Okuryazar / Yazılar / Dede Korkut Hikayeleri Kitap Değerlendirme yazısını görüntülemektesiniz.

Bu bölümde yer alan yazılar Okuryazar üyelerinin; profillerinde, çeşitli kategorilerde yazdıkları bireysel yazıları, deneme, şiir, öykü, makale, bilimsel araştırma vb. tarzda yazdıkları yazılar ile oluşturulmaktadır.

2 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Dede Korkut Hikayeleri Kitap Değerlendirme

Dede Korkut Hikayeleri Kitap Değerlendirme

Giriş

Bu çalışma, Orhan Şaik Gökyay’ın Dede Korkut Hikayeleri kitabını değerlendirme yazısıdır. Bu kitabı seçme sebebim Türk İslam Edebiyatının özelliklerini içerisinde barındırmasının yanında onu kurmaca bir eser de sayabildiğimizdendir. Kitap; editörden, giriş, okumaya başlamadan önce ve on iki hikâyeden oluşmaktadır. Dede Korkut Hikayeleri’nin asıl ismi Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisan-ı Tâife-i Oğuzândır. Dede Korkut, Türk halkının efsanevi kişisi: bilge adamı olarak bilinmektedir. Editör Nusret Gedik bu çalışmanın Gökyay adına mümkün olduğunca aslına bağlı kalarak hazırladığını söylemiştir. Bu kitap kenz-i lâ yüfna ‘bitmeyen hazine’ özelliğindendir. Kitaba dipnot eklenmesi kitabı daha anlaşılır kılmış, okuyucunun kitabı anlamasını sağlamıştır. Kitabın Giriş bölümünde alt başlıklar detaylı olarak açıklanmıştır. Kitabın ilk yazması Dresden Krallık Kütüphanesindedir. Şekil değişikliği olması, yani aynı sözcüğün farklı biçimlerde yazılması eseri eşsiz kılmış, eser bir anlatıcının ağzından kaleme alınmıştır. Kitap ilk ve tam olarak Kilisli Muallim Rıfat tarafından yayımlanmıştır. Kitap birçok dile çevrilmiştir, bu da kitabın evrensel oluşunu göstermektedir. Hikayeler birçok edebi ve sanat türüne kaynaklık etmiştir. Hikâyeler Farsça Oğuzname olarak Gök Türkler zamanında oluşmuştur. Bu eser sözlü gelenekte yaşamış, 15. yüzyılın ikinci yarısında yazıya geçirilmiştir. Eser dil ve üslup açısından Azeri lehçesinin özelliklerini taşımaktadır. Kitapta Kıpçakça ve Moğolca kelimelerin olması, eserde hâlâ bazı kelimelerin anlaşılmamasına sebep olmuştur. Hikayelerin başında atasözlerinin olması halka yol gösterici niteliği içerir. Eser İslam dininin muhteviyatını da yansıtmaktadır. Eserde yarı göçebe avcılık ve savaşlarla, şölenlerle tanınan bir topluluk tasvir edilmiştir. Göçebe hayatın temel taşı olan çadır hayatı, ev, oba, ordu, otlak gibi isimlerle anılmıştır. Kahramanlar idealleştirilmiştir. Dede Korkut Hikayelerinde aile hayatı, şefkat ve sevgiyle işlenmiş, kadına büyük önem verilmiştir. Kitabın giriş bölümünde eğlenceler, giyecekler, yiyecekler hakkında da bilgi verilmiştir. Her okuyucunun kitabı bir bütün olarak anlamasının mümkün olmayacağını belirten yazar Orhan Şaik Gökyay, kitabın hem dile hem edebiyata birçok kelime kattığını vurgulamış; Dede Korkut Hikayeleri’nin hiçbir zaman tazeliğini yitirmeyeceğini belirtmiştir. Dede Korkut Hikayeleri 12 hikâyeden oluşmaktadır.

1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu

Dirse Han çocuğu olmadığı için kara otağa oturtulur. Ak çadır oğlan çocuğu olanlar, Kızıl çadır kız çocuğu olanlar, Kara çadır ise hiç çocuğu olmayan konuklar içindir. Bayındır Han çocuk sahibi olmayan kişileri Tanrı’nın lanetledikleri olarak görür, Dirse Han buna hüzünlenir ardından Allah’a dua eder. Sonrasında bir çocukları olur. Oğlan büyür ve Bayındır Han tarafından düzenlenen bir şölende ipinden kurtulan büyük boğasıyla güreşir ve sonrasında Dede Korkut çocuğa Boğaç Han ismini verir. Bu başarısından dolayı babası onunla gurur duyar. Babanın 40 adamı fesatlıkla babaya Boğaç Han’ı kötüler. Boğaç Han’ı babasının vurmasına sebep olurlar. Annesinin sütü ve dağ çiçeği Boğaç Han’ın yarasına derman olur ve iyileşir. Boğaç Han’ın iyileşmesinden ve kendilerinden öç almasından korkan 40 hain, Dirse Han’ı kaçırır. Bunu duyan Boğaç Han hainleri yenip babasını kurtarır. Ve bunun sonucunda babası Boğaç Han’a taht verir ve hikâye bu şekilde sonlanır.

2. Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu

Salur Kazanoğlu Uruz Han uyarıldığı halde oğuz beyleriyle ava çıkar. Tam bu esnada evine düşman yani Şökli Melik gelir. Eşini, gelinini ve oğlunu esir alır. Gördüğü rüya üzerine avdan dönen Salur Kazan, düşman ellerine sevdiklerini kurtarmaya gider. On bin koyununu düşmana vermeyen çobanı da kendisiyle gelir. Oğuz beyleriyle birlikte düşmanı yener ve yurtlarına dönerler.

3. Kam Küre Beyoğlu Bamsı Beyrek Boyu

Bu hikayede beşik kertmesi olan Banu Çiçek ile Bamsı Beyrek’in ilişkisi anlatılır. Evlenecekleri akşam Bayburt Hisarı Bey saldırıp uykudayken Bamsı Beyrek’i esir alır. On altı yıl geçer ve Bamsı Beyrek’in izi bir türlü bulunamaz. Banu Çiçek’in abisi Deli Karçar’a, yalancı Yaltacuk kanlı bir gömlek getirir ve “Bamsı öldü.” der. Bunun üzerine Banu Çiçek Yaltacuk’a verilir. Düğün gecesi ise Bamsı Beyrek kaleden kaçar. Yaşadığını Banu Çiçek’e bildirir. Yalanını ortaya çıkan Yaltacuk kaçar ve Bamsı yakalamıştır. Yaltacuk af dileyince bırakılır. En sonunda da Bamsı Beyrek ile Banu Çiçek evlenir.

4. Kazan Bey’in Oğlu Uruz’un Tutsak Olduğu Boyu

Kazan Bey, oğlunun henüz savaşa katılmamış olmasına, isim sahibi olamayışına çok üzülür. Oğluna yiğitliğini ispatlamamış olduğu için üzüntüsünü belirtir. Oğlu da babasından nasıl savaşılacağını kendisine öğretmesini ister. Bunun üzerine Kazan Bey oğlunu ava çıkarır. Bu esnada düşman gelir ve Kazan Han savaşmaya başlar. Oğluna sadece kendisini izlemesini söylemesine rağmen, oğlan babasına fark ettirmeden savaşa katılır. Çarpışma bitince babası, oğlunu bulamaz. Evde de göremeyince düşmanla savaşılan yere geri döner. Oğlunun kılıcını görünce onun esir düştüğünü anlar. Kazan Bey düşmanla tek başına savaşa gider ama tek başına olduğu için yenilir. Durumu öğrenen Kazan Bey’in hanımı Burla Hatun kırk kızla ve diğer Oğuz beyleriyle düşmanlarına saldırır, onları yenerler.

5. Duha Kocaoğlu Deli Dumrul Boyu

Deli Dumrul, bir kuru çayın üstüne köprü diker ve orada herkesten akçe alır. Sebebini de yiğitliğinin yayılması olarak açıklar. Köprü üstünde birinin ölmesi üzerine Deli Dumrul, bu yiğidin canını alan Azrail’e meydan okur. Bunun üzerine Allah, Azrail’i Deli Dumrul’un canını alması için yollar. Bunun üzerine Deli Dumrul Allah’ın birliğine iman eder. Bir can getirmesi şartıyla canı bağışlanacak olur. Durumu anne ve babasına anlatarak can vermelerini istediğini söyler. Annesi de babası da canlarını vermeyi kabul etmez. Artık öleceğine inanan Deli Dumrul, karısıyla helalleşmeye gider. Karısının can vermeyi istemesi üzerine Deli Dumrul Allah’a “Ya ikimizin canını al ya ikimizi de yaşat.” der. Allah ikisine de ömür verir. Annesi ve babasının da canını alır.

