Okuryazar / Yazılar / Bir Diyetisyenin Serzenişi yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

8 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Bir Diyetisyenin Serzenişi

Bir Diyetisyenin Serzenişi

“Sana, bana, vatanıma ve ülkemin insanlarına dair...” * Bu cümle ile bir şiire giriş yapılmıştı. Bir iç çekişin en edebî hali ile... Şiir, şuurun bir tezahürü olduğunda, bir derdi haykırdığında en soğuk diyaloglara ve metinlere bile duygu enjekte edebilme kabiliyetini barındırır. Hangi mesleği icra ederseniz edin, salt Müslüman olarak dönüp dolaşıp bahsedeceğiniz bir dert dükkânıdır; İslam Coğrafyası... İslam merkezli cümleler kurmanın yalnızca hocalara has bir deyiş olduğuna inanılan toplumumuzda, haliyle ”Sen diyetisyensin, nedir bu hoca ağzı?” gibi cümleleri sıkça duyabilirsiniz. Ve bu cümleleri, orta kulakta bulunan çekice havale etmenin haklı gururunu yaşarsınız. 2016 yılı ağustos ayında Kudüs’ü ziyaret etmek nasip olmuştu. Meğer Kudüs’ten öncesi ve sonrası oluyormuş insanın... Kitaplardan, fotoğraflardan tanıdığın o mübarek ve bereketli beldeye varmak, havasını ciğerlerinde solumak, içindeki heyecan ve özlem ateşini körüklüyormuş. Lakin hissiz ve metalden kalpleri bile kendine çekebilen, mıknatıs toprakların diyarı Kudüs için bu olağandı. İslam coğrafyasındaki tüm mazlum ülkelerden özel olarak haritada ilk Kudüs’ü işaret etmek, söze onunla başlamak, hayatımızın merkezine koymak elbette ilk kıble olan Beytü’l Makdis’in orada olmasından daha fazla mana içermeliydi. Tam da bu yüzden iç çekişin derinliğine inmeden önce, derdimizi tanımak adına birkaç bilgi paylaşımında bulunmak istiyorum. Mescid-i Aksa kelime anlamı bakımından “en uzak mescid” , hadislerde geçen diğer adı Beytü’l Makdis’in kelime anlamı ise “mukaddes ev” dir. Şunu bilmekte fayda var ki; Mescid-i Aksa derken kastedilen tek bir yapıt değildir. İçerisinde Kıble Mescidi, Kubbetu-Sahra Mescidi, Kadîm Aksa Mescidi, Burak Mescidi, Mervan Mescidi, medreseler, kubbeler, kemerler, şadırvan ve çeşmelerle birlikte zeytin ve selvi ağaçları bulunan 144 dönüm arazinin tamamıdır. Allah katında etrafı mübarek kılınan ve Peygamber (s.a.s)’in hadislerinde “Oraya gidin, içinde namaz kılın. Gidemiyorsanız kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı gönderin.” Diye bahsettiği, kelime anlamı bakımından “en uzak” ama bize, ona ayarlandığımız kol saatimiz kadar yakın olması gereken beldedir; Mescid-i Aksa... Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) hadisinde zeytinyağı ile kastettiği ise elbette ki Kudüs’e ve Mescidi Aksa'ya önem verilmesi, gerçek sahipleri olan mü'minlerin eline geçmesi için çalışılması ve o kutsal mekânların İslam dinine uygun kimliğinin korunması amacıyla yapılan çalışmalara herhangi bir şekilde destek olunmasıdır. Öyleyse artık, görmek için değil bakmak için kullanılan aynaları asıl amacı doğrultusunda kullanmanın, kapitalizmin beşiğinde, medyanın kundağında; para, hırs, statü ninnileri ile büyüyen kimliğimize çekidüzen vermenin vaktidir. 1917 yılından beri Siyonizm tarafından maddi manevi işgal altındaki Kudüs’ü, televizyon başında gevşemiş, teknolojiye teslim olmuş, midesinin özgürlüğünü kardeşlerinin özgürlüğünden üstün gören Müslümanların kurtarması elbette mümkün değildir. Bakış açımıza yeni bir çerçeve eklemek gerekirse; Türkiye’de açık büfe kalkmadan, özgürlüğün boğazdan geçtiğini zanneden insanlar azalmadan ne Kudüs davası, ne Filistin ne de diğer mazlum Ülkelerde yaşayan kardeşlerimiz anlaşılmayacaktır. “Nasıl yani?” dediğinizi duyar gibiyim. En son yapılan araştırmalara göre Türkiye obezite bakımından 3. sırada yer alıyor. Ve tıkınırcasına, umarsızca yemek yiyip çareyi mide ameliyatlarında bulan insan sayısı gün geçtikçe artıyor. Görüntüsünden dolayı toplumdan soyutlandığını hissedip psikolojik tedavi gören insan sayısı da cabası. Sırf yemek yeme çılgınlığını baskılamak için zaman zaman hastanelerde “iradeyi kontrol edebilme” eğitimleri verildiğini dahi duydum. Söyler misiniz? Herhangi bir hastalığın sebebiyet vermediği, çılgınca yemek yiyip boğazına hükmetmekten aciz insanların vicdanına, aklına hükmetmesi mümkün müdür? Zayıflama haplarına, öğün yerine geçen mamalara tonlarca para verip, sonucunda da fazlasıyla kilo alan, artı hastalık sahibi olan insanların hunharca aldığı kilolarından kurtulma derdinin yanında Kudüs’ü ne kadar dert ediniyordur? Farkında mısınız? Fıtratımızın DNA’sı ile oynanıyor. Pizzanın ambulanstan daha hızlı geldiği bir zamanda sizce de bir şeyler anormal değil mi? Ya da bunlara zihin yormayıp, pizzayı afiyetle mideye göndermek mi en iyisi? Tebrikler! Kapitalizm:1 Akıl:0 Meselemiz, kapitalizmin altındaki minderi kabartmak adına şekillenirken; asıl meselelerimizi, asıl derdimizi unutuyoruz. Unutturuluyoruz. Cinsiyetimiz, yaşımız, ikametimiz, mesleğimiz, konumumuz, statümüz ne olursa olsun, ezanların susturulduğu Kudüs’e Bilal olmak duası ve ümidiyle... ... * Erdem Bayazıt’a rahmet olsun.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Merve Başyiğit imzasında diyor ki;

Kutsal inadı olanlar gerekli...

Merve Başyiğit'ın Profili Merve Başyiğit'ın Tüm Yazıları

Bu Yazının Yorumları

  • Efdal Alper
    Efdal Alper Çok güzel ve özel bir yazı.Elinize, yüreğinize sağlık.
Son Eklenenler
Son Yorumlar

Murat şenocak- 5 gün önce

Yazan kişiye anlamlı geliyordur elbette ama bana hi... Senin Etkin

Burcu Biter- 1 hafta önce

Merhaba, uzun zamandır profilime bakmadığım için me... Sorgulama (Mutsuzluk Hali)

Emircan ERDAL- 3 ay önce

Merhaba, kelimelerin özenle dokunduğunu görmemek im... Sorgulama (Mutsuzluk Hali)
Daha Fazlasını Gör