- Yazar: Okuryazar Editöryal
- Kategori: Edebiyat, Şiir
- Etiketler: Cahit Zarifoğlu Yedi Güzel Adam şiiri, Yedi Güzel Adam şiiri Tam Metin, Yedi Güzel Adam Kimlerdir
- Bu yazı Okuryazar’a 2 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 32

Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam Şiiri: Tam Metin, Anlamı ve İncelemesi
Türk edebiyatının en özgün seslerinden biridir Cahit Zarifoğlu. Derinlikli dizeleriyle hem kişisel bir varoluşu hem de toplumsal bir bilinci dile getiren şairler arasında yer alır. Şiirlerinde modern hayatın açmazları, insanın iç dünyası, aşk, inanç, umut ve direniş iç içe geçer. Zarifoğlu'nun en bilinen şiirlerinden biri olan Yedi Güzel Adam Şiiri, hem şairin poetikasını hem de döneminin edebi atmosferini yansıtan güçlü bir şiirdir.
Yedi Güzel Adam bir şiir olmanın yanı sıra bir duruşun, bir arayışın ve bir topluluğun sembolüdür. Her biri farklı bir kavramı temsil eden bu yedi kişi, aslında hem şairin iç dünyasından yansıyan parçalardır hem de bir kuşağın ortak idealleridir. Şiirde "kan", "aşk", "yar", "bela", "dağ" ve "sofra" gören adamlar, farklı hayat tecrübelerini ve imtihanları taşırken; yedinci adam "diğerlerini" gören, onları bir araya getiren, bütünleyen kişidir. Bu yönüyle şiir hem bireysel hem de kolektif bir hikâyeyi dile getirir.
Aşağıda şiirin tüm bölümlerini bir arada okuyabilirsiniz. Daha sonra ise şiirle ilgili kapsamlı bir analize ve ayrıntılı değerlendirmelere göz atabilirsiniz.
Yedi Güzel Adam Şiiri
Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir
Bir yara açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
– Yar kurbanın olam
Dağlar önüme durmuş
Ki dağlanam
Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında
I
Yedi adam biri bir gün
bir kan gördü
gereğini belledi
yari alsa koynuna
Ayırmaz kanı yanından
Beyaz haberlerim var kardeşlerim
– Bir güzel ince gelin
Kabartır göğsünü toz duman içinde
gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde
İçerlerden bir taşlı tarladan
Kaynayan nehrin gözünde
unutmuş gelin alınlığını
Avuçları sıcacık yumulu beline dayalı
Kalın bilekli badem topuklu
Seyirtir o ince gelin
grevli'lere şifalar götürmek için
Beyaz haberlerim var kardeşlerim
– Gölgesiz meydanlara
aklı yağmalayanlar arasından
yayılırsa karanlık fısıltılar
Ya da güzel dışlı yapay çiçekleri
Muhtemel bir genç kızın
Başına atılırsa
Yedi adamdan biri
Bir gün bir kan göreni
Kabukları soyulmuş
Taze devrilmiş bir ağaç gibi
Çeker çıkarır kendi kadınlarından
Fırlar yataklarından tatlı uykudan
Fırlar yataklarından tatlı uykudan
Çıplak yalın ve güzel adaleli
O er alarak
Seyirtir danseder gibi
– Önce sağlam olmalı arkam
O ince gelin
Belirir hemen ardında erin
1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi
Gidiyor dansöz gibi
Yere ve göğe açık avucunda o kan
O işlem onda güvercin ve sevap
Onlarda en ağrımalı yara
Ve yollanıyor o güvercin onlara
Güvercin değişiyor gittikçe ondan
Güvercin değişiyor vardıkça onlara
+ ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek+
Yedi adam artık bir kan göreni
Varıyor dengede
Kuğu gibi sarkıyor onlara
akıyor onlara
şiirler söylüyor ve mısralarında
işlek çelik kümeleri
ve kalkıyor her bir ulaşmasında
iki yanında sülüs ve vav gibi
bir vuruşta öldüren elleri
– Karanfil serpercesine
Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara
– Güzelin düşmanı güzel olur
Güzelin yari güzel olur
O varıyor tüm meydanlara
Kanı okşayarak ve kabartarak
Kanı okşa ve kabart
Ve sonra sabah kahvaltısında
İçinden geçirmekle varsın sofrana
Çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin
Tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı
Gürbüz bir yumurta
II
Yedi adam biri bir gün
bir aşk gördü
gereğini belledi
ölüm girse koynuna
Ayırmaz aşkı yanından
Beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim
Daha ne kadar saklanabilirdik seninle:
Yaylalardan nasıl geçtik
Çobanlara yetişemedik ama uzaktan
zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan
Ne bilge sözler dinledik
Sığındığımız
Ve içinde saçlarımız göle girmiş gibi ıslanan
O dev O kabul eden O izin veren mağaralar
Yine açık yine buyur'lu
Çekildi üstümüzden. -Çalıların
Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere
Güneşi tez gördük dağlarda
Ormanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla
İlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu
Gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda
O gün gezdim seni ellerimle
Söyledin: Geniş vuruyor yüreğin
Ülkeye tez giden ayaklarımla varıyorum
Kanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan
Yıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi
Serin ve ürpertici gövden
Yaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güller
Sana canı gönülden âşık oldum meleğim
Kollarına gümüş bilezikler düşündüm
Dostlar buldukça onlara
Kalın kaşlarını övdüm
Güzeldin
Gövden gerilmiş devinmekteydi
Bir tabloda gibi her bakmaya değişen
Karanlık anlamlardan arınan yüzünle
Hakkı verilmiş
Zehirleri alınmış kazanlarda
Demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın
Ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak
İşçi eğilir bükülür ve doğrulur
Köylü bükülür doğrulur eğilirken
İnsan iyi maden kuyumcuda
Güzeldin / Gövden
Yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara
Ağaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca
İşte davetliydin
Acıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi
Gelip acı sözlerin için
Bir çekmece koydun yaralarımıza
Ve ellerin uçuşan yapraklar gibi
Birden
Nasıl yalnız olduğumuzu anladım
Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan
Susuyor sessizce
Aşkla ilerliyorum
Milletim bileniyorum
Devirmeye
Devirmeye safrası beynimi üleşen
Elleri karımın üstünde birleşenleri
Bundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim
/ sanatsever halkımıza duyurulur /
Aklım eski izlerde şimdi
İz demek
Bir geniş
Bir kendine dönük bir en ileriye
Yol demek
Usulca kalkıp gidene: Dur
Ki çevrileceksin
Toydun cesurdun
Gençtin atıldın
Bilmezdin atıldın
Kabuğu oydun oydun
Kabukta kaldın
Sis iner örter mermeri
ağacı binayı
Sis kalkar kalkmaz
Görünür mermer
Ağaç ve dev
Bu adamlar dev midir
Yatak özlemez gövde midir
Gül açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında
Bomba düşmüş gibi deprenir toprak
Konuştuklarında
– Yar kurbanın olan
dola yaşmağını bileğime
Ki düşmanı güzel vuram
Çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında
III
Yedi adam biri bir gün
bir yar gördü
gereğini belledi
yari asla koynuna
Ayırmaz yari yanından
Alev gerekli kentliye
Bu ısıtma devleri kente
bir an önce inmeli oğlum
/ bütün gün badem çırptım
üzümün tehini armudun çürüğünü ayıkladım
uykuya geç vardım
yatağın içine elimi daha yeni koydum
rahatıma doymadım ama.../
ÜMMETİ GÖZETMEN GEREKLİ
Ben seni beyaz haber ustası
Olasın DİYE boğmadım -DOĞURDUM
Beyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerim
Anam su döküyor ellerime
Bedenim hızla kaçıyor
Gözlerime toprak atan uykudan
Suyu çarptıkça yüzüme ve gözlerim yalnız
Yanıyorlar
Yemi torbanın dibine gelince beygir
İri saman saplarının arasından
İri etli dudaklarına
Küçük zor bulunan arpaları topluyor
Bir parça daha yükselen
Bir parça küçülen
