Okuryazar / Yazılar / Askıda Ekmek Var yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

  • Yazar: Buşra Erimli
  • Kategori: Toplum
  • Bu yazı Okuryazar’a 2 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 260
0 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Askıda Ekmek Var

Askıda Ekmek Var

12-18 Aralık Yoksullarla Dayanışma Haftası, peki bu dayanışmayı nasıl sağlayabiliriz? Çoğumuz gün içinde maddi yardım isteyen insanlarla karşılaşıyoruz. Kimimiz hiç ilgilenmeden geçip gidiyoruz, kimimizin ise eli cebine gidiyor ama karşımızdaki kişinin belki de bir çete tarafından dilendirildiğini ve yardım etmenin ona daha çok zararı dokunacağını düşünüyor ve vazgeçiyoruz. Yardım edenlerimiz ise, karşısındaki insanın hiç yüzüne bakmadan ve mekanik bir şekilde, sanki bir vicdan rahatlatma makinesine bozuk para atar gibi yardım ediyor. Karşısındakinin halini hatırını sorarak, elinden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışanlarımız az da olsa var. Ne yazık ki her gün karşılaştığımız dilenen insanlar, bizi yoksulluğa karşı daha çok duyarsızlaştırıyor. Özellikle dilencilerin 3 – 4 tane evleri ve yüklü miktarda paraları olduğu haberleri, yardım konusunda bizleri iyice tereddüte düşürüyor. Yoksullara ulaşabilmek için daha kurumsal yerlere ihtiyaç duyuyoruz, vakıflar ise bu ihtiyaçlarımızı yeterince karşılayamıyor. Kimimiz vakıfların amaçlarından saptığını veya yardımların yerine ulaşmadığını düşünüp, uzak kalmayı tercih ediyor. Yardıma muhtaç kişinin ihtiyaçlarını tam olarak öğrenip, birebir yardım etmek en güzeli, ama özellikle büyük şehirlerde koşturmacadan ailemiz için dahi vakit ayıramazken, çevremizle ilişkimiz tam manasıyla kesiliyor. Hal böyle olunca yoksullar sadece dini günlerde hatırlanır oluyor. Yardımlaşmayı canlandıracak, kolay ulaşılabilir ve daha güvenilir kanallara ihtiyacımız var. Askıda ekmek uygulaması bu bakımdan bana cazip geliyor. Bir ürün alırken, bir yerine iki ürün parası ödeyip diğerini ihtiyacı olana bırakmak hem kolay, “hem bu para nereye gidiyor, ne için kullanılacak?” sorusunun cevabını veriyor. Bu uygulamayı sadece ekmek için değil her türlü ürün için geçerli kılmak ve yaygınlaştırmak daha çok ihtiyacın giderilmesini sağlayacaktır. Ayrıca bu uygulamanın işletmelerin de kazancını arttıracağı için işletme açısından da kabul edileceği düşüncesindeyim. Bayburt'ta bir restoran askıda köfte ve askıda çorba uygulaması getirdi. Askıya çorba ya da köfte bırakıldığında bir panoya 1 çorba ya da 1 köfte yazısı asılıp, bu uygulamadan yararlanmak isteyenlerin askıda ne olduğu hakkında bilgilenmesi sağlanıyor. Aslında yapılacak çok şey var. Ülkemizin kapak toplamakta gösterdiği gayreti süresi dolmamış ilaç, kullanılmayacak sağlam kıyafet ve kap kacak gibi çeşitli eşyalar için göstereceği inancındayım. Yeter ki bu uygulamalar için adım atılsın. Bunun için en başta belediyelere görev düşüyor. Yapılacak şey sadece uygulamalar için vatandaşları ve işletmeleri teşvik etmek, bilinçlendirmek yeri geldiğinde koordine etmek. Askıda ekmek uygulamasının hayata geçirilmesini sağlayan belediyeler mevcut. Edirne Belediyesi iki fırında bir haftada 200'e yakın ekmeğin askıda toplandığını bildiriyor. Bu veri uygulamanın olduğu bölgede vatandaşların projeye karşı ilgisiz kalmadığını göstermekte. Kendi mahallemizde bu uygulamayla komşunuzun aç olduğunda gidecek bir yerinin olduğunu bilerek, tok uyumanın vicdani rahatlığına ulaşabiliriz. Söz konusu öneriler dayanışmayı canlandıracak küçük dokunuşlar. Yoksullukla mücadelede devlete büyük görevler düşmektedir. Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinde yoksullar ve kimsesizler Allah'ın emaneti olarak görülüp; hanlar, kervansaraylar ve imarethanelerde ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları giderilirdi. Nitekim askıda ekmek uygulaması da bir Osmanlı geleneğidir. Osmanlı Devleti'ne yüzümüzü döneceksek eğer en başta yoksulu gözeten, doğaya ve canlıya saygı duyan, onu incitmekten korkan devlet ahlakını, geleneğini ve kültürünü benimsemeliyiz. Bunun için cilt cilt eserler okumak dahi gerekmez. Sultan Ahmet'teki küçük bir gezinti bize çok şey anlatıyor. Sultan Ahmet Cami'sini süsleyen ağaç ve çiçek motifli çiniler, tarihi çeşmelerdeki kuş havuzları ve yalaklar, sarayların bahçesindeki kuş sarayları... Sadece gören bir göz yeterli. Yıkık dökük ya da restorana dönüştürülmüş imarethaneler, tazyikli suyla yıkayıp deforme ettiğimiz su akmayan çeşmelerimiz, terk edilmiş saraylarımız Osmanlı Devleti'nin ahlakını, mirasını ve kültürünü ne kadar benimsediğimizi göstermiyor mu? Hepimizin mutluluğu için toplumun "birbirimize nasıl ulaşabiliriz ve bunun için mirasımızdan nasıl yararlanabiliriz?" sorusunun cevabını konuşması bizi ileriye taşıyacak ve kalkınmamızı sağlayacak bir adımdır.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Murat şenocak- 4 gün önce

Yazan kişiye anlamlı geliyordur elbette ama bana hi... Senin Etkin

Burcu Biter- 5 gün önce

Merhaba, uzun zamandır profilime bakmadığım için me... Sorgulama (Mutsuzluk Hali)

Emircan ERDAL- 2 ay önce

Merhaba, kelimelerin özenle dokunduğunu görmemek im... Sorgulama (Mutsuzluk Hali)
Daha Fazlasını Gör