Site içi Arama
Site içerisinde ayrıntılı arama yapabilmek için üye olmanız gerekmektedir.

Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I
- Yazar: Muammer Tün
- Kitap Türü: Doğal Afetler, E Kitap Oku, PDF Kitap indir, Şehir, Kriz ve Afet Yönetimi
- Gösterim: 124
- Yazar: Muammer Tün
- Kitap Türü: Doğal Afetler, E Kitap Oku, PDF Kitap indir, Şehir, Kriz ve Afet Yönetimi
- Yayınevi: Özgür Yayınları
- İlk Basım Tarihi: 2024
- Sayfa: 305
- ISBN: 978-975-447-906-5
- Gösterim: 124
- Bu kitap Okuryazar’a 1 ay önce eklendi ve şu anda 0 yorum bulunmaktadır.
Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I
Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I - Editör: Muammer Tün Pdf E-kitap Oku / İndir
Muammer Tün'nin Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I kitabı Okuryazar'ın dijital kitaplığında. Pdf e-kitap olarak okuyabilir, dilerseniz indirebilirsiniz.
Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I Hakkında
İnsanlık tarihi boyunca özellikle doğa kaynaklı tehlikeler, toplumların yaşam biçimlerini, şehirlerini ve ekonomik yapısını derinden etkilemiştir. Birçok tehlike, yıkıcı etkileriyle can ve mal kayıplarına yol açarak afete dönüşmüştür. Her bir afet, bizlere daha dirençli ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme ihtiyacını hatırlatır. İçinde bulunduğumuz yüzyıl, hızla değişen iklim koşulları ve artan kentleşme oranları ile, bu ihtiyacı daha da acil hale getirmektedir.
Elinizdeki bu kitap, "Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler" başlığı altında, afet farkındalığını artırma ve dirençli kentler ve toplumlar oluşturma yolunda önemli bir rehber olmayı amaçlıyor. İki ciltten oluşan kitabın 20 bölümünde, afetlere karşı dirençli ve sürdürülebilir kentler oluşturmanın yolları, eğitimden sosyal boyutlara, mühendislik hizmetleri ve teknolojik yeniliklerden ekolojik planlamaya kadar geniş bir perspektifle ele alınmıştır.
Her bir bölüm, alanında uzman akademisyenler ve uygulayıcılar tarafından titizlikle hazırlanmış olup, afetlerin yıkıcı etkilerine karşı nasıl daha dirençli şehirler inşa edebileceğimize dair derinlemesine analizler ve pratik öneriler sunmaktadır. Bu kitabın, şehir plancılarından kamu yöneticilerine, akademisyenlerden öğrencilere kadar geniş bir kitleye hitap edeceğine ve toplumsal dirençliliği artırma yolunda önemli bir kaynak olacağına inanıyoruz.
Unutmayalım ki, afetlere karşı dirençli kentler ve toplumlar oluşturmak, sadece fiziki altyapı ve teknolojik yeniliklerle sınırlı değildir. Aynı zamanda sosyal dayanışma, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleriyle desteklenmesi gereken çok boyutlu bir süreçtir. Bu kitabın sayfaları arasında ilerlerken, bu çok boyutlu sürecin her bir detayını keşfedecek ve kendi katkılarınızı nasıl artırabileceğinizi daha iyi anlayacaksınız.
Daha dirençli, sürdürülebilir ve yaşanabilir kentler inşa etme yolunda, siz değerli okuyucuların katkılarının büyük öneme sahip olduğunu belirtmek isteriz. Bu yolculukta, sürdürülebilir ve daha güçlü bir gelecek için kapsayıcı ve bütünleşik karar alma mekanizmalarıyla hep birlikte adımlar atacağımıza inanıyoruz.
Keyifli okumalar dileğiyle,
Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I - İçindekiler
Kitap içindeki 10 yazıya dair ayrıntılı bilgiler aşağıda yer alıyor.
