Okuryazar / Dergi / Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam Şiiri: Tam Metin, Anlamı ve İncelemesi yazısını görüntülemektesiniz.
2 kişi bu yazıyı beğendi
Beğen
Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam Şiiri: Tam Metin, Anlamı ve İncelemesi

Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam Şiiri: Tam Metin, Anlamı ve İncelemesi

Türk edebiyatının en özgün seslerinden biridir Cahit Zarifoğlu. Derinlikli dizeleriyle hem kişisel bir varoluşu hem de toplumsal bir bilinci dile getiren şairler arasında yer alır. Şiirlerinde modern hayatın açmazları, insanın iç dünyası, aşk, inanç, umut ve direniş iç içe geçer. Zarifoğlu'nun en bilinen şiirlerinden biri olan Yedi Güzel Adam Şiiri, hem şairin poetikasını hem de döneminin edebi atmosferini yansıtan güçlü bir şiirdir.

Yedi Güzel Adam bir şiir olmanın yanı sıra bir duruşun, bir arayışın ve bir topluluğun sembolüdür. Her biri farklı bir kavramı temsil eden bu yedi kişi, aslında hem şairin iç dünyasından yansıyan parçalardır hem de bir kuşağın ortak idealleridir. Şiirde "kan", "aşk", "yar", "bela", "dağ" ve "sofra" gören adamlar, farklı hayat tecrübelerini ve imtihanları taşırken; yedinci adam "diğerlerini" gören, onları bir araya getiren, bütünleyen kişidir. Bu yönüyle şiir hem bireysel hem de kolektif bir hikâyeyi dile getirir.

Aşağıda şiirin tüm bölümlerini bir arada okuyabilirsiniz. Daha sonra ise şiirle ilgili kapsamlı bir analize ve ayrıntılı değerlendirmelere göz atabilirsiniz.


