Okuryazar / Dergi / Doğu düşüncesinde kamu hizmeti ideali yazısını görüntülemektesiniz.
  • Yazar: Okuryazar Editöryal
  • Kategori: Yönetişim
  • Etiketler:
  • Bu yazı Okuryazar’a 4 yıl önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
  • Gösterim: 276
0 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Doğu düşüncesinde kamu hizmeti ideali

Doğu düşüncesinde kamu hizmeti ideali

Kamu hizmeti kavramının geçmişi devlet kadar eskidir. Devlet kurumu var oldukça devlet tarafından sunulan kamu hizmetleri de var olmuştur. Kamu hizmetlerinin kapsamı, siyasi ideolojiye ve devlet rejimine göre dönemden döneme ve ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir; devletin çok sınırlı kamu hizmeti vermesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi, tüm alanlarda hizmet vermesi gerektiğini ileri sürenler de olmuştur. Kamu hizmetinin niteliği ile ilgili de tarih boyunca değişik fikirler ileri sürülmüştür; birçok düşünür, kamu hizmetinin nasıl olması gerektiği ile ilgili kafa yormuş, eserler vermiştir. Bu eserlerdeki ortak sav, kamu hizmetinin, kişinin kendi çıkarını bir kenara koymasını ve toplumun yüksek idealleri uğruna çalışmasını gerektirdiği hususudur. Şimdi doğu düşünce sistemi içinde kamu hizmetinin nasıl algılandığını hatırlamak için Farabi, Yusuf Has Hacip ve İbn Haldun'a kısaca bir göz atalım. Farabi: Erdemli Şehir'de kamu hizmeti Klasik Yunan felsefesi ile İslam'ı uzlaştırmaya çabalamış bir filozof olan Farabi (870-950) özellikle Platon ve Aristo'nun siyaset felsefesini İslam toplumuna uyarlamaya ve onların düşüncesi ile İslam'daki toplum refahı anlayışı arasında bir çelişki olmadığını ortaya koymaya çabalamıştır. İslam filozofları arasında, gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak kabul edilen Aristo'dan sonra gelen İkinci Öğretmen (Muallim-i Sani) olarak anılmaktadır. Erdemli şehir ve erdemli yönetim gibi konulara odaklandığı Medinet'ül Fazıla adlı eserinde V. Kısım, 15. Bölümde “Mükemmel Toplumlar ve Mükemmel Yönetici”yi ele alan Farabi, her insanın varlığını sürdürmek ve en üstün mükemmelliği elde etmek için birçok şeye ihtiyaç duyduğunu, ve bütün ihtiyaçlarını tek başına karşılamasının imkansız olduğunu ortaya koyar. Dolayısıyla mükemmelliği isteyen insan ancak birbiriyle yardımlaşan insanların bir araya gelmesiyle bu amacına ulaşabilir. Her insan başka bir insanın özel bir ihtiyacını karşılar. Toplumun bütününün bu katkısı sonucunda herkesin varlığını devam ettirmek ve mükemmelliğe ulaşmak için muhtaç olduğu şeyler karşılanmış olur. Farabi'ye göre, insanların kendileriyle gerçek anlamda mutluluğun elde edildiği şeyler için birbirlerine yardım etmelerini amaçlayan bir şehir, erdemli, mükemmel bir şehirdir (medinet'ül fazıla), ve böyle bir toplum da mükemmel bir toplumdur.[1] Farabi toplumu insan bedeni analojisini kullanarak açıklamaya çalışmıştır. Bedenin organları birbirinden farklı ve yaratılış itibariyle birbirinden üstündür, ve amir bir organ – kalp – ve ona yakın organlar vardır. Bu organların her birinde bu amir organın amacına uygun özellikler mevcuttur. Bazı organlar ise bu amir organa yakın organların altında yer alırlar. Bu şekilde bir hiyerarşinin olduğu toplumda son sırada sadece kendi üstündeki organların amaçlarına hizmet eden, hiçbir yönetici işlevi olmayan organlar vardır. Aynı bunun gibi insanlar arasında da bir hiyerarşi mevcuttur. En üstte yönetici vardır; altında ona yakın olan, yöneticinin amacına uygun eylemde bulunan insanlar yer alır. Son sırada ise başkalarının amaçlarına uygun olarak faaliyette bulunan, ancak kendi amaçlarına uygun olarak kimsenin fiilde bulunmadığı grup yer alır; bu son grup, başkalarından hizmet görmeksizin başkalarına hizmet edenlerden oluşur.