Afet Dirençliliğinde Dijital Dönüşüm: Sismik Dijital İkizlerin Rolü
Mustafa Korkmaz, A. Can Zulfikar, Sevilay Demirkesen
Dijital dönüşüm, hazırlık, müdahale ve kurtarma çabalarını desteklemek için teknolojinin kullanılması yoluyla afetlere karşı dirençliliğin arttırılmasında bir temel taşı olarak değerlendirilmektedir. Topluluklar, dijital araçlardan ve yenilikçi teknolojilerden yararlanarak doğal afetlerin ve diğer acil durumların etkilerini öngörme, hafifletme ve bunlardan kurtulma becerilerini geliştirebilirler. Bu bölümde dijital dönüşümün afetlere dirençlilik üzerindeki çok yönlü etkisi incelenmiş ve çeşitli boyutlardaki derin etkisi açıklanmaya çalışılmıştır.
Araştırılan önemli yönlerden biri, karar vericilere gerçek zamanlı içgörüler ve tahmin yetenekleri sağlayan gelişmiş veri analitiğinin entegrasyonudur. Büyük veri kümelerinin analizi yoluyla modeller belirlenebilir, güvenlik açıkları değerlendirilebilir ve müdahale stratejileri optimize edilebilir, böylece daha etkili bir afet yönetimi süreci elde edilmiş olur.
Dahası, Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazlarının yaygınlaşması, çevresel koşulları izleyebilen, tehlikeleri tespit edebilen ve acil durumlarda hızlı iletişimi kolaylaştırabilen birbirine bağlı sensörler ve cihazlardan oluşan bir ağ sağlayarak afet müdahalesinde devrim yaratmıştır. Bu birbirine bağlılık, hızlı ve koordineli müdahale çabalarına, zamanında müdahalelere ve durumsal farkındalığın arttırılmasında olanak tanımaktadır.
Ayrıca yapay zeka (AI) teknolojileri, görevleri otomatikleştirmek, karmaşık veri kümelerini analiz etmek ve afet yönetiminde karar verme süreçlerini geliştirmek için giderek daha fazla kullanılmaktadır. Yapay zeka, tahmine dayalı modellemeden otomatik hasar değerlendirmelerine kadar, felaketlere hazırlık ve tepki verme yöntemlerinde devrim yaratma, operasyonları kolaylaştırma ve bu süreçte hayat kurtarma potansiyeline sahiptir.
Dijital dönüşüm, felaketlere karşı dirençliliği artırmak için muazzam fırsatlar sunarken aynı zamanda veri gizliliği endişeleri, dijital uçurumlar ve siber güvenlik riskleri gibi zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bu zorlukların üstesinden gelmek, afetlere dayanma ve afetlerden sonra toparlanma kapasitesine sahip daha dirençli topluluklar oluşturmada dijital teknolojilerin tam potansiyelinin farkına varılmasında hayati önem taşıyacaktır.
Kentsel Sürdürülebilirlik Mümkün Mü?
Betül Ergün Konukcu
Kendine toprak üzerinde yaşam oluşturmuş insanoğlu ne yazık ki geçtiğimiz zaman süreçlerinde toprak ile bağını doğru kuramamış, arasındaki ilişkiyi doğru yönetememiştir. Sanayi geliştikçe daha fazla ham maddeye, nüfus artıkça daha fazla su ve gıdaya ihtiyaç duyan ve tüketim alışkanlığının artması ile daha fazla talep eden insanlık doğal kaynaklarını hunharca sömürmüştür. Şimdiden başlamak ile birlikte yakın gelecekte de bu talebin geri kalan doğal kaynaklarımız, verimli topraklarımız, kullanılabilir suyumuz üzerinde baskı oluşturacağı aşikardır. Bilinçsizce tüketilme sonucu azalan kaynaklar ekosistemler ve insan yaşamı olmak üzere tüm yaşamların sürdürülebilirliği noktasında en kritik problem olup, olumsuz etkileri idari sınırlardan bağımsız hareket ederek gelişmekte olan ülkeler ile birlikte gelişmiş ülkeleri de etkileyecektir. Birlikte hareket ederek küresel çözümler üretme ve etkin yerel uygulamalar geliştirme ile alınacak önlemlerle ile sürdürülebilirlik için dünya için fırsat oluşturma dönemindeyiz. Artık çoğunlukla kentlerde yaşayan ve yaşamaya devam edecek olan bizler için yaşam alanlarımız için kentsel sürdürülebilirlik oluşturmak, yaşamın sürdürülebilirliği için önemli bir adımdır. Kentsel Sürdürülebilirlik; sorunlar karşısında kentsel bileşenlerin, sektörlerin ve sistemlerin işlevselliğinin korunması yanında kentsel alan sınırları içinde kalan ya da bu sınırlara komşu olan ekosistemlerin korunması ile ilgilidir. Bu makale kentsel sürdürülebilirlik ile ilgili konu başlıklarına değinecek sonrasında İstanbul’un kentsel sürdürülebilirliğini deprem tehdidi karşısında mevcut sorunları ve gelecek küresel riskler ile birlikte tartışacak ve kentsel sürdürülebilirlik için İstanbul adına yapılması gerekenleri önerecektir.
