Okuryazar / Kitaplar / İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri isimli kitabı görüntülemektesiniz.
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri

İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri

0 kişi beğendi
0 kişi okudu
0 kişi inceledi ve yorumladı
0 kişi alıntıladı ve paylaştı
Hakkında

İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri

İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri - Editör: Kaan Koçali Pdf E-kitap Oku / İndir

Kaan Koçali'nin İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri kitabı Okuryazar'ın dijital kitaplığında. Pdf e-kitap olarak okuyabilir, dilerseniz indirebilirsiniz. 

İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri Hakkında

İş sağlığı ve güvenliği (İSG), sanayi devriminden bu yana gelişen üretim ilişkileri ve değişen toplumsal yapılar doğrultusunda yalnızca teknik bir disiplin olarak değil; aynı zamanda sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal boyutlarıyla ele alınması gereken çok katmanlı bir alan haline gelmiştir. Günümüzde iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi yalnızca bireysel önlemlerle değil; toplumsal farkındalık, yasal düzenlemeler, kurumsal politikalar ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle iç içe geçen kapsamlı stratejilerle mümkündür. Bu bağlamda İSG, sosyal politikanın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiş; toplumsal refah, sosyal adalet, emek hakkı ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları gibi temel kavramlarla bütünleşmiştir.

Bu kitap, iş sağlığı ve güvenliği konusunu sosyal politika perspektifinden ele alan özgün bir çalışmadır. Türkiye’nin çeşitli sektörlerinden alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla hazırlanan bölümler; iş kazalarından sosyal güvenlik sistemine, kişisel koruyucu donanımların yasal ve uygulama süreçlerinden kimyasal maruziyet yönetimine; güvencesiz çalışma biçimlerinin sağlık ve güvenlik boyutlarından tarım ve hayvancılığa; tekstil ve ahşap boyama sektörlerinde sürdürülebilirlik ve kimya teknolojilerine kadar geniş bir yelpazede kapsamlı analizler sunmaktadır.

Kitapta ayrıca, yapay zekâ ve biyokimya gibi çağdaş teknolojilerin iş sağlığı ve güvenliğini nasıl yeniden şekillendirdiğine dair vizyoner bakış açıları da yer almaktadır. Böylece, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki mevcut uygulamalar eleştirel bir gözle değerlendirilirken, geleceğe yönelik yenilikçi yaklaşımlar ve sosyal politika önerileri okuyucuya aktarılmaktadır.

“İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri”, hem akademisyenler, politika yapıcılar, işverenler ve iş güvenliği uzmanları için önemli bir başvuru kaynağı; hem de iş sağlığı ve güvenliği alanında sosyal bilincin gelişmesine katkı sağlayacak değerli bir eser niteliğindedir.

Bu değerli kitabın ortaya çıkmasında emek veren tüm bölüm yazarlarına en içten teşekkürlerimi sunarım. Kitabın, iş dünyasında ve sosyal politikaların geliştirilmesinde daha sağlıklı, güvenli ve adil çalışma ortamlarının oluşturulmasına ışık tutmasını temenni ediyorum.


İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri - İçindekiler

Kitap içindeki yedi yazıya dair ayrıntılı bilgiler aşağıda yer alıyor.


Türkiye’de İş Kazaları ve Sosyal Güvenlik Sisteminin Koruyucu-Önleyici Rolü

Ahmet Yurtçu

Bu bölüm, Türkiye'de iş kazalarının sosyal güvenlik sistemi içerisindeki konumunu, ilgili hukuki düzenlemeleri ve bu kazaların çok boyutlu etkilerini kapsamlı biçimde ele almaktadır. İş kazaları, yalnızca bireysel düzeyde yaşanan sağlık ve yaşam kayıplarıyla sınırlı kalmamakta; aynı zamanda ekonomik, sosyal, hukuki ve kurumsal düzeylerde ciddi sonuçlar doğuran toplumsal bir olgu niteliği taşımaktadır. Ulusal ve uluslararası istatistikler, iş kazalarının sıklığı ve yol açtığı zararlar açısından çarpıcı veriler sunarken; Türkiye'de mevcut yasal ve kurumsal altyapıya rağmen bu kazaların önlenmesine yönelik yapısal sorunların sürdüğü gözlemlenmektedir. Bu durum, mevzuatın etkin biçimde uygulanamaması ve sosyal güvenlik sisteminin bütüncül işleyişinde önemli eksikliklerin varlığına işaret etmektedir.