Bir parça daha uzak duran yıldız
Beygir ve yanında duran semeri
Evin gerisinde yığınla odun- badem dalları
Ve kuru alıç kökleri
Ve ben o zaman bilmezdim halka
Ateş gerektiği
Çalışır gün boyu koru ağaçları devirir
Badem çırpar budardım yaban çalıları
Gün tepeme değsin öğleye durayım
Gün tepene değsin öğleye durasın
Kökleri hem derinleri hem sığları sarmış
Durmaksızın nimet devşiren
Ceviz ağacının altında.-
Öğleye durmayı
Hiç düşündüm mü ağaç neden hayvan değil:
Çünkü kan'dır hayvan
Damardır ağaç
O ceviz ağacının altında
Dallarına ve köklerine
Bir öz su damarı gibi bağlanarak
Onlar ve ağaçlar
Toprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlar
İşitmişler bakın onlarla
Onlar ve yapraklar
Geniş bir ağızla üfürülüyormuş gibi kımıldamaya başladılar
Onlar ve tüfeğimi doğrulttuğum kuşlar
Şimdi öldürme vaktim değil
Başıma omuzlarıma konun
Dudaklarımdan ve kalbimden dinleyin
/ işte bakın ekmek böyle tutulur /
öğleye durarak bağlıyorum bu tepeleri
O tepelere
Eğlenme doğada - kentte bu gece ışıklar yanmadı
Damlardan
Çorba dumanı yükselmemekte
Yufka ekmeği
Toprak ve ağaç kokulu ellerimle
/ işte bakın ekmek böyle tutulur /
Şu en artist
Ve lokmayı taşıyan parmakların ucunda
Pıt pıt bir damar gibi atan
Yemin ve billah
Sıcak bulgur aşının kalbidir
Dedim çünkü kalk
Yoksa sütüm helal olamaz
Düşündüm sol kolları kesik insanların
Ne denli mahir olduklarını sağ kollarında
Beyaz haberlerim için toplanan kardeşlerim
– Adım Mustafa ve Niyazi ve Abdurrahman
Kafkas yaylalarında çadırlarımın
Sürülerimin ocak taşlarımın
İzleri vardır/doğup yürümeye başlayınca
Çıplak basmıştım toprağa/
Yine de ana'vâzın duymasam hiç uyanmam
Bedenim öylesine yorgun babam öylesine ölü
Ölü gibi kımıldamıyor dedem
Sini belli kendi belli değil
Ne bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusu
Ellerim yumruk dizlerimin arasında (tam üç yüz yıl)
Etim etimin sızını alsın diye
Kalk çünkü sabah yıldızı
Bir mızrak boyu yükseldi
+ iri ve zeki
uçları nemli bir göz gibi +
IV
Yedi adam biri bir gün
bir bela gördü
gereğini belledi
Yalvarsa evleri harap kadınlar
ve ağlayan birkaç çocuk
Kamalar salınsa karnına
ayrılmaz belalı yanından
Haberlerime kulak asmayıp-Duymadık
Demeyesiniz kardeşlerim
Ülkem bugün
Yariyle buluşmuş gizlilerde
Tepeden tırnağa yeni yıkanmış
Ve örtüler içinde
Göz kapakları kale kapıları
Gibi örtülü
Yassı gözlü kabarık alınlı
Kalbine ve beline zengin
Düzgün bedenli bol saçlı erkekler gibi
Ülkem
Tepeden eteğe yıkanmak için
Aşıdan sonra paklanan
Ovalara yayılmış kadınlar
Evi uçsuz bir yol gibi bekleyen
Yavruya verinde süt gibi
En sıcak yerinde bekleten
O kadınlar gibi ülkem
– Yürürüm bayırlarda
Gücüm ne merkezde tartmak için
Kulak verir
Dinlerim ağacı
Geçerken beton döşeli apartman kaykılı toprakta
Sesim nasıl etkili yoklamak için
Durdurur sorarım kentliyi
Ne haber böyle:
Nereye:
Bela üreten elim
Nasıl davranır belalar içinde
Sınamak için
Uzanır okşarım saçlarını ey yarim
Bakarım hoyrat ve âşık ellerime
Bir gün sapsarı kesildim
Öyle bir tabiat vardı ki gövdemde
İnsanları görmezdim bile yanımdan
Bir hava bulutu gibi geçerlerdi
İçimden
Gidip dağlara
Kafa tutmak gelirdi
Bir gün ben
İri ve kaslı gövdem
Sapsarı kesildim
Hali harap bir dev çıktı önüme
Gözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış
Sonra söyleştik
Bu bir nöbet devriydi kardeşlerim
Bizimle aşkta olanların
Eline su döksünler
Çadırlarının önüne o küçücük
Kilimleri sersinler
V
Yedi güzel adam
Biri bir gün bir dağ gördü
Gereğini belledi.
Ki o dağ
Ağaçsız ve yalnız
Gökle alıp veriyordu.
Rüzgârla ürperir gibi olurdu
Beygirin derisi nasıl ürperirse boydan boya
Dokununca.
