Okuryazar / Dergi / Afet Yönetimi: Beklenmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek yazısını görüntülemektesiniz.
4 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Afet Yönetimi: Beklenmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek

Afet Yönetimi: Beklenmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek

Bu yazı İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji ve Afet Yönetimi uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun aynı başlıklı kitabı için yazdığı önsözden alınmıştır. Kitap 2014 yılında yayınlanmış, 2020 yılında 3. baskısı yapılmıştır. Kitapta, afetlerin üstesinden gelinebilmesi için afet öncesi, afet esnasında ve afet sonrasında yapılacak olanlar kısa, orta ve uzun vadeli bir planlama çerçevesi içerisinde irdelenmiştir.

Aşağıdaki satırları okuduğunuzda göreceksiniz ki, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu yaşadığımız acılara dair çok kapsamlı ve gerçekçi bir bakış açısı ile ülkemiz için kalıcı ve sürdürülebilir reçeteler sunuyor.

Kadıoğlu'nun özgeçmişine ve PDF formatında kitabına Okuryazar'ın dijital kitaplığında, bu yazının altındaki bağlantıları kullanarak erişebilirsiniz.

Bu yazıyı okuduktan sonra, yazının bağlantısını lütfen çevrenizdeki herkesle paylaşın. Paylaşın ki, herkes okusun. Herkes okusun ki, bir daha 6 Şubat Depremi ve ardından gelen sel felaketi gibi felaketler yaşamayalım. Ne olur demeyin, lütfen paylaşın... Bir kişiye dahi erişmek yaşadığımız felaketleri, acıları, can kayıplarını el birliğiyle biraz daha azaltmak demek. Küçük sorumluluklar almaktan kaçınmayın.

Yaralarımızı el birliğiyle sarmak, gelecekte çocuklarımızın, gençlerimizin daha az acılara maruz kalması umuduyla. İyi okumalar...


Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun Afet Yönetimine Dair Yazısı 


mikdat-kadioglu-889.jpg

Beşikten mezara kadar bilim öğrenin.
Hz. Muhammed


Selam! Her gün bir şekilde birbirimize selam veririz ama anlamının ne olduğu hakkında pek kafa yormayız. Aslında o, bizi her türlü bela, afetten ve kötülükten selamet veren anlamındaki Allah'ın isimlerinden biri olan es-Selam'dan gelir. Yani bir şekilde birbirimize "her türlü afet, kaza ve bela senden uzak olsun!" şeklinde bir dilekte bulunuyoruz. Fakat çok az ve geç olmadan gereği için Goethe'nin dediği gibi "Bilmek yetmez; uygulamalıyız. İstemek yetmez; yapmalıyız!"

Televizyondan depremi canlı yayında izlerken soğukkanlı, disiplinli Japon halkına duyduğum hayranlığı anlatamam. 1995 Kobe Depremi'nden alınan dersleri de tam bir "Depreme Dayanıklı Japonya" projesine dönüştürerek, alt yapı, üst yapı, organizasyon ve toplumu, afetlere hazır ve eğitimli hale getirmişler. Japonya'da geleneksel olarak istikrarsız koalisyon hükümetleri iktidar olmasına rağmen, bu devlet politikalarını kimse değiştirmemiş. Peki bizim Japonlardan ne farkımız var? Maalesef ne kadar çok ABD ve Japonya'daki afet yönetimi sistemlerini ve çalışmaları öğrensem, Türkiye'deki afet yönetimi sistemi ve çalışmaları bana o kadar çok farklı ve tuhaf geliyor. Örneğin;

afet-yonetimi-1-410.jpg

1. 1959 yılında çıkan 7269 sayılı kanun sadece deprem, sel, kaya düşmesi, çığ, heyelan gibi 5 doğal afet ve yangından bahseder. Bu yüzden kuraklık, sanayi tesislerindeki patlamalar vb. hiçbir istatistikte yer almaz. Bakan, müdür ve bilim insanlarımız da Türkiye'de sadece 5 afet olurmuş gibi konuşur; 5 afeti toplayıp afetlerimizi yüzde 100'e tamamlar!