Afet Sonrası Eğitim: Okulların Kapanmasının Etkileri ve Eğitimin Devamlılığının Sağlanması
Tuba Gökmenoğlu
Bu bölüm, afetlerin eğitim üzerindeki etkilerini ele almakta olup, eğitimin sürekliliğinin normalleşme sürecine katkısını vurgulamaktadır. Afetler genellikle toplumlar üzerinde derin etkiler bırakarak onları sarsar. Eğitimin devamlılığının nasıl gerçekleştirilebileceğinin önceden planlanması ülkeler için stratejik bir öneme sahiptir. Eğitim sisteminin gördüğü her zarar ülkenin beşerî sermayesinin zarar görmesi ile doğrudan ilişkilidir. Bölüm, bir yandan afetler sonrası eğitimin devamlılığı için uygulanabilecek çeşitli stratejileri tartışırken; diğer yandan da okulların kapalı olmasının veya eğitimin devamlılığı için geliştirilen yöntemlerin etkili olmamasının öğrenci ve öğretmenler üzerindeki etkisini de incelemektedir. Afetler nedeniyle ortaya çıkan krizlerin ciddiyeti, okul kapanmalarının süresi üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir; bu da afetlerin şiddeti, yoksulluk oranları ve savunmasız nüfusun büyüklüğü gibi faktörlerden etkilenir. Bölüm ayrıca, afetlerin eğitim yapıları, öğrenciler ve öğretmenler üzerindeki etkilerini tartışırken öğrenme kayıpları, okul terkleri, devam oranları, erken evlilikler, motivasyon kaybı, travma ve travma sonrası stres bozukluğu gibi konuları da ele almakta; okul kapanmalarının eğitimdeki fırsat eşitsizliklerini artırdığına, sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştirdiğine, var olan kırılgan grupları daha çok etkilediğine ve kırılgan grupların sayısını artırdığına vurgu yapmaktadır. Son bölüm, afet sonrası eğitimin nitelikli bir şekilde devamlılığının sağlanması için gerekli stratejileri tartışarak, afet öncesi risk azaltma faaliyetlerinin önemini vurgulamakta ve çeşitli düzeylerde kapsamlı acil durum hazırlık planlarının gerekliliğine dikkat çekmektedir.
