Refik Halit KARAY'ın Gurbet Hikayeleri kitabında yer alan "Eskici" isimli hikayedeki Hasan'ın acılarını, yalnızlığını, çaresizliğini içimizde hissetmek için önce insan olmamız gerekir herhalde. Eskicinin acıları da bir o kadar derin ve uçsuz bucaksız geliyor okuyana değil mi? Vah Hasan vah.
"Gün olur asra bedel" diyen Kırgız yazar Cengiz AYTMATOV izafiyet teorisini kanıtlamak mı istedi acaba? Zaman göreceli bir kavram değil mi zaten. Çin takvimine göre hangi yıldayız, miladi takvime göre tarih nedir, hicri takvim neyi gösteriyor? Bu bile kesin bir birlikteliği göstermekten çok uzak.
Zaman yağan kar gibi insanın gözü önünden akıp geçerken, insanoğlu sadece durmuş kenarda bakmakta. Ne zamana hükmedebilir, ne zamanla birlikte o hızla hareket edebilir. Öyleyse bu hengame nedendir? İnsanoğlu bu konuda etken değil, toplamada etkisiz eleman gibi etkisi sadece bir sıfırdan ibaret.
Aptal kutusu bizi ne kadar meşgul ediyorsa artık, gündüzümüzde "o" , gecemizde "o". O kadar kirli bir kutu ki kim kiminle neyi nasıl ve neden yapmış, hangi müptezel kiminle ne haltlar karıştırmış hepsi ayan beyan. Sahi bizi ne ilgilendiriyor damatla kaynanası? Yetsin artık bu rezaletler.
Normal insanla deliliğin sınırı nedir ki? İncecik bir çizgi değil mi ayıran bu ikiliyi. Bazen normal anormal, bazı zaman da anormal gayet normal. Bir zamanlar Fransız doktorlar arasında şöyle bir ifade yaygın hale gelmiştir. Hastalar için teşhis olarak "Anormal derecede normal" ifadesi kullanılmıştı
Zamanı zamana sorma bilmez, bilmediği gibi kıskanır da kardeşin kardeşi kıskandığı gibi. Hadi bölüşelim mirası dense zamanın neresi ne kadar eder, nasıl bölüşülür ki? Kardeşlerin mirastan dolayı düşman olduğu gibi. Yok yok gelin zamana dokunmayalım neyse o olsun, zamana hükmetmek te mümkün değil.
Kararlı olmak ne kadar değerli ise kararsızlık da o kadar önemli bir değer olmaktan uzaktır.