Çalışmada ilk olarak, Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin tarihsel gelişimi ve kurumsal yapısı ele alınarak, sistemin iş kazaları ile meslek hastalıkları karşısındaki koruyucu işlevi ortaya konulmaktadır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun sigortalılık türleri, kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile prim tahsilatı gibi temel bileşenleri ayrıntılı biçimde analiz edilmektedir. Bu doğrultuda, iş kazalarının hukuki tanımı ve sosyal güvenlik sistemi içerisindeki yeri, hukuki ve kurumsal perspektiflerle derinlemesine değerlendirilmektedir. Bölümün önemli bir kısmında, iş kazası kavramının kapsamı ile iş kazalarına ilişkin yargı kararları çerçevesinde illiyet bağı, kaçınılmazlık ilkesi ve sorumlulukların dağılımı gibi temel hukuki prensipler incelenmektedir. Bu çerçevede, iş kazası ile meydana gelen zarar arasındaki sebep-sonuç ilişkisi ile işveren, sigortalı ve üçüncü kişiler arasındaki sorumluluk sınırlarının nasıl belirlendiği kapsamlı biçimde ortaya konulmaktadır. İş kazalarının tespiti, bildirim yükümlülükleri ve denetim süreçlerinde kurumlar arası görev paylaşımı ile mevzuat ve uygulama arasındaki tutarsızlıklar da ayrıntılı olarak tartışılmaktadır. Hukuki sorumluluk ve mali yükümlülükler bağlamında işverenin, sigortalının ve üçüncü kişilerin üstlendikleri roller ile bu rollerin sosyal güvenlik sistemi üzerindeki etkileri akademik çerçevede açıklanmaktadır. Özellikle işverenin kusur ve ihmal hâlindeki tazmin yükümlülükleri, sigortalının ağır kusuru ve tedavi sürecine uyumsuzluğunun sosyal güvenlik yardımlarına etkisi ile üçüncü kişilerin kusur oranında SGK'ya karşı taşıdığı rücu sorumluluğu ayrıntılı şekilde incelenmektedir.

Bölümde ayrıca, iş kazalarının ekonomik ve sosyal etkileri çok boyutlu bir bakış açısıyla ele alınmaktadır. Sigortalı açısından kazaların; fiziksel sağlık ve gelir kaybı, psikolojik travma ile sosyal ilişkilerde bozulma gibi sonuçlar doğurduğu değerlendirilmektedir. İşveren yönünden ise üretim kayıpları, idari para cezaları, hukuki süreçlerin yol açtığı yük ve kurumsal itibar kaybı üzerinde durulmaktadır. Devlet ve kamu kurumları bakımından ise iş kazalarının sosyal güvenlik sistemine getirdiği mali yük, sağlık hizmetlerine yönelik artan talep ve yargı sistemindeki iş yükünü artırıcı etkiler analiz edilmektedir. Ayrıca, kayıt dışı istihdamın iş kazalarının görünürlüğünü azaltması ve sosyal güvenlik sisteminin mali dengesini bozması gibi yapısal sorunlar da kapsamlı biçimde ele alınmaktadır.

Son olarak, bölümde mevzuatın sadeleştirilmesi, denetim kapasitesinin artırılması, dijitalleşme süreçlerinin etkinleştirilmesi, kayıt dışı istihdamla mücadelenin güçlendirilmesi ve küçük ile orta ölçekli işletmelere yönelik teşviklerin artırılması gibi çeşitli politika önerileri sunulmaktadır. Bu öneriler, hem iş kazalarının etkin biçimde önlenmesi hem de sosyal güvenlik sisteminin finansal ve yapısal sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından kritik öneme sahip bulunmaktadır. Çalışmada ortaya konulan bulgular, iş sağlığı ve güvenliği alanında bütüncül bir yaklaşımın gerekliliğini vurgulamakta; sosyal güvenlik sisteminin yalnızca bir tazminat mekanizması olmaktan çıkarılarak, önleyici, düzenleyici ve eğitici bir yapıya kavuşturulmasının önemine dikkat çekilmektedir.


