyunca bu tanımı unutmazsınız.
yüzyıllar boyunca kağıt üzerinde kalan soyut şekillerden elips hiperbol ve parabol somut dünyada yer almaya başlamıştır, gezegenlerin yörüngeleri eliptiktir.
dolayısıyla dehaya özgü ve onun için temel nitelikli olan bilgi türünün algısal olmasına rağmen tikel şeyler hiçbir surette gerçek nesnelerin yerini tutamaz.
tikelde daima evrensel olanı görmek dehanın özelliğidir.
sıradan insanlar soyutu değil somut uzayı severler, üç boyutlu cisimlerin analizinde geometri öğrencileri zorlanmaz çünkü piramitler zaten Mısır'da küre futbol sahasında prizmalar ise yüksek binalar şeklinde gelişmiş şehirlerde göz önünde bulunmaktadır.
normal insanlar için ilgi uyandıran tek şey gerçekliktir.
herkesin düşünerek değil de sezgilerle tek bir bireyden ya da az veya çok bir karakterden yola çıkarak tüm bireylere uyarlanarak şekilde farkına vardığı şey onun süper zeka olmaya ne kadar yaklaştığının ölçüsüdür.
insanların büyük çoğunluğunun yüzlerine vurulan sıradanlığın damgası yerleşmiş olan bayağılılık ifadesi gerçekte buna dayanır.
bilişlerinin istemlerine katı boyun eğişi bu ikisini birbirine sımsıkı bağlayan zincir açıkca gözükür.
Somut olan üç cisim problemi yerçekimsiz ortamda özdeş üç cisim arasında hangi yönde çekim kuvveti vardır? sorusu ile özetlenebilir.
bu problem insanların ilgisini yeteri kadar çekmez ancak kanser hücrelerinin ilerleyen günlerde hangi yönde saldırıya geçeceğini
belirleyecek olan bu soyut problemdir.
fikirlerin kavranması bilenin bilginin saf öznesi olması şartına bağlıdır ve istemin bilinçten soyutlanmış olması gerekliliği de burada ortaya çıkar.
gözlerimizin önünde güzel manzaraların canlanmasını sağlayan şarkılardan yada tabiat resimlerinden aldığımız zevk bizim o eserleri yaratan sanatçıların dünyadan kopmuş saflığına ortak olmamıza dayanır.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Hasret AKSOY- 3 gün önce
Teşekkür ediyorum. Olması Gerekenlerin Olmaması
Neslihan- 3 gün önce
"...kimsenin fazlasını beklemediği, herkesin kendi... Olması Gerekenlerin Olmaması
Mehmet Ali Zengin- 1 hafta önce
Saygılarımla Müezzin Hulusi