Bizim amacımız Suriyelinin Suriye'de, Afgan’ın Afganistan'da, Mısırlının Mısır'da, Fransız’ın Fransa'da, İngiliz’in İngiltere'de vesaire tüm toplumların kendi ülkelerinde sağlıklı, huzurlu ve barış içerisinde sömürülmeden yaşamasını sağlamak olmalıdır. Bunun dışındaki her denklemde en hafif tabiri ile hata vardır. Ülkemize göç eden mültecilerin insani olarak en temel haklarının elinden alınmaya çalışılmasıyla yurtlarından kaçmak durumunda kaldığı aşikârdır. Bunu çözmenin yolu ise ne bu ülkede sonsuza kadar yaşamalarını sağlamak ne de zorbalıkla geldikleri yere gitsinler demekten geçmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücü her zaman atalarımızdan aldığımız miras gereği dünya üzerindeki zulmün azlığı ya da çokluğu ile ölçülmelidir. Bu gün yapılması gereken mesele anayurtlarından kaçmak zorunda kalan mültecilerin, dış politikada aklıselim adımlar atılarak gerekirse kendi topraklarında can güvenliğini sağlayacak adımlar atıp, Siyonizm’in zaten asıl amacının o toprakların boşaltılması olduğunu kendilerine öğretilip, maddi ve manevi her türlü destek ile birlikte yurtlarına geri dönmeleri sağlanmalıdır. Bunun dışında izlenecek yollar mutlaka bizim coğrafyamız için bugün olmasa bile ileride bir gün büyük sorunlar haline dönüşecektir. Biz Siyonizm’i, Evanjelizm’i, haçlı zihniyetini iyi anlayıp denklemleri bu düşman anlayışlara göre kurmazsak sonsuza dek köleleri olarak yaşamaya devam etmek zorunda kalırız. Kölenin köle olduğunu bilmesi ve bilmemesi arasında ki farkı yaşadığımız şu süreçlerde bize dayatılan sömürü düzenine her anlamda profesyonel bir şekilde karşı koymamız gerekmektedir.