Dirençlilik ve İklim Değişikliği
Zeynep Şergi Marım, Seda Kundak
Bu bölümde dirençlilik kavramının kökeni ve farklı alanlardaki ele alış biçimlerinden bahsedilmiştir. Dirençlilik kavramı özellikle kent dirençliliği hususunda son zamanlarda trend haline gelmiştir. Kentleri ve kentlileri etkisi altına alan ve belki de çözümünün yine kentlerde ve kentlilerde olduğunu düşündüren İklim Değişikliği krizine dirençli olma perspektifinden yaklaşılmıştır. Kentlerin tek başına dirençli olma durumu söz konusu olmadığı gibi, kentlerde yaşayan halkın yaşam şekillerinde doğa temelli bir yaklaşımı benimsemesi, alınan aktivasyonların bütüncül doğa anlayışı ve ekolojik açıdan çevreye en az zararı veren temel belli başlı esaslara dikkat edilerek yönetilmesi, kentlilerin ‘’sürdürülebilir’’ bir yaşam yörüngesine dahil olması bu sürecin belki de bel kemiğidir. En büyük sorumluluk insana ve insan davranışlarına düşmektedir. Bu konuda Türkiye’de yer alan örnekler ve Uluslararası örneklerden birkaçı gösterilerek aslında küresel ölçekte pek çok ülkede İklim Değişikliği’ne yönelik halkın farkında oluşu ve uygulamalarda rol alması, Türkiye örneğine baktığımızda bu farkındalığın ele alınan araştırma kaynakları üzerinden yapılan değerlendirmelerle aslında çok fazla olmadığı sonucuna varılması ve en nihayetinde halk katılımının son derece minimize edildiği bir tablo ortaya çıkmaktadır. İklim Değişikliği Eylem Planlarının belediyeler tarafından hazırlanması, sıfır atık yaklaşımları, temiz enerji politikaları gibi prosedürü takip eden bir yönetişimin haricinde Dirençli Kentler ağına dahil olmayan yahut olamayan bir Türkiye vizyonu ele alınmaktadır. En temelinde aslında bahsi geçen kavramların birbiri üzerinde geçirgen oluşu ve entegre sistemler olarak tasarlanan uygulamaların farklı ülkelerde yer edişiyle gözlemleyebildiğimiz kavram kargaşasında yönetilen bir sarmal döngünün olduğunu söyleyebilmek pek tabi mümkündür.
Afetlere Dirençli ve Sürdürülebilir Kentler için Ekolojik Planlama ve Tasarım
Halil Duymuş, Saye Nihan Çabuk, Alper Çabuk
Bu çalışma, sürdürülebilir altyapı çözümlerinin kritik altyapılar için uygulanabilirliğini araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışma, kritik altyapıların dayanıklılığını artırmak ve bu altyapıların sürdürülebilirliğini sağlamak için geliştirilen mühendislik ve yönetim stratejilerini incelemektedir. Bu bağlamda, çeşitli vaka çalışmaları ve teorik yaklaşımlar üzerinden, sürdürülebilir altyapı çözümlerinin farklı coğrafi ve sosyo-ekonomik bağlamlarda nasıl uygulandığı değerlendirilmektedir.
Çalışmanın kapsamı, şehir planlaması, enerji yönetimi, su kaynakları yönetimi, atık su arıtma sistemleri ve afet yönetimi gibi alanları içermektedir. Her bir alan, ilgili literatür taramaları ve örnek olay incelemeleri yoluyla ele alınmış olup, sürdürülebilir altyapının teknik, ekonomik ve çevresel boyutları üzerinde durulmuştur. Ayrıca, çeşitli şehirlerdeki mevcut altyapı projeleri ve bu projelerin başarısını etkileyen faktörler üzerinde detaylı analizler sunulmuştur.
Bu çalışma, sürdürülebilir altyapı çözümlerinin hem mevcut hem de gelecekteki altyapı projelerinde nasıl daha etkili bir şekilde uygulanabileceği konusunda rehberlik sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, kritik altyapıların yönetiminde karşılaşılan zorluklar ve bu zorlukların üstesinden gelmek için kullanılan yenilikçi yaklaşımlar hakkında kapsamlı bilgi sunmaktadır. Çalışmanın sonuçları, politika yapıcılar, çalışma ve mühendisler için pratik öneriler ve stratejiler içermektedir.
