- Yazar: Ahu Çetres
- Kategori: Deneme
- Bu yazı Okuryazar’a 7 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 9
LAHANA
LAHANA
Lahanayı sevmezdim. Alışkın olmamamın da bunda elbette etkisi vardı. Bir Akdenizli olarak, soframızda pek tercih etmediğimiz bir sebzeydi lahana.
'Sarması güzeldir, hele ki zeytinyağlısı' diyenlere 'yaprak sarması da âlâ olur' diyerek aslında hiç olmayan hazırcevaplığımı gösterirdim.
Hakkı kalmasın, yeni evliyken birkaç kez yapmayı denemiştim. Çalıştığım okulda, gurmelikte adeta yarışan öğretmen arkadaşlarımın desteklerine kayıtsız kalamayarak yaptığım denemelerdi.
Lahananın iri damarlarını tam alamamış olabilirim ya da yaprakları küçük parçalara ayırıp o şekil sarmayı düşünememiş de. ' Nihayetinde 'parmak gibi incecik' değillerdi de sarmalarım etine dolgunlardı.
'Ağızda eriyiveriyor' iltifatını da almamış olabileceklerini sanırım tahmin edersiniz.
Pes etmiştim. Uzun yıllar lahana sarması yapmadım. Ta ki Bosna'da, lahanayla sık karşılaşıncaya kadar.
Adeta beni yakın markajına almıştı. Pazarda, markette, ev ziyaretinde. Öyle ki dile geliyordu artık; ‘Sar beni ye beni. Sar beni ye beni’.
Bu dile gelmelerin, lahananın her türünün Bosna’da farklı şekillerde karşıma çıkmasında elbette payı vardı. İnce ince doğranmış beyaz lahana turşusu ya da mevsim sebzeleriyle birlikte hazırlanmış turşu kavanozları mesela. Yine, tek tek ayıklanıp yapraklarının rulo haline getirilmesiyle vakumlu paketlerde bekleyen ekşi lahanalar. Mor lahana, benim ısrarla yeşil lahana olarak adlandırmamın aksine literatüre karalahana olarak geçmiş, deste halinde de satılan yaprak lahana. Brüksel lahanasını atlamış olmayayım. Marketlerde dondurulmuş halde çok görüyor(d)um da sirkeli suda bekletilmiş halinin hem yenilip hem içildiğini ve bunun sindirim sistemine nasıl faydalı olduğunu yine bu topraklarda görüp öğrenecektim. Ve dahası, lahanaya dair şunu da;
Üçüncü kızımın doğumu sonrası kaldığım hastane günlerinde, geceliklerinin açık yakalarından dışarı taşacak şekilde çamaşırlarına sıkıştırdıkları lahana yapraklarıyla Yeni Anneleri, koridorda volta atarken gördüğümdeki şaşkınlığımı unutamam. Şaşkın bakışlarıma acıyıp;
‘‘Sen de denesene, sütün ağrısız gelir’’
sözleriyle beni de lahanalandırmaya çalışmaları tam anlamıyla art niyetsiz bir kadın dayanışması örneğiydi.
Yirmi seneden sonra lahana sarmasını artık daha ince ve daha küçük yaptığım doğrudur. Bir doğrum daha var ki; O da hastane günlerimde edindiğim, doğum sonrası göğse yerleştirilen lahanaları, yeni doğum yapmış annelere, bu konuda sıkı bir tecrübeye sahipmişimcesine bahsedip tavsiye etmek.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...
Bu Yazının Yorumları
Son Eklenenler
Son Yorumlar
Emre Bağce- 1 hafta önce
Yorumunuz için teşekkür ederim Mehmet Ali Bey. Var... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...
Mehmet Ali Zengin- 1 hafta önce
Gayet açıklayıcı ve bilgilendirici bir yazı okudum.... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...
Mirze Mirzelioglu- 1 hafta önce
Bütçe açığı için yüksek faizle borçlanma, kamudaki... Neden Yabancıya Ucuz, Türk'e Pa...