Yedi Güzel Adam Şiiri


Bu insanlar dev midir

Yatak görmemiş gövde midir


Bir yara açar boyunlarında

Kolkola durup bağırdıklarında


– Yar kurbanın olam

Dağlar önüme durmuş

Ki dağlanam


Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden

Durdular ite çakala karşı yarin kapısında


I


Yedi adam biri bir gün

bir kan gördü

gereğini belledi

yari alsa koynuna

Ayırmaz kanı yanından


Beyaz haberlerim var kardeşlerim

– Bir güzel ince gelin

Kabartır göğsünü toz duman içinde

gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde

İçerlerden bir taşlı tarladan

Kaynayan nehrin gözünde

unutmuş gelin alınlığını

Avuçları sıcacık yumulu beline dayalı

Kalın bilekli badem topuklu

Seyirtir o ince gelin

grevli'lere şifalar götürmek için


Beyaz haberlerim var kardeşlerim

– Gölgesiz meydanlara

aklı yağmalayanlar arasından

yayılırsa karanlık fısıltılar

Ya da güzel dışlı yapay çiçekleri

Muhtemel bir genç kızın

Başına atılırsa


Yedi adamdan biri

Bir gün bir kan göreni

Kabukları soyulmuş

Taze devrilmiş bir ağaç gibi

Çeker çıkarır kendi kadınlarından

Fırlar yataklarından tatlı uykudan

Fırlar yataklarından tatlı uykudan

Çıplak yalın ve güzel adaleli

O er alarak

Seyirtir danseder gibi

– Önce sağlam olmalı arkam

O ince gelin

Belirir hemen ardında erin

1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi


Gidiyor dansöz gibi

Yere ve göğe açık avucunda o kan

O işlem onda güvercin ve sevap

Onlarda en ağrımalı yara

Ve yollanıyor o güvercin onlara

Güvercin değişiyor gittikçe ondan

Güvercin değişiyor vardıkça onlara

+ ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek+

Yedi adam artık bir kan göreni

Varıyor dengede

Kuğu gibi sarkıyor onlara

akıyor onlara

şiirler söylüyor ve mısralarında

işlek çelik kümeleri

ve kalkıyor her bir ulaşmasında

iki yanında sülüs ve vav gibi

bir vuruşta öldüren elleri

– Karanfil serpercesine

Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara


– Güzelin düşmanı güzel olur

Güzelin yari güzel olur


O varıyor tüm meydanlara

Kanı okşayarak ve kabartarak


Kanı okşa ve kabart

Ve sonra sabah kahvaltısında

İçinden geçirmekle varsın sofrana

Çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin

Tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı

Gürbüz bir yumurta


II


Yedi adam biri bir gün

bir aşk gördü

gereğini belledi

ölüm girse koynuna

Ayırmaz aşkı yanından


Beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim


Daha ne kadar saklanabilirdik seninle:

Yaylalardan nasıl geçtik

Çobanlara yetişemedik ama uzaktan

zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan

Ne bilge sözler dinledik

Sığındığımız

Ve içinde saçlarımız göle girmiş gibi ıslanan

O dev O kabul eden O izin veren mağaralar

Yine açık yine buyur'lu

Çekildi üstümüzden. -Çalıların

Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere


Güneşi tez gördük dağlarda

Ormanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla

İlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu

Gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda


O gün gezdim seni ellerimle

Söyledin: Geniş vuruyor yüreğin


Ülkeye tez giden ayaklarımla varıyorum

Kanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan

Yıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi

Serin ve ürpertici gövden

Yaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güller

Sana canı gönülden âşık oldum meleğim

Kollarına gümüş bilezikler düşündüm

Dostlar buldukça onlara

Kalın kaşlarını övdüm

Güzeldin

Gövden gerilmiş devinmekteydi

Bir tabloda gibi her bakmaya değişen

Karanlık anlamlardan arınan yüzünle

Hakkı verilmiş

Zehirleri alınmış kazanlarda

Demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın

Ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak


İşçi eğilir bükülür ve doğrulur

Köylü bükülür doğrulur eğilirken

İnsan iyi maden kuyumcuda


Güzeldin / Gövden

Yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara

Ağaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca

İşte davetliydin

Acıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi

Gelip acı sözlerin için

Bir çekmece koydun yaralarımıza


Ve ellerin uçuşan yapraklar gibi

Birden

Nasıl yalnız olduğumuzu anladım

Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan


Susuyor sessizce

Aşkla ilerliyorum

Milletim bileniyorum

Devirmeye

Devirmeye safrası beynimi üleşen

Elleri karımın üstünde birleşenleri


Bundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim

/ sanatsever halkımıza duyurulur /

Aklım eski izlerde şimdi

İz demek

Bir geniş

Bir kendine dönük bir en ileriye

Yol demek


Usulca kalkıp gidene: Dur

Ki çevrileceksin


Toydun cesurdun

Gençtin atıldın

Bilmezdin atıldın

Kabuğu oydun oydun

Kabukta kaldın


Sis iner örter mermeri

ağacı binayı


Sis kalkar kalkmaz

Görünür mermer

Ağaç ve dev

Bu adamlar dev midir

Yatak özlemez gövde midir

Gül açar boyunlarında

Kolkola durup bağırdıklarında

Bomba düşmüş gibi deprenir toprak

Konuştuklarında

– Yar kurbanın olan

dola yaşmağını bileğime

Ki düşmanı güzel vuram


Çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden

Durdular ite çakala karşı yarin kapısında


III


Yedi adam biri bir gün

bir yar gördü

gereğini belledi

yari asla koynuna

Ayırmaz yari yanından


Alev gerekli kentliye

Bu ısıtma devleri kente

bir an önce inmeli oğlum


/ bütün gün badem çırptım

üzümün tehini armudun çürüğünü ayıkladım

uykuya geç vardım

yatağın içine elimi daha yeni koydum

rahatıma doymadım ama.../


ÜMMETİ GÖZETMEN GEREKLİ

Ben seni beyaz haber ustası

Olasın DİYE boğmadım -DOĞURDUM


Beyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerim


Anam su döküyor ellerime

Bedenim hızla kaçıyor

Gözlerime toprak atan uykudan

Suyu çarptıkça yüzüme ve gözlerim yalnız

Yanıyorlar


Yemi torbanın dibine gelince beygir

İri saman saplarının arasından

İri etli dudaklarına

Küçük zor bulunan arpaları topluyor


Bir parça daha yükselen

Bir parça küçülen

Bir parça daha uzak duran yıldız

Beygir ve yanında duran semeri

Evin gerisinde yığınla odun- badem dalları

Ve kuru alıç kökleri

Ve ben o zaman bilmezdim halka

Ateş gerektiği

Çalışır gün boyu koru ağaçları devirir

Badem çırpar budardım yaban çalıları


Gün tepeme değsin öğleye durayım


Gün tepene değsin öğleye durasın

Kökleri hem derinleri hem sığları sarmış

Durmaksızın nimet devşiren

Ceviz ağacının altında.-

Öğleye durmayı

Hiç düşündüm mü ağaç neden hayvan değil:

Çünkü kan'dır hayvan

Damardır ağaç


O ceviz ağacının altında

Dallarına ve köklerine

Bir öz su damarı gibi bağlanarak

Onlar ve ağaçlar

Toprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlar

İşitmişler bakın onlarla

Onlar ve yapraklar

Geniş bir ağızla üfürülüyormuş gibi kımıldamaya başladılar


Onlar ve tüfeğimi doğrulttuğum kuşlar

Şimdi öldürme vaktim değil


Başıma omuzlarıma konun

Dudaklarımdan ve kalbimden dinleyin

/ işte bakın ekmek böyle tutulur /

öğleye durarak bağlıyorum bu tepeleri

O tepelere


Eğlenme doğada - kentte bu gece ışıklar yanmadı

Damlardan

Çorba dumanı yükselmemekte

Yufka ekmeği

Toprak ve ağaç kokulu ellerimle

/ işte bakın ekmek böyle tutulur /

Şu en artist

Ve lokmayı taşıyan parmakların ucunda

Pıt pıt bir damar gibi atan

Yemin ve billah

Sıcak bulgur aşının kalbidir


Dedim çünkü kalk

Yoksa sütüm helal olamaz


Düşündüm sol kolları kesik insanların

Ne denli mahir olduklarını sağ kollarında

Beyaz haberlerim için toplanan kardeşlerim


– Adım Mustafa ve Niyazi ve Abdurrahman

Kafkas yaylalarında çadırlarımın

Sürülerimin ocak taşlarımın

İzleri vardır/doğup yürümeye başlayınca

Çıplak basmıştım toprağa/


Yine de ana'vâzın duymasam hiç uyanmam

Bedenim öylesine yorgun babam öylesine ölü

Ölü gibi kımıldamıyor dedem

Sini belli kendi belli değil

Ne bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusu


Ellerim yumruk dizlerimin arasında (tam üç yüz yıl)