Afet Sonrası İyileştirmede Sosyal Boyutlar
Gülgün Tezgider
Afet yönetiminde öncelikli bir gündem, afet sonrası çok sektörlü (fiziksel, sosyal, ekonomik, çevresel) iyileştirme süreç ve uygulamalarının afet öncesi zarar görebilirlikler ve afet risk azaltmayla birlikte değerlendirilmesi, afet risk yönetiminin iyileştirme süreçlerine dahil edilmesi ve bu süreçlerin riskten haberdar sürdürülebilir kalkınma önlemleriyle birlikte ele alınmasıdır. Afet sonrası iyileştirmede, afet öncesine göre daha üstün standartların bütünlük içerisinde gerçekleştirilmesi amacıyla, merkezi ve yerel düzeylerde çok sektörlü iyileştirme planlamasının olası bir afet öncesinde şekillendirilmesi ve uygulama hazırlıkları için çalışmalar yapılmaktadır.
Bu kapsamda, doğa kaynaklı afet sonrası iyileştirme süreçleri ve uygulamalarında ölçülebilen ya da sayısal hale getirilebilen fiziksel, ekonomik, çevresel zarar görebilirliklerden farklı olarak, ölçülmesi güç ya da mümkün olmayan sosyal zarar görebilirlikler, dolayısıyla sosyal iyileştirme ile ilgili bilimsel ve uygulamaya dönük çalışmalar henüz yeterince yaygın değildir.
Afet sonrası sosyal iyileştirme afetin oluşmasında ve sonrasında etkili olan karmaşık sosyal boyutların anlaşılması, yerel sosyal faktörlerin tüm iyileştirme alanlarıyla olumlu-olumsuz etkileşiminin değerlendirilmesi ve uyum sağlanması, iyileştirme süreçleri ve uygulamalarının yerelleştirilmesi (lokalizasyon), yerel ve sosyal iyileştirmeyle ilgili bilgi ve verilerin tanımlanarak, afet öncesinde hazırlanacak bütünlüklü iyileştirme planlarında yer verilmesi bakımından güncel bir çalışma konusudur.
Afet Yönetiminde Öncü Stratejiler: Deprem Kayıp Tahmin Sistemlerindeki İlerlemeler
Fatma İlknur Kara, Yasin Fahjan
Depremler tüm dünyayı etkileyen ve büyük kayıplara sebep olan doğal felaketlerdir. Doğası gereği önlenemezler, durdurulamazlar, çok kısa bir sürede çok büyük kayıplara ve yıkımlara neden olurlar. Meydana gelen depremler sonrasında yaşanan tecrübe, bilgi birikimi ve gelişen teknoloji ile orantılı olarak inşaat ve deprem mühendisliğinde yaşanan gelişmeler; hazırlık yapma, kayıpları önleme ve etkin afet yönetimi disiplinlerinde büyük ilerlemelere kapı açmıştır. Deprem Ön Hasar Tahmin ya da Deprem Kayıp Tahmin Sistemleri de bu ilerlemelerin en önemli ürünlerinden biridir. Bu sistemler ile özellikle sismik olarak aktif bölgelerde, bölgeyi etkileyebilecek tüm senaryolar dikkate alınarak, olası afetlerin sonuçları hakkında yönetim birimleri ve yetkili merciler bilgilendirilebilmektedirler. Böylelikle afetlere karşı gerekli hazırlıklar yapılabilmekte, önlemler alınabilmekte ve etkin bir afet yönetim planı hazırlanabilmektedir. Ayrıca bu sistemler olası bir deprem afeti ile eş-zamanlı çalışarak depremin hemen ardından etkilenen bölgeleri tahmin edebilmekte, etkili bir afet ve acil durum yönetiminin yapılabilmesini sağlamaktadır. Küresel ölçekte, belirli bir bölge ya da belirli bir ülke için geliştirilmiş birçok deprem kayıp sistemi bulunmaktadır. Bu sistemler kapasitelerine göre çevrimiçi (online) ya da manuel (senaryo modunda) çalışabilmekte, sadece tehlike, sadece risk, tehlike ve risk birlikte tahmin edebilecek şekilde geliştirilmişlerdir. Bu çalışma kapsamında küresel ölçekte kabul görmüş USGS ShakeMap, PAGER, FEMA HAZUS, GEM OPENQUAKE, AFAD-RED ve REDAS yazılımlarının çalışma prensipleri, incelenmiştir. Daha sonra REDAS yazılımı kullanılarak 06 Şubat 2023 (Mw7.7) Pazarcık depremi senaryo deprem olarak çalışılmış, depremin hemen ardından lokasyon ve büyüklük verileri kullanılarak başlatılan tehlike analizleri, sonraki aşamada gerçek deprem verileri ile güncellenmiş ve sonuçlar karşılaştırmalı sunularak, afet yönetimi için çevrimiçi veri almanın önemi sunulmuştur.
