- Yazar: Okuryazar Editöryal
- Kategori: Çevre, Hayvanlar Alemi, Yaşam
- Etiketler: Hayvan Sevgisi, Hayvanlara şiddet Psikolojisi, Hayvan Hakları Türkiye, Evcil Hayvanlar Ve Doğa
- Bu yazı Okuryazar’a 1 ay önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 5508

Bazı İnsanlar Hayvanları Çok Severken Bazıları Neden Nefret Eder?
Hayvanları çok seven insanlar vardır. Onlarsız bir hayatı düşünemez, sokakta gördüğü bir kedinin gözlerindeki çaresizliği yüreğinde hisseder. Ama aynı şehirde, aynı sokakta; bir köpeğe tekme atan, bir kedinin kuyruğunu yakan ya da bir kaplumbağayı ters çevirip gülen insanlar da var. Aynı ülkenin, aynı toplumun içindeyiz. Bir yanda vicdan, bir yanda gaddarlık ve duyarsızlık. Peki neden?
Bu yazı, hayvanlara karşı duyulan sevginin ya da nefretten farksız kayıtsızlığın bilimsel, psikolojik ve insani nedenlerini ortaya koyuyor. Çünkü bu gelip geçen bir moda değil, karakter meselesi. Ve evet, bir insanın hayvanlara yaklaşımı onun hakkında çok şey söyler.
Hayvan Sevgisi Nereden Gelir?
Hayvanlara duyulan sevgi sadece duygusal bir eğilim değil, insanlık tarihine gömülü kadim bir bağdır. On binlerce yıl önce insanlar hayvanlarla sadece birlikte yaşamadı; onlarla avlandı, beslendi, korundu ve öğrendi. İnsan, hayvanla birlikte doğada var oldu. Bu bağ, sadece geçim kaynağı olmaktan çok önce, bir yoldaşlığa dönüştü.
Bilimsel veriler gösteriyor ki bazı insanlar, genetik olarak hayvanlarla yakınlık kurmaya daha yatkın. Bu, çocuklukta evcil hayvan besleyip beslememekten bağımsız. Bazı kimselerin doğuştan gelen empati kapasitesi, hayvanların gözündeki korkuyu ya da yalnızlığı anında sezebilecek kadar güçlü. Bu kişiler için bir hayvan sadece bir “hayvan” değildir; hisseden, acı çeken, sevinen, özleyen bir candır.
Ama Ya Diğerleri?
İşin en acı tarafı burada başlıyor. Çünkü her toplumda, hayvanlara kayıtsız kalan ya da onlara zarar vermeyi "güç gösterisi" sayan bir kesim var. Türkiye’de bu tablo, sosyal medya paylaşımlarına ve videolarına yansıyan korkunç örneklerle çok net görülebiliyor. Peki neden bazı insanlar hayvanları görmek bile istemez? Neden sevimli, masum bir sokak kedisi veya köpek bazıları için sadece bir “pislik”tir?
Bu sorunun cevabı sadece psikolojide değil, aynı zamanda toplumsal yapıda da gizli. Araştırmalar, hayvanlara zarar veren bireylerin çocuklukta şiddete maruz kalma ya da sevgisiz bir ortamda büyüme oranlarının yüksek olduğunu gösteriyor. Sevgi görmeyen sevgi veremez. Aynı şekilde empati duygusu gelişmeyen bir kişi, bir canlının acısını umursamaz. İşte tam da burada ahlak dediğimiz şeyin karşımızdakine duyduğumuz empatiyle ilgili olduğunu hatırlayalım. Kendin için istediğini kardeşin, komşun veya diğer bir canlı için de isteyebilmektir ahlakın en temeli, özü. Hiç kuşku yok ki, hayvanlara karşı acımasız, gaddarca davrananların ahlaki durumları çok düşük veya kötü bir seviyededir.
Ama bu bir mazeret değil. Çünkü insan, kendi eksiğini fark ettiğinde değişebilir. Bu yüzden yazının tam burasında şunu açıkça söylemek gerekir: Hayvana eziyet eden bir insanın, önce kendine dönüp bakması gerekir. Bu sadece bir suç değil; bir kişilik arızası veya bozukluğudur. Ve bu arızayı toplumun geri kalanı normalleştirdikçe, kötülük sıradanlaşır.
Pet Şıklığı Değil, Vicdan Zarafeti
Günümüzde evcil hayvanlar bazı toplum kesimleri için sadece bir “aksesuar”a dönüştü. Sosyal medya paylaşımları için alınan cins köpekler, yavruladıktan sonra sokağa bırakılan kediler, köpekler, tatil sonrası terk edilen hayvanlar… Bu sevgi değil. Bu, bir canlının duygularını istismar etmektir.
Hayvan sevgisi, yalnızken başını dizine koyan bir köpeğin varlığıyla değil; o köpek yaşlanınca da yanında olmayı bilmekle ölçülür. Sevgi, bir kediye sadece mama vermek değil, o kedinin kimseye zarar vermeyen varlığına tahammül edebilmektir. Acı duyduğuna şahit olduğunda gözünü, kulağını kapatıp kaçmak yerine, onunla ilgilenip acısına derman olmaya çalışmaktır.
Hayvanı Sevmeyen, Doğayı da Sevmez
Yeni araştırmalar, hayvanlara karşı sevgi besleyen insanların aynı zamanda doğaya karşı daha duyarlı olduklarını gösteriyor. Çünkü hayvan sevgisi sadece bireysel bir eğilim değil; evrenle kurulan bağın, yaşama duyulan saygının da bir göstergesi.
Sokakta köpek taşlayan biri, doğaya da çöp atar. Ağacın dalını kırar. Kuşun yuvasını bozar. Çünkü onun için hayat, yalnızca insan merkezlidir. Bu yaklaşım yalnızca hayvana değil, geleceğe de zararlıdır.
Peki Ne Yapmalı?
Bu yazı, sadece hayvanseverleri mutlu etmek için yazılmadı. Asıl amacı, hayvanlara karşı duyarsız olan ya da onlara zarar veren kişilere şu soruyu sordurabilmek: "Ben neden böyleyim?"
Bir hayvana iyi davranmak, onun kadar seni de değiştirir. Kendi korkularını, sevgisizliğini, öfkeni iyileştirir. Çünkü bir sokak kedisine su vermek, bir köpeğin başını okşamak, senin insan yanını canlı tutar.
Empati, sonradan da öğrenilebilir. Herkes hayvanları sevmek zorunda değil belki ama kimse onlara zarar vermeye hakkı olmadığını öğrenmek zorunda.
Son Söz
Hayvanlara nasıl davrandığımız, kim olduğumuzu gösterir. Bu yazıyı okuyan sen: Bir hayvana bir tas su verdin mi? Bir kuş için cam kenarına ekmek bıraktın mı? Yolda yürürken bir kedinin, köpeğin gözünün içine baktın mı?
Yoksa hâlâ, bu dünyada sadece insanların yaşamaya hakkı olduğunu mu sanıyorsun?
Hayvanlar Alemi kategorisindeki diğer yazılar da ilginizi çekebilir
Göz atmak için tıklayın
Yaşam kategorisindeki diğer yazılar da ilginizi çekebilir
Göz atmak için tıklayın
Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve bu sayfayı çevrenizle paylaşmayı unutmayın.
Beğen ve Yorum Yap
Bu Yazının Yorumları
Şu yazılar da ilginizi çekebilir
Neslihan- 4 hafta önce
Esma Doğan- 1 ay önce
Neslihan- 1 ay önce