[2] Yusuf Has Hacip ve “Kutadgu Bilig” Türk tarihinde coğrafya, iklim, din, kültür ve uygarlık değişikliğe uğramasına rağmen toplum ve devlet anlayışının aşağı yukarı aynı kaldığı görülebilir. Yöneticilere devlet idaresi, ahlak ve siyasetle ilgili çeşitli tavsiyelerde bulunan, öğretici niteliği ağır basan bu eserler Türk devlet adamlarının başucu kitabı niteliği taşımıştır. “Siyasetname” adı verilen bu eserlerin hepsinde hükümdarda bulunması gereken nitelikler, devlet yönetiminin ve saltanatın şartları ve esasları birbiri ardına sıralanmakta ve tartışılmaktadır.[3] Karahanlı sarayında haciplik[4] görevi yapan Yusuf Has Hacip de “Kutadgu Bilig”[5] adlı eserinde dönemin devlet adamlarına yönetim dersleri vermektedir. Bu eserde yer alan tavsiyelerin bir kısmı kamu hizmetiyle de ilgilidir. Öncelikle hükümdar bir kamu hizmeti vermektedir, ve bunu yaparken belli ilkelere uygun davranmaktadır. Ülkesinde uzun süre hüküm sürmek isteyen hükümdar, kanunu eşit uygulamalı ve halkı korumalıdır. Yusuf Has Hacip, hakanın ancak görevlerini yerine getirdiği takdirde tahtta kalabilmesini gerektiren eski Türk devlet geleneğine atıfta bulunmaktadır. Bu görevlerin en önemlileri ise halkı yedirmek, giydirmek ve korumaktır. Örneğin, eserde adı geçen Ulug Bey, halkın mutlu olması gerektiğini, bunun için de karnının doyması gerektiğini ifade eder. Ayrıca, eski Türk devletlerinin varlığının “töre”ye sıkı sıkıya bağlı olduğu da belirtilmektedir. “Törenin anayasal niteliğinde değişmeyen ilkeleri de vardır; bunlar adalet, faydalılık, eşitlik ve insanlıktır.”[6] Kutadgu Bilig'de hükümdara verilen tavsiyelere genel olarak bakıldığında bunların, hükümdarın bir kamu hizmetlisi olduğu ve halka hizmet etme görevini yerine getirmediği takdirde meşruiyetini kaybedeceği düşüncesinin yansımaları olduğu görülebilir. Buna ek olarak eserde “tapugçu” adı verilen bir sınıf ve bu sınıfın mensupları vardır. Bunlar, günümüz diliyle söylenecek olursa, mühürdar, hazinedar, başkatip, katip, kapıcıbaşı, devlet danışmanı bilgin, elçi, protokol şefi, vezir gibi görevlilerdir.[7] Bu şekilde eserde karşımıza çıkan bürokratik kadro da hükümdarın halkı doyurmak, giydirmek ve korumak şeklindeki öncelikli görevlerinde ona yardımcı olmakla yükümlüdür. Dolayısıyla bu kişiler de kamu hizmetlisidir ve kamu hizmeti vermektedirler. İbn Haldun ve “Asabiyyet” Sosyoloji, tarih, siyaset bilimi gibi pek çok alanda İslam dünyasının ilk eserlerini verdiği kabul edilen İbn Haldun (1332-1406), asabiyet ve mülk kavramları etrafında siyaset teorisi ve bürokrasi ile ilgili önemli değerlendirmeler yapmıştır. İbn Haldun'un asabiyyet kavramı, sosyal bilimciler tarafından genellikle “topluluk duygusu”, “dayanışma duygusu”, “grup dayanışması”, “sosyal dayanışma”, “grup duygusu”, ya da “komünal duygu” şeklinde yorumlanmıştır. Buna karşın asabiyyeti “askeri ruh” veya “vurucu güç” olarak yorumlayanlar da olmuştur.[8] Asabiyyet, hizmet anlayışına bakan yönü itibariyle, topluma bağlılık, güvenlik için gönüllülük, fedakârlık için hazır olma, iç birlik gibi görünümlere sahip bir dayanışma duygusu biçiminde tezahür etmektedir.[9] İbn Haldun, “devlet politikası ve devlet, halk için sorumluluk almaktır; kullar arasında Tanrı yerine işlevde bulunmaktır, Tanrının hükümleri, Tanrı kulları ve yarattıkları içinde yürütmeyi üstlenmektir” der. Bu ise ancak iyi, yararlı tutumla ve halk için en elverişli doğrultuda yürümekle amaca ulaştırılabilir.