İş Sağlığı ve Güvenliğinde Kişisel Koruyucu Donanımlar: Mevzuat, Uygulama Süreçleri ve Geleceğe Yönelik İyileştirme Önerileri

Aliye Kaşarcı Hakan, Tolga Barışık, Ahmet Mert Aydın

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde, KKD kullanımı hem işveren hem de çalışan açısından yasal bir zorunluluk olarak tanımlanmıştır. İşverenin, yapılan risk değerlendirmesi sonucunda ihtiyaç duyulan KKD'leri ücretsiz temin etmesi; bu ekipmanların CE belgeli ve ilgili standartlara uygun olmasını sağlaması gerekmektedir. Ayrıca, çalışanlara bu donanımların doğru kullanımı, bakımı ve muhafazası konularında uygulamalı eğitim verilmesi de işverenin sorumlulukları arasındadır. Çalışanlar ise kendilerine verilen donanımları amacına uygun şekilde kullanmak, korumak ve herhangi bir arıza ya da uygunsuzluğu derhal bildirmekle yükümlüdür.

Bu bölümde ayrıca KKD'lerin sınıflandırması (baş, göz, kulak, solunum, el, vücut vb. koruyucular), kategorileri (Kategori I, II, III) ve ilgili yönetmeliklerde yer alan teknik tanımları ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Uygulamada karşılaşılan temel sorunlar arasında çalışanların davranışsal direnci, düşük kaliteli donanımların kullanımı, eğitim eksiklikleri ve izlenebilirlik problemleri öne çıkmaktadır. Bu sorunlara yönelik çözüm önerileri arasında; çalışan katılımının artırılması, eğitim içeriklerinin uygulamalı hâle getirilmesi, bireysel uyumluluğa göre KKD temini yapılması ve dijital takip sistemlerinin devreye alınması yer almaktadır. Ayrıca bu bölümde, iş sağlığı ve güvenliği (İSG) kapsamında kişisel koruyucu donanımların (KKD) önemini, mevzuattaki konumunu, işveren ve çalışan sorumluluklarını ve uygulamada karşılaşılan sorunları bütüncül bir yaklaşımla ele alınmaktadır. İşyerlerinde karşılaşılan fiziksel, kimyasal, biyolojik ve ergonomik tehlikeler karşısında alınması gereken önlemler arasında KKD'ler, risk kontrol hiyerarşisinin son aşamasında yer almakta; çalışanı doğrudan koruyan son savunma hattı olarak kritik bir işlev üstlenmektedir. Bu yönüyle KKD'ler, iş kazalarının etkilerini azaltmakta ve meslek hastalıklarının önlenmesinde temel bir rol oynamaktadır. 

Sonuç olarak, KKD kullanımı yalnızca fiziksel bir koruma sağlamaktan öte, kurumsal iş sağlığı ve güvenliği kültürünün sürdürülebilirliğinde stratejik bir araç olarak değerlendirilmektedir. İşveren ve çalışanların sorumluluklarını yerine getirmesi, mevzuata uyumun ötesinde, insan yaşamının korunması ve güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması açısından da vazgeçilmezdir.


Sağlık Çalışanları Arasında Mesleki Kimyasal Maruziyet: Sosyal Politika Perspektifi

Gökay Taşkaya

Sağlık sektörü, çalışanların birçok fiziksel, biyolojik ve kimyasal risk faktörüne maruz kaldığı karmaşık bir çalışma ortamıdır. Bu faktörler arasında kimyasal ajanlar, hem yaygın kullanımları hem de potansiyel sağlık riskleri nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Sağlık çalışanları, işlerinin doğası gereği; dezenfektanlar, sterilizatörler, anestezik gazlar, antineoplastik (sitotoksik) ilaçlar, formaldehit ve etilen oksit gibi birçok toksik veya kanserojen kimyasal maddeyle doğrudan ya da dolaylı olarak temas hâlindedir. Bu kimyasallara mesleki maruziyet, yalnızca akut toksik etkiler değil, aynı zamanda kronik hastalıklar, üreme sağlığı bozuklukları, nörotoksik etkiler ve kanser gibi ciddi uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Bu çalışmada, sağlık çalışanlarının kimyasal ajanlara maruz kalma yolları, bu maruziyetin neden olduğu sağlık riskleri ve koruyucu önlem stratejileri sistematik biçimde ele alınmıştır. Solunum yoluyla maruziyet, cilt teması, göz sıçramaları, kesici-delici alet yaralanmaları ve yutma gibi maruziyet yolları detaylandırılmış; her bir risk türü için mühendislik kontrolleri, kişisel koruyucu ekipman (KKE) kullanımı ve organizasyonel önlemler gibi koruyucu yaklaşımlar açıklanmıştır. Özellikle nanomalzemeler gibi yeni nesil kimyasalların sağlık çalışanları üzerindeki etkileri, güncel literatür doğrultusunda değerlendirilmiştir.