Etim etimin sızını alsın diye


Kalk çünkü sabah yıldızı

Bir mızrak boyu yükseldi

+ iri ve zeki

uçları nemli bir göz gibi +


IV


Yedi adam biri bir gün

bir bela gördü

gereğini belledi

Yalvarsa evleri harap kadınlar

ve ağlayan birkaç çocuk

Kamalar salınsa karnına

ayrılmaz belalı yanından


Haberlerime kulak asmayıp-Duymadık

Demeyesiniz kardeşlerim


Ülkem bugün

Yariyle buluşmuş gizlilerde

Tepeden tırnağa yeni yıkanmış

Ve örtüler içinde

Göz kapakları kale kapıları

Gibi örtülü

Yassı gözlü kabarık alınlı

Kalbine ve beline zengin

Düzgün bedenli bol saçlı erkekler gibi


Ülkem

Tepeden eteğe yıkanmak için

Aşıdan sonra paklanan

Ovalara yayılmış kadınlar

Evi uçsuz bir yol gibi bekleyen

Yavruya verinde süt gibi

En sıcak yerinde bekleten

O kadınlar gibi ülkem


– Yürürüm bayırlarda

Gücüm ne merkezde tartmak için

Kulak verir

Dinlerim ağacı


Geçerken beton döşeli apartman kaykılı toprakta

Sesim nasıl etkili yoklamak için

Durdurur sorarım kentliyi

Ne haber böyle:

Nereye:


Bela üreten elim

Nasıl davranır belalar içinde

Sınamak için

Uzanır okşarım saçlarını ey yarim

Bakarım hoyrat ve âşık ellerime


Bir gün sapsarı kesildim

Öyle bir tabiat vardı ki gövdemde

İnsanları görmezdim bile yanımdan

Bir hava bulutu gibi geçerlerdi

İçimden

Gidip dağlara

Kafa tutmak gelirdi


Bir gün ben

İri ve kaslı gövdem

Sapsarı kesildim

Hali harap bir dev çıktı önüme

Gözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış

Sonra söyleştik


Bu bir nöbet devriydi kardeşlerim


Bizimle aşkta olanların

Eline su döksünler

Çadırlarının önüne o küçücük

Kilimleri sersinler


V


Yedi güzel adam

Biri bir gün bir dağ gördü

Gereğini belledi.

Ki o dağ

Ağaçsız ve yalnız

Gökle alıp veriyordu.

Rüzgârla ürperir gibi olurdu

Beygirin derisi nasıl ürperirse boydan boya

Dokununca.

Yılanla akreple kertenkele

Tavşan keklik kurtla

Onlarla

Hayvanlarla kımıldanırdı


Dağ bu

Serpilmiş atılmış yer kapmış

Başa kurulmuş. Böbürlenmeden iri kendiliğinden koca


Dağ bu

Devir, söz gelsin, kervan devri

Eteğinde ipek yolu zencefil yolu

Kara ve beyaz yolu zenci. Develer

İçerek karınlarından tüylerinden geçirerek

Dağı yiyerek, söz gelsin, beslenirlerdi


Dağ bu

Devir kuş devri

Geçerdi kartal


İşte o kartal

Renksiz ısı vermeden

Ürkmeden ürkütmeden

Kendinden geçerek süzülür

Dikine batar dikine çıkar

Coştumu

Vurur kendini dağa - ölürdü parçalanarak


Dağ bu

Devir aslan devri

Yer yer toplaşarak

Erkekli dişili

Sık sık oynaşarak


Devir insan devri

Geçti geçti

İnsan geçti

Et geçti kan geçti

Göz geçti

Gelenler

Yeni gelen yeniden sonradan gelen

Geçti geçti


Dağ bu

Yılanla kımıldanırdı

Yılanla kımıldanırdı


Yedi güzel adamdan biri

Bir gün bir dağ göreni

Durdu sevmeden bilmeden devinirken

Durdu durdu seyreyledi


Sordu:

dağ nicesin

günde mi gecede misin

geçmişte şimdide

yoksa gelecek bir düşte misin


Dağ serpildi

Atıldı yeniden yer tuttu

İlk kez yılanla kıpırdanmadı


Gözü görür görmez

Dağa göçtü güzel adam

Eteğinden yukarıya üç gün

Yürüdü. Bir yılda dolandı

Çevresini. Eğlenerek kayalarda geceleri

Yürüdü günde ve bir kuş gibi

Görerek de


Durmadan dolandı dağın çevrisini

Artık dağ yılanla kımıldamadı

Kımıldardı onunla


Hırçındı adam hep hırsla

Yaralıymışça inlerdi

Yüzü durgun gözler duru berrak

Hırslanırdı ayağıyla- avuçlarından ter akar

Omuzlarını burardı.