[10] Bürokrasiyle ilgili görüşleri, kamu hizmeti hakkındaki düşüncesini anlamak açısından önemlidir. İbn Haldun, gerek genel olarak “mülk devlet”in yapısını, gerekse “tavırları”nı incelerken, bürokrasinin evrimini siyaset teorisiyle kaynaştırmıştır. “Halifelikle ilişkili olan dini görev ve memuriyetler” başlığı altında, halifelerin yaptıkları atamalar, fetva ile ilişkili olan görevler, yargı işleri, güvenlik yetkilileri ve komutanlıklar, yargıya ilişkin kayıt işleri ve noterlik, muhtesiplik (emniyet müdürlüğü) ve mali memurlukları ele almaktadır. Asabiyyet kavramı ile beraber ele alındığında, memuriyet makamlarının toplumun genel iyiliği için fedakârlık yapma yerleri olduğu görülebilir. İbn Haldun'un toplumda “dayanışma” kavramına verdiği ağırlık, onun kamu hizmetini Platon gibi kişinin kendi çıkarlarının ötesinde toplumun çıkarlarına dönük bir faaliyet olarak görmesini açıklar. Sonuç olarak, kamu hizmeti kavramının, temelde kuralları koyan ve idealist bir düşünce olarak siyaset ve ahlak felsefesinde oldukça geniş yer tuttuğu görülmektedir: kamu hizmeti, daha yüksek bir görev aşkını, bencillikten uzak faaliyeti, iyi vatandaşın görev ve sorumluluğunu ifade eder. Çağdaş kamu tercihi teorisyenleri bu düşünceye ve onun özgeci güdülerle ilişkilendirilmesine karşı çıkmışlar ve politikacılar ile kamu görevlilerinin, tüm insanlar gibi, kendi çıkarlarını düşündüklerini ve sadece kendi faydalarını maksimize etme isteğiyle güdülendiklerini ileri sürmüşlerdir. İdeal bürokrasinin mimarı olan Weber'e göre bürokratların davranışı dış kaynaklıdır ve kamu örgütlerinin yapısı ve kültürüne bağlıdır, fakat sosyalleşme ve ozmos sonucunda içselleştirilecektir. Dolayısıyla kamu hizmeti kültürleri, bireysel ve kolektif davranışı güdüleyen ve biçimlendiren düşünceler, değerler ve uygulamalardan oluşmaktadır. Kamu hizmeti düşünceleri ve etoslarının günümüz kamu hizmeti rejimlerinde hangi düzeyde uygulandığı sorusunun cevabı önemlidir. [1] Ahmet Arslan, Farabi - İdeal Devlet: Açıklamalı Çeviri, VadiYayınları, Ankara, 1997: 99-101. [2] Arslan, 1997: 101-102. Farabi bu son grubun en alt sırada bulunan ve en değersiz grup olduğunu ifade etmişse de, bunun söz konusu grubu aşağılamayı amaçlamadığı, sadece bu grubun siyasi yönetici olarak bir işlevinin olmadığını ifade etmeye çalıştığı düşünülebilir. [3] Mahmut Arslan, Kutadgu Bilig'deki Toplum ve Devlet Anlayışı, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1987, s. 8-9. [4] “Perdedar” anlamına gelir. Hükümdarla görüşmek isteyen kişiler öncelikle hacipin huruzuna çıkarlardı. [5] Pek çok araştırmacı ve edebiyatçıya göre Kutadgu Bilig, “mutluluk bilgisi” anlamına gelir; ancak Arslan'ın yorumuna göre “iktidar bilgisi” anlamı da vardır, ve içeriğine bakılacak olursa bu anlamı daha uygun gelmektedir. Bkz. Arslan, 1987. [6] Mahmut Arslan, Kutadgu Bilig'deki Toplum ve Devlet Anlayışı, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1987, s. 82-83. [7] Mahmut Arslan, Kutadgu Bilig'deki Toplum ve Devlet Anlayışı, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1987: 87. [8] Ümit Hassan, İbn Haldun'un Metodu ve Siyaset Teorisi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul (2. baskı), 1998: 205-208. [9] Helmut Ritter, “Irrational Solidarity Groups: A Socio-Psychological Study in Connection with Ibn Khaldun”, Oriens, vol. I, 1948: 1-44; aktaran: Hassan, 1998: 243-244. [10] Ayferi Göze, 2007: 98. Yöneticilere özlü sözler, yöneticilere öneriler Yöneticilere altın tavsiyeler Yöneticilere öğütler Yöneticilere tavsiyeler Yöneticilere altın öğütler
Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)

Bu Yazının Yorumları

Son Yorumlar

Elçin Doğrular- 1 gün önce

Kızım Thelma gecen sene lyme haataligi gecirdi. İyi...Lyme hastalığı (Borreliosis) ne...

Ayhan- 3 hafta önce

İnfoCheri- 3 hafta önce

Eğer bir virüsten korunmak istiyorsanız bunun en gü...COVİD-19 Eris Varyantı (Eris Vi...
Daha Fazlasını Gör