Bunun yanı sıra, çalışmada mesleki kimyasal maruziyetin yalnızca tıbbi bir sorun olmadığı; aynı zamanda sosyal politika boyutları olan, çok yönlü bir yapıya sahip olduğu vurgulanmıştır. İş gücü kaybı, sosyal güvenlik sistemlerine artan yük, meslek hastalıklarının tespiti ve tazminiyle ilgili yasal boşluklar ile istihdam güvencesi gibi unsurlar, maruziyetin sosyal etkileri arasında değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, kimyasal güvenlik politikalarının yalnızca teknik önlemlerle sınırlı kalmaması; yasal koruma mekanizmaları, etkin denetim sistemleri, düzenli tıbbi izlem programları ve çalışan temsilciliği gibi sosyal politika araçlarıyla desteklenmesi gerektiği savunulmuştur. 

Türkiye'de yürürlükte olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, ilgili yönetmelikler ve uluslararası belgeler (örneğin ILO 170 sayılı sözleşme ve AB'nin REACH Tüzüğü) doğrultusunda mevcut yasal düzenlemeler incelenmiş, mevzuattaki eksiklikler ve uygulanabilir çözüm önerileri ortaya konulmuştur. Antineoplastik ilaçlar gibi özel kimyasallar için maruziyet sınır değerlerinin belirlenmemesi, yasal denetimlerin etkinliğini sınırlayan önemli bir sorun olarak öne çıkmıştır.

Sonuç olarak, sağlık çalışanlarının kimyasal risklerden korunması, yalnızca teknik ve bireysel tedbirler düzeyinde değil; aynı zamanda sosyal adalet, çalışma hakkı ve insan onurunu temel alan bütüncül bir politika anlayışı çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu çalışma, karar vericilere, iş sağlığı profesyonellerine ve politika yapıcılara yol gösterici olabilecek öneriler sunarak, sağlık çalışanlarının daha güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamına kavuşmalarına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.


Algoritmaların Gölgesinde Güvencesiz Emek: Platform Çalışanlarının İş Sağlığı ve Güvenliği Kapsamında Değerlendirmesi

Eray Karagöz

Bu çalışma, dijitalleşmenin iş gücü piyasasında ortaya çıkardığı yeni istihdam biçimlerinden biri olan platform çalışmasını, hukuki ve iş sağlığı ve güvenliği (İSG) boyutlarıyla kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Platform çalışması, dijital uygulamalar veya web tabanlı platformlar aracılığıyla kısa süreli, esnek ve görev bazlı işler üzerine kurulu bir çalışma modeli olup, gig ekonomisinin hızlı yükselişiyle birlikte giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak bu yeni çalışma biçimi, klasik iş sözleşmesinin temel unsurları olan "iş görme", "ücret" ve özellikle "bağımlılık" kavramlarının anlamlarını belirsizleştirmekte; bu da platform çalışanlarının hukuki statülerinin net olarak tanımlanmasında ve sosyal güvenlik haklarına erişiminde önemli sorunlara yol açmaktadır.

Türk çalışma mevzuatı çerçevesinde yapılan değerlendirmelerde, platform çalışanlarının büyük çoğunluğunun "bağımsız yüklenici" veya "kendi hesabına çalışan" olarak sınıflandırıldığı ve dolayısıyla 4857 sayılı İş Kanunu ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun sağladığı korumalardan büyük ölçüde yoksun bırakıldığı tespit edilmiştir. Bu durum, platform çalışanlarının sosyal güvenlik sistemine entegrasyonunu ve iş güvencesi gibi temel haklardan yararlanmasını engelleyen yapısal boşluklara işaret etmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği perspektifinden bakıldığında ise, platform çalışanlarının 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamına teknik olarak dâhil olmalarına rağmen, işveren konumunun muğlaklığı ve mevcut uygulamadaki statü belirsizlikleri nedeniyle bu yasal hak ve korumalardan fiilen yeterince faydalanamadıkları görülmektedir. Uluslararası mahkeme kararları, Fransa, İngiltere, ABD ve İsviçre örneklerinde Uber ve benzeri platformlarda işçi-işveren ilişkisinin varlığını kabul ederken; Türkiye'deki yargı uygulamalarında, bağımlılık unsurunun zayıf olduğu gerekçesiyle platform çalışanları bağımsız çalışanın kapsamına alınmakta ve böylece bu çalışanların iş sağlığı ve güvenliği koruma mekanizmalarından mahrum kalmaları sonucunu doğurmaktadır.Sonuç olarak, platform çalışanları hem hukuki statü belirsizliği hem de iş sağlığı ve güvenliği açısından önemli güvencesizliklerle karşı karşıya kalmakta; bu durum, dijitalleşen çalışma hayatında sosyal adalet ve çalışan hakları açısından kritik reform ihtiyaçlarını gündeme getirmektedir.