Ola ki anlatsa dağ

Der hırçındı adam ince bilekli

Azgın topuklu

İnce uzun parmaklı karınsız

Karşı koyan omuzlu

Yerken güzel yer doymadan kalkar

Oturarak ve hayvanlardan bile

Gizlenerek işerdi


Adam hırçındı-saçları uysal akardı

Rüzgârla akardı

Esinti olmadan zaten akmaktaydı

Uzun boylu değildi

Ama kendinden uzunu yoktu - yalnızdı


Geçince önünden

Mağaralardan kuş tavşan kurt yavrusu

Dağa vururlardı

Serçe tohum düşürürdü ağzından

Tavşan yeşerince onu

Yerdi kökünden


Ot üremedi

Ağaç üremedi


Dağ ağaçsız ve yalnızca

Gökle alıp veriyordu

Adam küçük bir kaya düzlüğünde

Toprakta mağra içinde mağra kapısında

Kaynak başında kuru yamaçta

Dururdu

Eğilip alnını

Yaydıkça yere iki elinin arasına

Göksü çatırdayarak eğilir

Parçalanarak doğruldukça

Dağ cezbelenir

En yüksek zirvesini kayalı alnını

Yamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü

Adam eğilip koydukça yüzünü toprağa

Eğilip koyacak yer arardı


Dağ cezbelenince

Doğrulup eğildikçe

Ovaya bir anda

Kentler serilir

Yollar fabrika çevrekleri bentler


Yedi adamdan biri

Bir gün bir dağ göreni

Yeni bir soluk çekti içine

Değişti aynı kalarak

İndi kente

Dağıyla

Esen başı


Serin başı geniş kollarıyla

Gözleri yüzünü kaplıyacak gibi büyüyerek

Ve şakaklarında

Avuçlarının arasında güçlükle tuttuğu

Bir şey duruyordu


Yedi adamdan bir dağ göreni

Buyruğu dağa yiyeni

Dağdan buyrukla kente ineni

Suları yürüyerek geçeni

Çekip mavzerini çıkardı oyluk etinden

Durdu yarin kapısında



VI


Yedi güzel adam

biri bir gün

bir sofra gördü

gereğini belledi


Sağdan soldan

hoşça davetler gül kuyusu etler

mevkiler

sözüm ona kadın

entrika

tehdit

teklif pof pof

kazanç

savaş

tümü ölüm işaretleri

O ayrılmaz sofrasından.


Yedi güzel adamdan biri

Bir gün bir sofra göreni

Diğer kardeşleri gibi

tanrı adıyla başlansın cömertliğe

misillu

bir sözle

nalbantyani bıyıklarını çekerek

çöker


Mavi bir yemekle başlardı

bir kaçış:

belleğime vur benim

az'ı vur debelensin

bir at ansanblesini

şaha kalkmışlığın psikodinamiğinden vurarak

çocuk avuçlarında tablolar

yalın kılıç ve ünleme isteği

ile

soy bir yanımı

uzat mahzenlerdeki ses bloklarının içine

hoyratken

ellerim birer oymak bir göçebelik

kız kazımağı

daha bayıltıcısı olmadı iliklerimde

Ha ben ha varlık göçmeni kalbimin şuuru

ağaçları dereye fırlattırır yamaca

bilinçle ürküp

evciliklerden


Gün - gün Gün - gün

Yar bu obada

evinde

bir laleler içinde

döşeğine ve uykusuna

binilişine ve ekmeğine rahat

ulu önder mübareki

tasasız ve yavrusundan emin

iken


Yedi adam her biri

obalarda

bal kutusu kayalarağzında

toprağın

al suyu al tohumu

ya hak

insana doğru

kıvrımları kokuları

yükselir uçuşurken

her biri bir bezirgan oku

bir kervan koruyanı

Her biri

bir yedi güzel adam bahadırı

beyi ya kılıççısı

olarak dolanırlar iken

obalarda

kentlerde

bahçelerde

evağızlarında


Bir gün bir sofra gören yiğit

bir kadın dövdü

elini bin tövbeyle yıkadı


Senin adınla başlarım ekmeğe

Senin izninle varsak yarenliğe

Dostluk olup yardan dostluk görerek

Göçer sözümüz dörtbaşlı ejdere


Bir gün bir sofra gören yiğit

Bir günah sevdi

Belini bin tövbeyle yıkadı


Senin adınla…

Senin izinle…

Dostluk olup…

Geçer sözümüz…


Gün - gün Gün - gün

Onlar o obada bu obada

Kan dolaşımı soluk hızlanışı safalarında

yavaşlayıp duran tunç kaplar

parmak uçlarında bakır oyukları

aşk var

ak bir mermer damarı yarıldı

toprağın derininde

üstünde

kızını ve oğlunu avutuyordu.

Tayları deli dolu genç yalaz

Engin otluklarda

Bir milyar koyun keçi manda mecik

Uzaklaşıp sırlı başlardan

başıboş ve görevsiz

Çepeçevre sohbete oturmuş gibi

Dana irisi köpeklere

doğru

kuşku duymadan yaklaşarak

azgın dişleyicilerin önünden

bilmecesiz

bir köylü kalabalığı tavrıyla

geçerek


Sevgili anneciğim

Kemiğim


Uyanınca dağın bayrağını açarlar: ova

Güneş yine aynı eğriden görünür

ve sofralar binlerce

esenlik dolu kızlarla serilir

– ne de kuşlar sabırsızlanır –

Çocuklar

Anne

Ve peşlerinde

Uykunun ve yatağın çiçekleriyle

Süzülüp gelen yaşlılar


Sofranın eteklerinde

Çok oldu renk yollarını

Çatı kirişlerini

Değirmenin taşlarını

Onaran kişiler

Bileklerinde beylikleri

Sular geçirip ağızlarından

Seyirttiler

Onun sabah sofrasına


Sevgili dostum

etim


Yedi Güzel Adam Şiirinin Konusu ve Özellikleri

Yedi Güzel Adam Şiiri, Cahit Zarifoğlu'nun hem kişisel hem de toplumsal yönelimlerini iç içe barındıran en önemli şiirlerinden biridir. Şiir, ilk kez 1970 yılında Diriliş dergisinde yayımlanmış, daha sonra 1973'te aynı adla çıkan kitabında yer almıştır. Altı bölümden oluşan şiir, her bölümde farklı bir "adam" üzerinden sembolik, mecazi bir yolculuğu anlatır. Her bir güzel adam, hayatın farklı bir gerçeğiyle yüzleşir: biri kan görür, biri aşk, biri yar, biri bela, biri dağ, biri sofra. Yedinci güzel adam ise diğerlerinin tümünü görüp kavrayan kişidir.

Şiir, ilk başta yüzeysel bir anlatım gibi görünse de aslında Zarifoğlu'nun insanı, toplumu ve çağını yorumladığı, iç dünyasına dair derin bir arayışın ürünüdür. Buradaki "kan" adalet ve mücadeleyi, "aşk" insana anlam katan bir iç yolculuğu, "yar" hayatın sarsıcı yüzünü, "bela" imtihanları, "dağ" dayanıklılığı ve yalnızlığı, "sofra" ise paylaşımı temsil eder. Tüm bu imgeler bir araya geldiğinde, insanın hem bireysel mücadelesini hem de toplumsal sorumluluğunu dile getirir.

Ayrıca şiirin biçimsel yapısı da dikkat çekicidir. Zarifoğlu, İkinci Yeni akımının etkilerini taşımakla birlikte, klasik anlamda kişisel duyguların ötesine geçerek çağının sancılarını, toplumsal bir ideali ve metafizik bir bakışı dizelerine katmıştır. Bu yönüyle Yedi Güzel Adam Şiiri, edebi bir eserin ötesinde bir manifesto, bir çağrı niteliği taşır.