6. Kanlı Kocaoğlu Kanturalı Boyu

Kanlı Koca oğlunu evlendirmek ister. Fakat oğlu, kendisinden bile daha hızlı, daha usta nişancı bir kız ile evlenmek istediğini söyler. Baba ve oğul tüm Oğuz illerini gezerler ama oğlunun aradığı kadar kahraman, gözü pek bir kız bulamazlar. Babası sonunda Trabzon tekfurunun kızının oğlunun istediği kızın özelliklerine sahip olduğuna karar verir. Bu kızı almak isteyen yiğitlerden bir aslanı, bir boğayı ve bir deveyi öldürmesi istenir. Kan Turalı bu şartları gerçekleştirir ve kızı alır. Evlendikleri gece kafirlerin saldırısına uğrarlar, Selcen Hatun da eşine yardım eder ve düşmanı yenerler. Yurtlarına dönerler ve hikaye burada sonlanır.

7. Kazılık Kocaoğlu Yeğenek Boyu

Kazılık Koca yeni doğmuş oğlunu geride bırakarak, askerlerle birlikte Karadeniz kenarındaki bir kaleye akına gider. Kalenin Tekfuru, Kazılık Koca’yı yener ve esir alır. On altı yıl esir kalır. Bu esnada Kazılık Koca’nın oğlu Yigenek on altı yaşına gelir. Hükümdar Bayındır Han’a giderek babasını kurtarmaya gideceğini söyler ve izin alır. Yanına yirmi dört sancak beyini alarak tekfuru yener ve babasını kurtarır.

8. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boyu

Aruz Koca’nın oğlu Basat küçükken kendisini bulan bir aslan tarafından büyütülür. Aruz Bey, Bayındır Han’dan Basat’la birlikte büyütmek için Tepegöz’ü ister. Fakat Tepegöz, çocukların kulaklarını, burunlarını, adamları da yiyerek öldürmeye başlar ve bundan dolayı çokça şikayet edilir. Tepegöz ile bir anlaşma yaparlar. Tepegöz her gün yiyeceği gönderilmesi ve kendisine hizmetçi verilmesi karşılığında obadan ayrılmayı kabul eder. Basat’ın kardeşi Kıyan Selçuk da Tepegöz yüzünden ölür. En sonunda Basat gider, kardeşi tüm Oğuzlar uğruna Tepegöz ile savaşır. Akıllı hamleler ile önce gözünü çıkartır sonra da onu öldürür. Oğuzlar da bu şekilde belalardan kurtulurlar.

9. Begiloğlu Emre’nin Boyu

Bayındır Han’a Gürcistan’dan haraç olarak bir kılıç, bir çomak, bir at gönderilir. Bu haracın az olduğunu düşünen Bayındır Han üzülür ve bunların yiğitlere, beylere vermek için az olduğunu söyler. Dede Korkut, bu üç haracın da bir yiğide verilmesi yönünde ona akıl verir. Begil, bu öneriyi kabul eder ve Begil adlı bir yiğide verir. Haraçları alan Begil, Gürcistan sınırına yerleşir. Oğuz’a geldiğinde Kazan Bey, Begil’e avda hünerli olduğunu; ancak bu hünerin ata bağlı olduğunu söyler. Bunun üzerine Oğuzlara baş kaldırmak ister ama karısı ava çıkmasını söyler. Begil oğlu Emre babası yerine direnir. Böylece düşmanlarını yener.

10. Uşun Kocaoğlu Seğrek Boyu

Uşun Koca adında birinin Eğrek ve Seğrek adında iki oğlu vardır. Eğrek, bir gün beyleri çiğneyip Kazan Bey’in karşısına gelir, oturur. Ters Uzamış adında bir bey ona baş kesmediğini, kan dökmediğini, aç doyurmadığını, burada ne aradığını sorar ve esir alır. Kardeşi Seğrek, onu kurtarmaya gider. Kafirler, Eğrek kardeşini tanımadığı için bir tuzak kurmak isterler. Seğrek’in bir deli olduğunu, yoldan geçenlerin ekmeğine el uzattığını, bunun üstüne yürürse onu serbest bırakacaklarını söylerler. Eğrek gidince bu kişinin kardeşi olduğunu öğrenir. Kafirleri yenerler. Yurtlarına dönerler.

11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruzun Çıkardığı Boyu

Tarabuzan Tekürü Salur Kazana bir şahin gönderir. Salur Kazan şahinci başına haber vererek ava çıkacağını söyler. Av sırasında şahin, Taman’ın Kalesine iner. Şahinin arkasından gittiği sırada Salur Kazanın uykusu gelir, 7 gün uyur. Taman, Salur Kazan’ın Oğuz beyi olduğunu öğrenince onu esir alır. Taman’ın eşinin isteği üzerine esir edildiği kuyudan çıkarılan Salur Kazan’dan kafirleri övmesi istenir, ama o övmez. Kardeşi ve oğlu olduğu için de öldürülemez. Oğlu Uruz, Salur Kazan’ı kurtarmaya gelir. Kazan ile oğlu savaştırılır ve Uruz babasını yaralar. Tam bu sırada Kazan Bey Uruz’a babası olduğunu açıklar. Uruz, babasının elini öper, yurtlarına dönerler.

