GÜNEŞ'İN TEZİ SİNOPSİS Güneş psikoloji bölümü öğrencisiydi. Son zamanlarda uyku sorunu yaşamaktaydı. Düzensiz uykular hayatını kâbusa çevirmeye başlamıştı. Rüyasında sürekli semboller, yabancı yüzler, insanlar, kafasını karıştıran konular ve rüyasında gördüğü kişilerin gerçek yaşamda karşısına çıkması onu çok etkilemişti. Uzun uzun düşündü. Rüyalarla ilgili bir araştırma yapmaya karar verdi. İlk adımını attı. Kendisini bambaşka bir dünyanın içerisinde bulmuştu. Kafası çok karışmıştı. Küçük notlar tutmaya karar verdi. Sonuca ulaştığında bir puzzle'ın parçaları gibi bunları birleştirip tez yazmaya karar verdi. Notlarını tutmaya başladı. İlk notu şöyleydi: "Rüyalar, kişinin kendisine yazdığı mektuplardı." Bilinçli bir şekilde rüya görmesine ve yönlendirmesine "lucid rüyalar" adı veriliyordu. "Rüyalar, iki kişi arasındaki bilinç enerjisiydi. Rüyalar, sembollerle konuşmaktı. Rüyalarda görülen kişiler kadersel bağlarımızdı." Birbirini hiç görmemiş, tanımamış kişiler ruhsal âlemde ruhlarla karşılaşıp semboller yoluyla iletişime geçebiliyorlardı. Kimisi de telepati yöntemiyle… Konular gittikçe karmaşıklaşmaya başlamıştı. Ruhun zaman yolculuğuna çıkması; mesela kendini rüyada yurt dışında ya da hiç tanımadığı bir şehirde, bir ülkede görmek, geçmiş yaşantıdan ruhunda kalmış izlerin kırıntılarıydı. Ya da gelecekte karşına çıkacak kişiler, sana hayat yolunda öğretmenlik yapacak kişiler, yol arkadaşları, hayat arkadaşı, ruh eşleri, dostlar, arkadaşlar gibi… Düş, rüya; ancak kendisini besleyen bellekte yaşar. Rüyada her şey bir enerjidir. Rüyalarımız kimisine göre de bilincin yansımasıydı. İnsan beyni gördüğüne inanıyordu. İşte bu yüzden de insanlar rüyasının etkisinden çıkamıyordu. Yeni doğan bebekler konuşmaya başlamadan önce gördüğü nesneleri algılayarak her şeye tepki veriyorlardı. Albert Einstein'a göre: "Bilgi sınırlı, hayal gücü dünyayı kapsıyordu. Hayal gücü bilgiden daha önemliydi." İnsanların yaratıcılıkları, hayal güçleri de rüyalardan besleniyordu. Rüyalar, yaşadıklarımızın görsel mesajlarıydı. Freud'a göre: "Sadece rüyalarımızda yaşıyoruz; gündüzleri ölü olduğumuzu biliyor muydunuz?" diye bir yazı okumuştu. Bir de bu işin spiritüel boyutu vardı. Orası da bambaşka bir dünyaya, bir kapıya açılıyordu sanki. Orada insanların enerjisel boyutta buluşabildiği, hayatları boyunca birbirlerini hiç görmemiş insanların ruhlarının buluştuğu, gerçek hayatta da karşılaştıklarında sanki birbirlerini yüzyıllar öncesinden tanıyormuş hissi... Aynı ruh ailesinden olma ihtimali, ikiz alevler, birbirlerinin aynası, farklı bedenlerde aynı insan modeli, yüzyıllar öncesinde yaşamış insanların buluşması, hatta kavuşması... Bazen de gelecekte ya da geçmiş yaşantıdaki insanları rüyalarında görmeleri... Bazen bir kavuşup bir yollarının ayrılması ve o yolların yeniden birleşmesi... Kişilerin kaderlerini bağlayan kırmızı ip, yollarının günü geldiğinde kesişmesi... Ve birçok düşünce... Yazılmış yazılar bulmuştur. Sonunda araştırmasını tamamlamış, tezini bitirmiştir.