2. Türkiye'de afet yönetim bir kalkınma problemi değil; bir müdahale problemi olarak görülmektedir. Bu nedenle de çalışmaların büyük bir kısmı müdahaleye yani insanları enkaz altından nasıl kurtarırız sorusuna yönelik olmaktadır. Sonuç olarak mevcut kaynaklarımızı emniyetli ve güvenli gelişmeye değil, acil yardım ve onarıma (müdahale-iyileştirmeye, ya da yıkım-yara sarmaya) harcamaktayız.

3. 1950'lerde afet yönetimi Dünyada Sivil Savunma olarak başlamış ve günümüzde kapsamı geliştirilerek afet yönetimine dönüşmüştür. Buna rağmen ülkemizde yeni kurulan İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri hala 1950'lerdeki sivil savunma mantığı ile yürütülmekte ve teknik elemanlara dahi arama kurtarma eğitimleri verilmektedir. Halbuki sivil savunma uzmanları ülkemizde de yıllar önce afet yönetimi uzmanına dönüştürülmüş olmalıydı.

4. Türkiye'de stratejik, taktiksel ve operasyonel çalışmalar birbirine girmiştir. Eşgüdümü sağlaması ve strateji belirlemesi gereken kurumlar gündelik işlerin yükü altında ezilmektedir.

5. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın görev ve teşkilatlanmasını öngören ve 2009 yılında çıkartılan 5902 sayılı kanun Deprem Danışına Kurulu, Deprem Dairesi vb. birçok tuhaflıklar taşımakta. Dünyanın hiçbir yerinde bir afet için danışma kurulu ve daire kurulduğu görülmemiştir.

6. 5902 sayılı kanun afet yönetiminde çok önemli olan lojistik konusuna yeterince değinmemektedir.

7. Afet anında eski adıyla kriz yeni adıyla afet yönetim merkezindeki bir masa etrafında toplanan onlarca kişinin vali vb. bir kişi tarafından yönetilebileceği düşünülmekte. Dünyada afet sırasında 1 kişinin sadece 5 kişiyi yönetebileceği kabul edilerek, U şeklindeki masa uygulaması terk edilmiş ve tümüyle olay komuta sistemine geçilmiştir.

afet-yonetimi-2-yangin-4201.jpg

8. Türkiye'de Sivil Savunma Sirenleri, kanun gereği sadece savaşta ve 10 Kasım'da kullanılabilmektedir. Herhangi bir sel, vb. durumda sivil savunma sirenlerini kullanmak mümkün değil. Kazayla siren çalınsa bu konuda eğitimsiz olan insanlarımız 10 Kasım sanıp saygı duruşuna geçebilir. (Çünkü insanlar afetlerde daha önce yaptıklarını yaparlar!)

9. Bazı kanunlar, ifadeler değişse bile bu konuda çalışanların eğitimi, alışkanlıkları, bilgi ve görgüsü değişmemekte. Afet yönetimi bir bilim dalı ve uzmanlık alanı olarak görülmediği için de ülkemizde herkes afet yönetim uzmanıymış gibi görevlendirilip çalıştırılabilmektedir.

10. Ülkemizde afet çalışmaları toplum tabanlı değildir; kurumlar bu konuda tek söz sahibidir. Halk bu çalışmalarda paydaş olarak görülmemekte, insanlarımız bu süreçte daha çok "afetzede" olarak yer almakta.

11. Türkiye'de afetlere iyi bir şekilde hazırlanmış bir il veya ilçe örneği yoktur. Bütün tecrübeler afet sonrası yıkım ve yara sarma üzerinedir.

