AŞKIN TANIMI Bir efsaneye göre aşk; Güneş ve Ay her zaman birbirlerine âşık olmuşlardır. Ama Ay tam gün batımında doğduğu için hiçbir zaman birlikte olamamışlardır. Bu nedenle Tanrı, sonsuz iyiliğiyle dünyada aşkın var olmadığının kanıtı olarak tutulmayı yarattı. Diğer bir efsaneye göre; görünmez kırmızı ip kaderi bir olanların zamandan, mekândan ve durumdan bağımsız birbirine bağlar. İp esneyebilir ya da dolanabilir, ama asla kopmaz. Başka bir efsaneye göre aşk; iki ruh âşık olduğunda, başka bir şey kalmaz. Sadece diğerine yakın olma özlemi vardır. Bu, bir elin tutulmasıyla, duyulan bir sesle ya da görülen bir gülümsemeyle hissedilen bir varlıktır. Ruhların takvimleri ya da saatleri yoktur. Zaman ve mesafe kavramları da. Sadece bir arada olmanın doğru olduğunu bilirler. İşte bu yüzden, birisi yanınızda olmadığında onu bu kadar çok özlersiniz. Hatta sadece sonraki bir odada olsa bile. Ruhunuz sadece onun yokluğunu hisseder. Aşk uğruna yazılmış efsaneler, mitolojiler, hikâyeler, masallar anlatılmıştır. Dilden dile günümüze kadar gelmiştir. Aşk’ın tanımı herkese göre değişmektedir. Aşk; bir erime hâlidir. Derin sevgidir. Tutkudur. Sevda türküsüdür. Hem aklında hem kalbinde 7/24 o kişiyi düşünme hâlidir. Âşık olan kişinin davranışlarında değişiklikler ortaya çıkar. Gözlerinin içini güldüren, enerjinize enerji katan, sürekli onu görme isteğiyle kalbinizde tatlı bir çarpıntıya yol açan bir duygudur. Sürekli onu düşünme, heyecan ve coşku... Ayaklarınız yerden kesilir. Bulutların üzerinde gezersiniz. Aşk; sizi şair yapar, besteci yapar, ressam yapar. Kendinizi keşfetmenizi sağlar. Aydınlık yönlerinizi görmeye başlarsınız. Elleriniz terler, kalp ritminiz artar, özgüveniniz artar, beden duruşunuz değişir. Saçmalamaya başlarsınız. O kişiye doğru dönük gülümser, konuşursunuz. Aşk, hayranlıkla başlar. O kişiyi çok merak edersiniz. Onun hakkında her şeyi öğrenmek istersiniz. Aşk; sadakat ve saygının bittiği yerde son bulur. Aşk; iki insan arasındaki güçlü bağlantı ve çekimdir. Kimisine göre aşk; iki insanın birbirine tepkimeye giren madde hâlidir. Kimisine göre de aşk; 20’li yaşlarda erime hâli, 40’lı yaşlarda güven, 60’lı yaşlarda yuva olarak görülür. Aşk; yürekte hissedilir. Ruhun onu tanır. Ruhuna dokunan insanı bulmaktır. Aşk; bazen aklın alamayacağı kaderin içinde gizlidir. Zamanı geldiğinde yollarınız kesişir. Hem de hiç beklemediğiniz bir anda, hesapsız, kitapsız, programsız karşılaşırsınız. Onu gördüğünde içiniz huzurla dolar. Hayatınıza bir güneş doğar. Aşktan kaçamazsınız. Gerçek aşk; her koşulda kazanır. Onun gözlerinde sadece kendini görürsün. Aranızda bir çekim ve derin bir bağ vardır. Onu görür görmez tanırsın. “Sen o’sun.” dersin. Eğer onu kalpten çağırdıysan o da seni hisseder. Aşk, görünmeyen iplerle bağlar iki ruhu birbirine. Onu ilk gördüğünde derin, anlamlı bakışlarından tanırsın, yüreğinde hissedersin. Aranızda bir huzur oluşur. Huzur; ruhsal uyumun işaretidir. Gözlerinse ruhun penceresidir. İlk önce onu rüyalarınızda görürsünüz. Rüyalar; hayatımıza girecek değişimlerin göstergesidir. Rüyalardan sonra aşk hayatınıza girer. Gerçek aşktır bunun adı. Gerçek aşkın yolu zorluklarla doludur, demiş William Shakespeare. Aşk; sözlerden çok davranışlarda gizlidir. Onunla göz göze geldiğinizde nefes aldığınızı hissedersiniz. İki kişi arasında görünmez bir bağ vardır. Bazen de kalbiniz çekilir, ruhun kıyıya vurur. Bazen de eylül gibi seversin; biraz hüzün, biraz umut... İçinde kocaman büyütürsün onu. Gerçek aşk; sadece bir his değil, bağlılıktır. Kimisine göre de aşk; insanın en zayıf hâlidir. Kimisine göre de aşk; anlamak, affetmek, bencillikten uzak, onu desteklemektir, onu önceliğin yapmaktır. Aşk; bir kum saati gibidir, kalp dolar, beyin boşalır, demiş Jules Renard. Ve aşk; izini kaybettiğin duygularda bir gülüşle kavuşmakmış... Aşkkk... Umarım beğenirsiniz. Sevgiler...