Sığınak Hastaneleri
Mehmet Eryılmaz, Ertan Halaç
Dünya tarihi medeniyetler ve ülkeler arası savaşlarla doludur. Savaş, insan kaynaklı afet potansiyellerinin en acımasızıdır. Günümüzde bu acımasızlık karşı tarafı alt etmek için eldeki tüm imkanların taraflara neredeyse sınırsız kullanımını dayatmaktadır. İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında, diğer tüm alanlarda olduğu gibi savaş teknolojisinde de kitlesel ölüm ve yaralanmalara neden olacak silahların yoğun olarak kullanıldığı görülmektedir. Teknolojinin bu korkunç yıkım potansiyeli sosyal tüm gruplar için savaşın coğrafyasında topyekûn bir tehdit oluşturmaktadır. Tehlike sosyal sınıfları ve tabakaları ayırt etmemektedir. Yüksek kinetik enerjili silahların yüksek teknoloji ürünü araçlarla çok büyük coğrafyalarda tehdit oluşturabildiği günümüz savaşlarında sık olarak görülmektedir. Sadece açık coğrafik alanlarda değil, hem kırsal hem de kentsel alanlarda, hem de yoğun yerleşim bulunan kent merkezlerinde yoğun bombardıman ve füze kullanımı söz konusu olabilmektedir. Uluslararası savaş mevzuatı ile korunma altına alınmış hastanelerin bile artık sıkça tarafların hedefi haline geldiği, akıl almaz bir şekilde bombalandığı ve içindeki hasta ve yaralılarla birlikte sağlık çalışanları ve hasta refakatçileri için ölümcül derecede tehlikeli bir ortam haline gelebildiğini görüyoruz. Makalemizde günümüz dünyasında yaşanan yeni savaş konseptlerinde korunaksız ve ulaşılmaz bir bina olmadığını değerlendiriyor ve sığınak hastanelerinin nüfus yoğunluğu yüksek kentler için önemli bir iş kalemi olarak değerlendirilmesi gerektiğine dair tartışma açmak istiyoruz.
Değişen İklim Koşullarında Kentlerin ve Kentlilerin Dirençliliklerinin Sağlanması
Çiğdem Tuğaç
İklim değişikliği, kentsel alanlar üzerinde önemli etkiler ortaya çıkarmaktadır. Artan sıcaklıklar, kentlileri etkileyerek önemli sağlık sorunlarını tetiklemektedir ve özellikle toplumsal hassas gruplar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı kırılgandır. İklim değişikliğinin etkisiyle su kaynaklarının azalması, kentlerde su kıtlığına neden olurken, değişen yağış koşulları ise kentlerde geçirgen olmayan yüzeylerin fazlalığı ile birlikte bu defa kent sellerine yol açmaktadır. Mevcut kentsel altyapılar bu süreçlerde yetersiz kalmakta ve iklimle ilişkili aşırı hava olayları ve afetlerden etkilenmektedir. Yüksek sıcaklıkların, soğutma amaçlı enerji talebini artırdığı görülmektedir. Kentsel yeşil alanlar, kuraklık ve sıcaklık artışlarından zarar görürken, deniz seviyesindeki yükselme ise, kıyı kentlerinde altyapı sorunlarına ve erozyona sebep olarak kıyı bölgelerinde yaşayan kentlileri tehdit etmektedir. İklim değişikliğinin tarımsal faaliyetler üzerindeki olumsuz etkileri ise kentlerin gıda güvenliğini riske atmaktadır. Esasen barındırdığı fosil yakıta dayalı faaliyetlerle iklim değişikliğine neden olan kentlerde, iklim değişikliğinin söz konusu etkileriyle mücadele edilmesi ve kentlerin