Topraktan Sağlığa: Tarım ve Hayvancılıkta İş Güvenliğinin İzinde

Ali Ağar

Temel gıda ihtiyaçlarının insanlara ulaştırılmasını sağlayan tarım ve hayvancılık sektörü, hızla artan dünya nüfusu ile birlikte en önemli sektörlerden biri haline gelmektedir. Bu sektörlerde sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi adına, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden yararlanmaları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gereklidir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, yaklaşık 1,3 milyar kişiyi istihdam eden tarım sektöründe her yıl 170.000 kişi yaşamını yitirmekte, çok sayıda çalışan çeşitli iş kazalarına maruz kalmakta ve meslek hastalıkları ile karşı karşıya kalmaktadır. Tarım sektöründe meydana gelen ölümlü iş kazalarının başlıca nedenleri arasında; araç kazaları, çarpma, devrilme, yüksekten düşme, hareket eden, dönen veya düşen cisimlerin çarpması ve boğulma gibi durumlar yer almaktadır. Hayvancılık sektörü ise, tüm meslek grupları arasında en tehlikeli iş kollarından biri olarak değerlendirilmektedir. Bu sektörde iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları, çalışanların fiziksel, kimyasal, biyolojik ve ergonomik risk etmenlerine maruz kalmaları nedeniyle büyük bir önem arz etmektedir. Hayvanların saldırgan davranışları, yanlış taşıma yöntemleri ve hijyen koşullarındaki yetersizlikler iş kazalarına neden olurken; zoonotik hastalıklar ve gübre gazları gibi unsurlar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Tarım ve hayvancılık sektörü, tüm toplumlar açısından stratejik öneme sahip bir alan olup, bu sektörde istihdam edilen çalışanların sayısı göz ardı edilemeyecek düzeydedir. Dolayısıyla, bu çalışanlara gereken önemin verilmesi, onları iş sağlığı ve güvenliği yönünden korumak ve çalışma koşullarını iyileştirmek açısından hayati bir gereklilik teşkil etmektedir.


Doğal Boyalarla Sürdürülebilir Gelecek: Yapay Zeka, Biyokimya ve Yeşil Dönüşümle İş Sağlığı ve Güvenliğinin Yeniden Şekillendirilmesi

Elif Aktürk Bozdemir, Yakup Budak

Doğal boyalar, tekstil endüstrisinde çevresel etkileri azaltma potansiyeliyle giderek daha fazla ön plana çıkarken, bu alandaki üretim süreçlerinin iş sağlığı ve güvenliği (İSG) açısından da yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Geleneksel kimyasal boyalara kıyasla daha az toksik olmalarına rağmen, doğal boyaların üretimi ve kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek biyolojik ve fiziksel risklerin göz ardı edilmemesi önemlidir. Bu bağlamda, teknolojik yeniliklerin ve sürdürülebilirlik politikalarının entegrasyonu, İSG'nin doğal boya üretiminde güçlü bir şekilde konumlandırılmasına olanak tanımaktadır. 

Bu bölümde, doğal boyaların sürdürülebilir üretim süreçleri, kimyasal özellikleri ve iş sağlığı ve güvenliği (İSG) üzerindeki etkileri kapsamlı bir şekilde incelenmektedir. Araştırma, biyokimya ve yapay zekâ teknolojilerinin entegrasyonunun, doğal boya üretiminde verimliliği artırmak ve İSG standartlarını geliştirmek için sunabileceği katkıları detaylı biçimde ele almaktadır. Ayrıca, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ve Türkiye'nin 2053 Net Sıfır karbon emisyonu hedefi gibi önemli yeşil dönüşüm politikalarının, İSG uygulamalarının sosyal politikalarla entegrasyonundaki kritik rolü üzerinde durulmaktadır. Çalışmada, sürdürülebilir doğal boya üretiminin çevresel, ekonomik ve sosyal boyutları bütüncül bir perspektifle değerlendirilmekte; özellikle yapay zekâ destekli risk değerlendirme sistemlerinin, İSG yönetiminde etkinliğin artırılmasındaki potansiyeli ortaya konmaktadır. Bu kapsamda, doğal boya sektöründe hem işçi sağlığının korunması hem de çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için teknolojik ve politik stratejilerin entegre edilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır.