12. İç Oğuz Dış Oğuz Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Hikâyesi

Kazan 3 yılda bir İç ve Dış Oğuz beylerini toplar, helalini alır, nesi var nesi yoksa yağmalatır. Yine Kazan’ın evini yağmalattığı bir zaman Dış Oğuz beyleri gelmez, İç Oğuz beyleri yağma eder. Bunun üzerine Dış Oğuz beyleri Kazan’a düşman olur. Kılbaş adında bir bey Dış Oğuz beylerinden Aruz’un evine gider ve Dış Oğuz beylerinin Kazan Han’a kin beslediğini öğrenir. Kıbaş gittikten sonra Dış Oğuz beyleri yemin eder, Beyrek’in bu yemine katılmasını yoksa öldürüleceğini söylerler. Beyrek, kabul etmez, ancak Dış Oğuz beyleri de Beyrek’e kıyamaz. Aruz Bey, Beyrek’in sağ uyluğunu keser. Beyrek öleceğini anlayınca Kazan Han’a kanını yerde bırakmamasını vasiyet eder. Kazan Bey bunun üzerine İç Oğuz beylerini toplayarak Aruz’un evini yağmalar, kendisini öldürür. Kazan, Dış Oğuz beylerini affeder ve hikaye sonlanır.

Sonuç ve Değerlendirme

Dede Korkut Hikayeleri destan dönemi özelliklerini taşıyarak Türk İslam Edebiyatı dönemine ait bir eserdir. Eser başyapıt olarak görüldüğünden kurgusu ve dili eşsizdir. Dil ve üslup olarak kısa ve yalın ifadeler kullanılır. Dede Korkut Hikayeleri, yiğitlik, savaş, kılıç, at gibi imgelerin çokça olduğu hikayelerdir. Olağanüstü olaylarla gerçeğe uygun olayların birleşimi eseri oluşturur. Nazım ve nesir iç içe olarak yazılmıştır. Yazarın emeğiyle eser sadeleştirilerek, aslından ödün vermeden okuyucuya anlamlı olarak sunulmuştur. Kitapta anlaşılmayan kelimeler dipnot ile belirtilmiş okuyucunun anlamasına fayda sağlamıştır. Konuşma metinleri ‘burada soylamış, görelim hanım ne soylamış?: denilerek Soylama başlığı altında; Ne dersin ne soylarsın? Göz açıp gördüğüm, Gönül verip sevdiğim, Koç yiğidim, şah yiğidim! Karşı yatan Karadağları, Senden sonra ben neylerim? Kıtası örnek olarak verilebilir. Dede Korkut Hikayeleri, geçmişimizi, Türk ırkıyla Müslümanlığın birleşmesini güçlü bir şekilde bana hissettirdi. Edebiyatımızın mihenk taşı olduğunu, modern edebiyatın da ancak klasik eserlerimizin okunup anlaşılarak değerlendirilebileceğini düşündüm. Sayfaları okurken ara ara Süleyman Çobanoğlu şiirini okuyor gibi hissetmemin sebebi de bundan kaynaklanmaktaydı belki de. Dipnotlar sayesinde yeni kelimeler öğrendiğimi söylemek mümkün. Beni en çok etkileyen Bamsı Beyrek ve Deli Dumrul hikayeleridir. Özellikle ‘‘acı tırnak ak yüzüne çaldı, güz elması gibi al yanağını yırttı’’ cümleleri beğendiğim cümleler arasında yer almaktadır. Milli benliği taze tutmayı hedefleyen Gökyay’ın Türk milletinin adı sanı yok olmasın inancıyla oluşturduğu bu kitabı değerlendirmekle ufkumun genişlediğini, okuma hayatıma katkı sunduğunu belirtmek isterim.
Beğen, Paylaş ve Yorum Yap
Diğer sosyal mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)
...

Bu Yazının Yorumları

Son Eklenenler
Son Yorumlar

Emircan ERDAL- 6 saat önce

Güzel bir ikileme değinmişsiniz kaleminize sağlık. Çürümek

Emre Bağce- 1 gün önce

Teşekkür ederim Murat Bey, var olun:-) Kapitalizm ve İdeolojilerin Ada...

Murat şenocak- 6 gün önce

Son böl0m yazının özeti olmuş hocam. Elinize emeğin... Kapitalizm ve İdeolojilerin Ada...
Daha Fazlasını Gör