Cahit Zarifoğlu ve Yedi Güzel Adam Kitabı

Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam Şiiri, ilk defa 1970 yılında Diriliş dergisinde yayımlandı. Daha sonra şairin 1973'te çıkardığı "Yedi Güzel Adam" isimli şiir kitabının omurgasını oluşturdu. Ancak dikkat çekici bir ayrıntı vardır: Şiirin VI. bölümü ilk baskıda yoktur. Bu bölüm daha sonra farklı dergilerde yayımlanmış ve nihayetinde Zarifoğlu'nun "Menziller" kitabına dahil edilmiştir. Bugün şiirin tamamı, farklı edisyonlarda bir araya getirilmiş biçimde okunmaktadır.

"Yedi Güzel Adam" kitabı, sadece bu şiirden ibaret değildir. Zarifoğlu'nun dünyayı, insanı, inancı ve aşkı yeniden yorumladığı diğer şiirlerini barındırır. Fakat kitabın adı, bu şiirin gücü ve bıraktığı iz sayesinde öne çıkmıştır. Bu yönüyle kitap, hem şairin poetikasında hem de Türk edebiyatında önemli bir kilometre taşı olarak görülür.


Yedi Güzel Adam Kimlerdir?

Şiirde adı geçmeyen ama edebiyat dünyasında çoğu zaman "Yedi Güzel Adam kimlerdir?" sorusuyla gündeme gelen kişiler merak edilir. Eleştirmenler ve edebiyatseverler, bu yedi kişinin şairin yakın dostlarından oluşan bir edebi topluluğu temsil ettiğini düşünür. Bu isimler:

Sezai Karakoç

Nuri Pakdil

Mehmet Akif İnan

Erdem Bayazıt

Rasim Özdenören

Alaaddin Özdenören

Cahit Zarifoğlu'nun kendisidir.

Bu yedi isim, 1970'lerde Türk edebiyatında ve özellikle de Diriliş ve Edebiyat dergileri etrafında şekillenen bir kuşağın temsilcileri olarak anılır. Şiirdeki "kan", "aşk", "yar", "bela", "dağ", "sofra" imgeleri, onların hayatlarında taşıdıkları farklı yönleri sembolize eder. Dolayısıyla "Yedi Güzel Adam" hem kişisel hem de kolektif bir kimliğin yansımasıdır denebilir.


Yedi Güzel Adam Şiiri Hangi Akımı Temsil Eder?

Cahit Zarifoğlu'nun şiir anlayışı, yüzeysel sınıflandırmalara kolayca sığmaz. Ancak edebiyat eleştirmenleri, "Yedi Güzel Adam Şiiri"ni genellikle İkinci Yeni akımı içinde değerlendirir. Bu akımın temel özellikleri, yoğun imge kullanımı, bireysel duyguların ön planda oluşu ve geleneksel dil, üslup, anlatım kalıplarının kırılması, Zarifoğlu'nun dizelerinde de açıkça görülür.

Yine de Zarifoğlu'nun farkı, İkinci Yeni'nin kişisel veya öznel yoğunluğunu aşarak şiire toplumsal ve metafizik bir derinlik kazandırmasında yatar. Onun şiirinde kişisel yalnızlık, toplumsal sorumlulukla birleşir; aşk ve inanç yan yana yürür. "Yedi Güzel Adam", bu yönüyle kişisel bir şiir olduğu kadar bir çağın, bir kuşağın ve bir idealler topluluğunun şiiridir denebilir.