Doğal boyaların sürdürülebilir üretiminde İSG'nin sağlanması, sadece işçi sağlığı açısından değil, aynı zamanda çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik için de kritik önemdedir. Biyokimya, yapay zekâ ve politika entegrasyonuyla desteklenen yenilikçi yaklaşımlar, bu alanda daha güvenli ve verimli üretim modellerinin önünü açmaktadır.


Kimyasal Riskten Toplumsal Refaha: Tekstil ve Ahşap Boyama Sektörlerinde Kimya Teknolojisi, İSG ve Sürdürülebilirlik

Elif Aktürk Bozdemir

Kimyasal riskler, endüstriyel üretim süreçlerinde çalışan sağlığı ve çevresel sürdürülebilirlik açısından en kritik tehditlerden birini oluşturmaktadır. Özellikle tekstil ve ahşap boyama gibi kimyasal kullanımının yoğun olduğu sektörlerde bu risklerin etkili bir şekilde yönetilmesi, hem iş güvenliği politikalarının başarısı hem de işletmelerin uzun vadeli verimliliği açısından büyük önem taşımaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) bu alandaki yapısal eksiklikleri, maruziyetin kontrolünü zorlaştırmakta ve hem çalışanlar hem de çevre üzerinde geri dönüşü zor etkiler yaratabilmektedir. Bu bağlamda, kimyasal risk yönetiminin sadece teknik önlemlerle sınırlı kalmayan, aynı zamanda sürdürülebilir ve yenilikçi çözümleri içeren çok boyutlu bir yaklaşım çerçevesinde ele alınması gerekmektedir.

Bu bölümde, kimyasal risklerin yönetimi bağlamında özellikle tekstil ve ahşap boyama sektörlerinde karşılaşılan özgül risk faktörleri ele alınmaktadır. Bu sektörlerde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), üretim süreçlerinde sıklıkla ağır metaller, uçucu organik bileşikler (VOC'ler) ve sentetik bazlı boyalar gibi toksik kimyasallar kullanmaktadır. Söz konusu kimyasallar, yalnızca çalışanların sağlığı açısından değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik açısından da ciddi tehditler oluşturmaktadır.

Çalışmada, bu risklerin sistematik bir şekilde analiz edilmesi ve etkin biçimde yönetilebilmesi amacıyla "Kimyasal Riskten Refaha Modeli" başlıklı bütüncül bir yaklaşım önerilmiştir. Bu model; risklerin tanımlanması, değerlendirilmesi ve kontrol altına alınmasını sağlayan yapısal adımları içermekte, aynı zamanda işverenler ve çalışanlar arasında bilinç düzeyini artırmaya yönelik politikaları da kapsamaktadır.

Geleneksel toksik kimyasalların yerine geçebilecek alternatif çözümler olarak; doğal boyalar, su bazlı boyalar ve biyolojik kökenli kimyasal maddelerin kullanımına ilişkin uygulamalar değerlendirilmiştir. Bu yenilikçi ürünler, üretim süreçlerinde maruziyeti azaltmakta ve çevresel etkilerin minimize edilmesine katkı sunmaktadır. Bununla birlikte, mühendislik kontrolleri (havalandırma sistemleri, izolasyon teknikleri vb.), kişisel koruyucu donanım kullanımı ve sürekli mesleki eğitim faaliyetleri gibi iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin, kimyasal risklere karşı çalışanların korunmasında kritik öneme sahip olduğu vurgulanmıştır.

Sonuç olarak, kimyasal risklerin yönetimi yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda iş sağlığı, çevresel sorumluluk ve ekonomik sürdürülebilirlik arasında bir denge kurulmasını gerektiren stratejik bir yaklaşımdır. Bu bağlamda çalışma, KOBİ'lerin mevcut üretim yapıları içerisinde uygulanabilir, maliyet-etkin ve sürdürülebilir çözümler geliştirmelerine katkı sunabilecek pratik politika önerileri ve uygulama rehberleri ortaya koymaktadır.


Konu: İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sosyal Politika İncelemeleri Kaan Koçali İş güvenliği, Sağlık ve güvenlik, Çalışma hayatı E-kitap oku, E-kitap indir, Pdf kitap oku, Pdf kitap indir

Kitap Yorumları

Şu yazılar da ilginizi çekebilir