12. Para ve emekler daha çok şatafatlı arama kurtarma ekiplerine, uzay üssü şeklindeki gösterişli ve atıl afet yönetim merkezlerine harcanmakta. Halkın eğitimi daha çok bilgi yükleme şeklinde olmakta, beceri geliştirme ve davranış değişikliğine gidilememektedir. Daha da kötüsü afet ve acil durum yönetimi ile ilgilenenler halka anlattığı ve öğrettiklerini kendisi bile evinde ve kurumunda yapmamaktadır.

afet-yonetimi-3-deprem-9433.jpg

13. 2005 yılında çıkan 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 53. maddesi ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Karıunu'nun 69'uncu maddesi belediye ve il özel idarelerine afet ve acil planlarını yapmak, afet zararlarını azaltmak, halkı eğitmek, gerekli donanımı hazırlamak vb. gibi görevler vermesine rağmen, ülkemizde bunları yerine getiren il özel idaresi ve belediye sayısı yok denecek kadar azdır.

14. Afetlerde halkın sığınacağı, park, bahçe, okul ve kamu binalarında bu konu ile ilgili herhangi bir hazırlık bulunmamaktadır.

15. Ülkemizde tatbikatlar hep haberli yapılmakta, böylece ambulans vb. bile önceden gelip 2 sokak ötede yapılacak tatbikatı bekleyebilmekte. Evinde, iş yerinde, kurumunda yangın, deprem vb. tatbikat yapan ne yazık ki yoktur.

Şimdi sözün bittiği yerdeyiz: Deprem saati patlama anını bekleyen bir bomba gibi çalışıyor. 1999 Gölcük Depremi, aslında Marmara Denizi'nde olması kaçınılmaz depremin bir "ön uyarısı"ydı!.. Bu nedenle gündemimizin birinci maddesi, Marmara Bölgesi'nden başlayarak "Türkiye' yi afetlere hazırlıklı hale getirmek" olmalıdır.

Bütün bu tuhaflıklar ve acı gerçeğimiz ile gündelik yaşam ve dünya işleri arasında kaybolmuş gitmişken yerel yönetimlerin afet ve acil durumlar için yapmaları gerekenleri anlatan bir kitabın yazılmamış olması büyük bir eksikliktir. Her ne kadar afet yönetimi bilim dalını bir kitaba sıkıştırmak zor bir iş olmakla beraber en azından afet yönetiminin belli başlı evrelerini burada kısa ve öz bir şekilde anlatmaya çalıştık. Kitabın okunur olması ve akılda kalması için grafik ve şekiller ile birlikte 1999 Depremi'nden alınması gereken derslere, özlü sözlere ve eğlenceli-düşündürücü karikatürlere de yer verdik.

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu


Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu kimdir?


mikdat-kadioglu-kimdir-4839.jpg

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu 1961 yılında Trabzon'un Maçka ilçesinde dünyaya geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Meteoroloji ve Afet Yönetimi profesörüdür. Hayatı ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgiye aşağıdaki bağlantıdan erişebilirsiniz.


ok-isareti4-300.png Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu hayatı ve eserleri de ilginizi çekebilir
      Göz atmak için tıklayın


ok-isareti4-300.png Afet Yönetimi kitabı da ilginizi çekebilir
      Göz atmak / okumak için tıklayın


Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.


Etiketler: Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu hayatı ve eserleri, Afet Yönetimi, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu kitapları pdf oku indir, Afet öncesi Yapılacaklar, Afet Sırasında yapılacaklar, Afet Sonrasında Yapılacaklar, Afet Türleri Nelerdir? 


ok-isareti4-300.png Okuryazar'ı keşfedin!

Okuryazar'a üye olup, daha fazla özellikten tamamen ücretsiz olarak yararlanabilirsiniz. Dilerseniz, kendinize köşe açabilir, anlık ileti paylaşabilir, yazılar kısmında ilgilendiğiniz konularda içerikler yazabilirsiniz.

Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)

Bu Yazının Yorumları

Son Yorumlar

Ayhan- 4 gün önce

İnfoCheri- 4 gün önce

Eğer bir virüsten korunmak istiyorsanız bunun en gü...COVİD-19 Eris Varyantı (Eris Vi...

Neslihan- 1 yıl önce

Yetimi itip kakan, yoksula hak etitğini vermeyen ki...Maun Suresi - Türkçe Anlamı, Ar...
Daha Fazlasını Gör