Okuryazar / Kitaplar / Afet Yönetimi isimli kitabı görüntülemektesiniz.
6 kişi beğendi
5 kişi okudu
0 kişi inceledi ve yorumladı
1 kişi alıntıladı ve paylaştı
Hakkında

Afet Yönetimi

Afet Yönetimi Pdf e-kitap oku / indir


Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun Afet Yönetimi kitabı Okuryazar’ın dijital kitaplığında. Pdf e-kitap olarak okuyabilir, indirebilirsiniz.

Afet Yönetimi: Beklenmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek kitabı - İçindekiler

Önsöz

1. Giriş

2. Temel Kavramlar

Risk Tanımları
Afet Tanımlan
Yönetim Tanımları

3. Afet Risk ve Zararların Azaltılması

Risk Değerlendirme ve Azaltma
Risk iletişimi
Uluslararası Risk Azaltma Politikaları

4. Afetlere Hazırlık

Olay Komuta Sistemi
Planlama
Tahmin ve Erken Uyarı
Tatbikatlar
Eğitim

5. Afetlere Müdahale

Etki ve ihtiyaç Analizleri.
Olay Yeri Yönetimi
Erken İyileştirme

6. Afet İyileştirmesi

Orta ve Uzun Vadeli iyileştirme
Yeniden inşa


Önsöz'den

Beşikten mezara kadar bilim öğrenin.
Hz. Muhammed

Selam! Her gün bir şekilde birbirimize selam veririz ama anlamının ne olduğu hakkında pek kafa yormayız. Aslında o, bizi her türlü bela, afetten ve kötülükten selamet veren anlamındaki Allah'ın isimlerinden biri olan es-Selam'dan gelir. Yani bir şekilde birbirimize "her türlü afet, kaza ve bela senden uzak olsun!" şeklinde bir dilekte bulunuyoruz. Fakat çok az ve geç olmadan gereği için Goethe'nin dediği gibi "Bilmek yetmez; uygulamalıyız. İstemek yetmez; yapmalıyız!"

Televizyondan depremi canlı yayında izlerken soğukkanlı, disiplinli Japon halkına duyduğum hayranlığı anlatamam. 1995 Kobe Depremi'nden alınan dersleri de tam bir "Depreme Dayanıklı Japonya" projesine dönüştürerek, alt yapı, üst yapı, organizasyon ve toplumu, afetlere hazır ve eğitimli hale getirmişler. Japonya'da geleneksel olarak istikrarsız koalisyon hükümetleri iktidar olmasına rağmen, bu devlet politikalarını kimse değiştirmemiş. Peki bizim Japonlardan ne farkımız var? Maalesef ne kadar çok ABD ve Japonya'daki afet yönetimi sistemlerini ve çalışmaları öğrensem, Türkiye'deki afet yönetimi sistemi ve çalışmaları bana o kadar çok farklı ve tuhaf geliyor. Örneğin;

1. 1959 yılında çıkan 7269 sayılı kanun sadece deprem, sel, kaya düşmesi, çığ, heyelan gibi 5 doğal afet ve yangından bahseder. Bu yüzden kuraklık, sanayi tesislerindeki patlamalar vb. hiçbir istatistikte yer almaz. Bakan, müdür ve bilim insanlarımız da Türkiye'de sadece 5 afet olurmuş gibi konuşur; 5 afeti toplayıp afetlerimizi yüzde 100'e tamamlar!

2. Türkiye'de afet yönetim bir kalkınma problemi değil; bir müdahale problemi olarak görülmektedir. Bu nedenle de çalışmaların büyük bir kısmı müdahaleye yani insanları enkaz altından nasıl kurtarırız sorusuna yönelik olmaktadır. Sonuç olarak mevcut kaynaklarımızı emniyetli ve güvenli gelişmeye değil, acil yardım ve onarıma (müdahale-iyileştirmeye, ya da yıkım-yara sarmaya) harcamaktayız.

3. 1950'lerde afet yönetimi Dünyada Sivil Savunma olarak başlamış ve günümüzde kapsamı geliştirilerek afet yönetimine dönüşmüştür. Buna rağmen ülkemizde yeni kurulan İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri hala 1950'lerdeki sivil savunma mantığı ile yürütülmekte ve teknik elemanlara dahi arama kurtarma eğitimleri verilmektedir. Halbuki sivil savunma uzmanları ülkemizde de yıllar önce afet yönetimi uzmanına dönüştürülmüş olmalıydı.

4. Türkiye'de stratejik, taktiksel ve operasyonel çalışmalar birbirine girmiştir. Eşgüdümü sağlaması ve strateji belirlemesi gereken kurumlar gündelik işlerin yükü altında ezilmektedir.

5. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın görev ve teşkilatlanmasını öngören ve 2009 yılında çıkartılan 5902 sayılı kanun Deprem Danışına Kurulu, Deprem Dairesi vb. birçok tuhaflıklar taşımakta. Dünyanın hiçbir yerinde bir afet için danışma kurulu ve daire kurulduğu görülmemiştir.