Yedi Güzel Adam Şiiri ve Popüler Kültür: Karıştırılan Noktalar

Bugün "Yedi Güzel Adam" ifadesi duyulduğunda kimilerinin aklına bir şiir kimilerinin ise TRT'de yayınlanan dizi gelir. Ancak şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, Yedi Güzel Adam Şiiri, Cahit Zarifoğlu'nun kaleme aldığı özgün bir edebi eserdir. Dizi ise bu şiirden ve şairin hayatından esinlenerek çekilmiştir. Bu nedenle şiiri anlamak için dizideki kurgusal olaylarla karıştırmamak önemlidir.

Zarifoğlu'nun şiiri, dönemin genç kuşağını ve onların dünyaya bakışlarını yansıtan bir şiir. Dizideki karakterler ve kurgusal detaylar ise, şiirin etkisinden yola çıkılarak oluşturulmuş ayrı bir hikayedir. Google'da sıkça sorulan "Yedi Güzel Adam Zehra gerçek mi?" veya "7 Güzel Adam kaç bölüm oynadı?" gibi sorular aslında şiirin değil, dizinin alanına girer. Şiirle ilgili bakışta ve yorumlarda bu ayrımın bilinmesi, şiiri doğru anlamak açısından önemlidir.

Kısacası, Yedi Güzel Adam Şiiri edebi bir metin olarak; dizi ise bu metinden ve şairin hayat çevresinden esinlenen görsel bir yapım olarak düşünülmelidir. Bu ayrımı net biçimde yapmak, hem edebiyat hem popüler kültür açısından doğru bir bakış açısı sağlar.


Yedi Güzel Adam Şiirinin Önemi ve Etkisi

Cahit Zarifoğlu, şiirlerinde çoğu zaman insanın kendi iç yolculuğunu, toplumla ve inançla kurduğu bağı bir arada işler. "Yedi Güzel Adam Şiiri" de onun bu yaklaşımının en güçlü örneklerinden biridir. Şiir, öznel duyguları aşarak bir kuşağın ortak hafızasını, bir topluluğun ideallerini dile getirir. Bu yönüyle hem bir edebi eser hem bir kuşak manifestosu olarak değerlendirilebilir.

Şiirin günümüzde hâlâ okunmaya devam etmesi, onun kalıcılığının bir göstergesidir. Genç kuşaklar, şiirde hem kişisel yalnızlıklarını hem de toplumsal aidiyetlerini bulur. "Kan, aşk, yar, bela, dağ, sofra" gibi imgeler zamana direnen evrensel motiflerdir. Bu nedenle Yedi Güzel Adam Şiiri, farklı zamanlarda yeniden keşfedilen ve farklı anlamlarla okunan bir şiir olmuştur.

Ayrıca şiirin etkisi sadece edebiyatla sınırlı değildir. Şiirin etrafında şekillenen dostluklar, dergiler, kitaplar ve hatta popüler kültürdeki yansımalar, Zarifoğlu'nun şiirinin toplumda bir yankı uyandırdığını gösterir. Şiir, yakın dönem edebiyat tarihimizin önemli bir dönemeç noktasında durmakta ve hem estetik hem de fikri derinliğiyle dikkat çekmektedir.


Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam şiiri tam metni, konusu, temsil ettiği kişiler ve edebiyatımızdaki yeri üzerine kapsamlı bir inceleme.


ok-isareti4-300.png Edebiyat kategorisindeki diğer yazılar da ilginizi çekebilir
Göz atmak için tıklayın


Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.


Beğen ve Yorum Yap
Sosyal Mecralarda da paylaşmayı sakın unutma :)

Bu Yazının Yorumları

Son Yorumlar

Neslihan- 1 ay önce

Çok güzel, duygulu bir türkü. 🥰🙏Allı Turnam Bizim Ele Varırsan...

Kadir TEPE- 2 ay önce

İnsanın eşinden, sevdiğinden ayrı kalışın; ya da on...Allı Turnam Bizim Ele Varırsan...

Neslihan- 3 ay önce

Tüm çocuklar ve büyükler okumalı:-)Momo (Michael Ende): Kitap Özet...
Daha Fazlasını Gör