dirençliliklerinin artırılması günümüz koşullarında kaçınılmaz hale gelmiştir. Kentsel dirençlilik, kentlerin uzun vadeli tehditlere karşı direnç gösterme kapasitesini ifade etmektedir ve özellikle iklim değişikliği gibi faktörlere karşı hazırlıklı olmayı içermektedir. Bu esaslar doğrultusunda bu çalışmanın amacı, iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı olumsuz koşulların kentsel dirençliliği ve kentlileri nasıl etkilediğinin değerlendirilmesi ve kentsel dirençliliğin artırılmasına dönük stratejilerin ortaya konulmasıdır. Çalışmada, kentlerin dirençliliğinin sağlamasının, kentlerde gerçekleştirilen faaliyetlerin sürdürülebilirlikleri ve kentliler için güvenli ve yaşanabilir bir çevre oluşturulabilmesi açısından kritik öneme sahip olduğu sonucu elde edilmiştir. Bu kapsamda kentlerde su yönetiminin, doğa temelli çözümlerin ve yeşil altyapıların geliştirilmesinin, fosil yakıt kullanımının azaltılarak, enerji verimliliğinin sağlanmasının ve afet yönetimi faaliyetlerinin iklim değişikliğine uyum eylemleriyle bütünleşik olarak ele alınmasıyla kriz yönetimi yaklaşımından risk yönetimi yaklaşımına geçiş yapılmasının oldukça önemli olduğu çalışmada elde edilen bir diğer sonuçtur.
Türkiye’de Yerel Yönetimlerde Afet Yönetimi
Murat Yaman, Yunus Düger
Afetler doğa olaylarının ötesinde, temelde toplumsal, kültürel ve siyasal boyutları olan olaylardır. Türkiye’de son dönemde yaşanan deprem ve sel felaketleri başta olmak üzere çok sayıda insanın ölümüne yol açan afetlerin etki ve şiddetinin plansız ve dirençsiz kentsel yapılaşmadan kaynaklandığı görülmektedir. Dolayısıyla bir doğa olayının afete yol açıp açmaması çoğu zaman toplumdaki veya devletteki yurttaşların afet olgusuna yönelik bakış açısına ve bu konuda bilinçli olup olmadıklarına bağlıdır.
Afetler ile yerel toplumlar arasında doğrudan veya dolaylı çok sayıda ilişki bulunduğundan, yerel toplumlarla yakın temas halinde olan yerel yönetimler, afetlerin olumsuz etkilerini önlemede ve bunlarla mücadelede önemli araçlardan biridir. Yerel yönetimler, afet risklerinin azaltılması ve afetlerle mücadele konusunda hem afet öncesi hem de sonrasında yerel halkın katılımını ve bilinçlenmesini sağlayabilir. Ancak yerel yönetimlerin afetlerle mücadelede karşılaştıkları pek çok zorluklar bulunmaktadır. Bunlardan en temel olanı yerel yönetimlerde afetler konusunda yeterli bilgi ve beceriye sahip personelin bulunmamasıdır. Bir diğeri ise, yerel yönetimlerin afetler konusunda sahip olması gereken sorumluluk ve yetkilerin merkezi yönetimler tarafından gasp edilmesidir.Sonuç olarak afet yönetiminde yerel yönetimlerin önemi her geçen gün artmaktadır. Bu noktada, çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olan afetler karşısında yaşanan koordinasyon sorunları, yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır.
Konu: Tehlikeler ve Afet Dirençli Kentler I Muammer Tün Afet, Deprem, Sel E-kitap oku, E-kitap indir, Pdf kitap oku, Pdf kitap indir