6. 5902 sayılı kanun afet yönetiminde çok önemli olan lojistik konusuna yeterince değinmemektedir.

7. Afet anında eski adıyla kriz yeni adıyla afet yönetim merkezindeki bir masa etrafında toplanan onlarca kişinin vali vb. bir kişi tarafından yönetilebileceği düşünülmekte. Dünyada afet sırasında 1 kişinin sadece 5 kişiyi yönetebileceği kabul edilerek, U şeklindeki masa uygulaması terk edilmiş ve tümüyle olay komuta sistemine geçilmiştir.

8. Türkiye'de Sivil Savunma Sirenleri, kanun gereği sadece savaşta ve 10 Kasım'da kullanılabilmektedir. Herhangi bir sel, vb. durumda sivil savunma sirenlerini kullanmak mümkün değil. Kazayla siren çalınsa bu konuda eğitimsiz olan insanlarımız 10 Kasım sanıp saygı duruşuna geçebilir. (Çünkü insanlar afetlerde daha önce yaptıklarını yaparlar!)

9. Bazı kanunlar, ifadeler değişse bile bu konuda çalışanların eğitimi, alışkanlıkları, bilgi ve görgüsü değişmemekte. Afet yönetimi bir bilim dalı ve uzmanlık alanı olarak görülmediği için de ülkemizde herkes afet yönetim uzmanıymış gibi görevlendirilip çalıştırılabilmektedir.

10. Ülkemizde afet çalışmaları toplum tabanlı değildir; kurumlar bu konuda tek söz sahibidir. Halk bu çalışmalarda paydaş olarak görülmemekte, insanlarımız bu süreçte daha çok "afetzede" olarak yer almakta.

11. Türkiye'de afetlere iyi bir şekilde hazırlanmış bir il veya ilçe örneği yoktur. Bütün tecrübeler afet sonrası yıkım ve yara sarma üzerinedir.

12. Para ve emekler daha çok şatafatlı arama kurtarma ekiplerine, uzay üssü şeklindeki gösterişli ve atıl afet yönetim merkezlerine harcanmakta. Halkın eğitimi daha çok bilgi yükleme şeklinde olmakta, beceri geliştirme ve davranış değişikliğine gidilememektedir. Daha da kötüsü afet ve acil durum yönetimi ile ilgilenenler halka anlattığı ve öğrettiklerini kendisi bile evinde ve kurumunda yapmamaktadır.

13. 2005 yılında çıkan 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 53. maddesi ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Karıunu'nun 69'uncu maddesi belediye ve il özel idarelerine afet ve acil planlarını yapmak, afet zararlarını azaltmak, halkı eğitmek, gerekli donanımı hazırlamak vb. gibi görevler vermesine rağmen, ülkemizde bunları yerine getiren il özel idaresi ve belediye sayısı yok denecek kadar azdır.

14. Afetlerde halkın sığınacağı, park, bahçe, okul ve kamu binalarında bu konu ile ilgili herhangi bir hazırlık bulunmamaktadır.

15. Ülkemizde tatbikatlar hep haberli yapılmakta, böylece ambulans vb. bile önceden gelip 2 sokak ötede yapılacak tatbikatı bekleyebilmekte. Evinde, iş yerinde, kurumunda yangın, deprem vb. tatbikat yapan ne yazık ki yoktur.

Şimdi sözün bittiği yerdeyiz: Deprem saati patlama anını bekleyen bir bomba gibi çalışıyor. 1999 Gölcük Depremi, aslında Marmara Denizi'nde olması kaçınılmaz depremin bir "ön uyarısı"ydı!.. Bu nedenle gündemimizin birinci maddesi, Marmara Bölgesi'nden başlayarak "Türkiye' yi afetlere hazırlıklı hale getirmek" olmalıdır.

Bütün bu tuhaflıklar ve acı gerçeğimiz ile gündelik yaşam ve dünya işleri arasında kaybolmuş gitmişken yerel yönetimlerin afet ve acil durumlar için yapmaları gerekenleri anlatan bir kitabın yazılmamış olması büyük bir eksikliktir. Her ne kadar afet yönetimi bilim dalını bir kitaba sıkıştırmak zor bir iş olmakla beraber en azından afet yönetiminin belli başlı evrelerini burada kısa ve öz bir şekilde anlatmaya çalıştık. Kitabın okunur olması ve akılda kalması için grafik ve şekiller ile birlikte 1999 Depremi'nden alınması gereken derslere, özlü sözlere ve eğlenceli-düşündürücü karikatürlere de yer verdik.

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu


Konu: E-kitap oku, E-kitap indir, Pdf kitap oku, Pdf kitap indir, Afet Yönetimi, İklim Değişikliği kitapları 

Kitap Yorumları

Şu yazılar da ilginizi çekebilir