Yılanla akreple kertenkele
Tavşan keklik kurtla
Onlarla
Hayvanlarla kımıldanırdı
Dağ bu
Serpilmiş atılmış yer kapmış
Başa kurulmuş. Böbürlenmeden iri kendiliğinden koca
Dağ bu
Devir, söz gelsin, kervan devri
Eteğinde ipek yolu zencefil yolu
Kara ve beyaz yolu zenci. Develer
İçerek karınlarından tüylerinden geçirerek
Dağı yiyerek, söz gelsin, beslenirlerdi
Dağ bu
Devir kuş devri
Geçerdi kartal
İşte o kartal
Renksiz ısı vermeden
Ürkmeden ürkütmeden
Kendinden geçerek süzülür
Dikine batar dikine çıkar
Coştumu
Vurur kendini dağa - ölürdü parçalanarak
Dağ bu
Devir aslan devri
Yer yer toplaşarak
Erkekli dişili
Sık sık oynaşarak
Devir insan devri
Geçti geçti
İnsan geçti
Et geçti kan geçti
Göz geçti
Gelenler
Yeni gelen yeniden sonradan gelen
Geçti geçti
Dağ bu
Yılanla kımıldanırdı
Yılanla kımıldanırdı
Yedi güzel adamdan biri
Bir gün bir dağ göreni
Durdu sevmeden bilmeden devinirken
Durdu durdu seyreyledi
Sordu:
dağ nicesin
günde mi gecede misin
geçmişte şimdide
yoksa gelecek bir düşte misin
Dağ serpildi
Atıldı yeniden yer tuttu
İlk kez yılanla kıpırdanmadı
Gözü görür görmez
Dağa göçtü güzel adam
Eteğinden yukarıya üç gün
Yürüdü. Bir yılda dolandı
Çevresini. Eğlenerek kayalarda geceleri
Yürüdü günde ve bir kuş gibi
Görerek de
Durmadan dolandı dağın çevrisini
Artık dağ yılanla kımıldamadı
Kımıldardı onunla
Hırçındı adam hep hırsla
Yaralıymışça inlerdi
Yüzü durgun gözler duru berrak
Hırslanırdı ayağıyla- avuçlarından ter akar
Omuzlarını burardı.
Ola ki anlatsa dağ
Der hırçındı adam ince bilekli
Azgın topuklu
İnce uzun parmaklı karınsız
Karşı koyan omuzlu
Yerken güzel yer doymadan kalkar
Oturarak ve hayvanlardan bile
Gizlenerek işerdi
Adam hırçındı-saçları uysal akardı
Rüzgârla akardı
Esinti olmadan zaten akmaktaydı
Uzun boylu değildi
Ama kendinden uzunu yoktu - yalnızdı
Geçince önünden
Mağaralardan kuş tavşan kurt yavrusu
Dağa vururlardı
Serçe tohum düşürürdü ağzından
Tavşan yeşerince onu
Yerdi kökünden
Ot üremedi
Ağaç üremedi
Dağ ağaçsız ve yalnızca
Gökle alıp veriyordu
Adam küçük bir kaya düzlüğünde
Toprakta mağra içinde mağra kapısında
Kaynak başında kuru yamaçta
Dururdu
Eğilip alnını
Yaydıkça yere iki elinin arasına
Göksü çatırdayarak eğilir
Parçalanarak doğruldukça
Dağ cezbelenir
En yüksek zirvesini kayalı alnını
Yamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü
Adam eğilip koydukça yüzünü toprağa
Eğilip koyacak yer arardı
Dağ cezbelenince
Doğrulup eğildikçe
Ovaya bir anda
Kentler serilir
Yollar fabrika çevrekleri bentler
Yedi adamdan biri
Bir gün bir dağ göreni
Yeni bir soluk çekti içine
Değişti aynı kalarak
İndi kente
Dağıyla
Esen başı
Serin başı geniş kollarıyla
Gözleri yüzünü kaplıyacak gibi büyüyerek
Ve şakaklarında
Avuçlarının arasında güçlükle tuttuğu
Bir şey duruyordu
Yedi adamdan bir dağ göreni
Buyruğu dağa yiyeni
Dağdan buyrukla kente ineni
Suları yürüyerek geçeni
Çekip mavzerini çıkardı oyluk etinden
Durdu yarin kapısında
VI
Yedi güzel adam
biri bir gün
bir sofra gördü
gereğini belledi
Sağdan soldan
hoşça davetler gül kuyusu etler
mevkiler
sözüm ona kadın
entrika
tehdit
teklif pof pof
kazanç
savaş
tümü ölüm işaretleri
O ayrılmaz sofrasından.
Yedi güzel adamdan biri
Bir gün bir sofra göreni
Diğer kardeşleri gibi
tanrı adıyla başlansın cömertliğe
misillu
bir sözle
nalbantyani bıyıklarını çekerek
çöker
Mavi bir yemekle başlardı
bir kaçış:
belleğime vur benim
az'ı vur debelensin
bir at ansanblesini
şaha kalkmışlığın psikodinamiğinden vurarak
çocuk avuçlarında tablolar
yalın kılıç ve ünleme isteği
ile
soy bir yanımı
uzat mahzenlerdeki ses bloklarının içine
hoyratken
ellerim birer oymak bir göçebelik
kız kazımağı
daha bayıltıcısı olmadı iliklerimde
Ha ben ha varlık göçmeni kalbimin şuuru
ağaçları dereye fırlattırır yamaca
bilinçle ürküp
evciliklerden
Gün - gün Gün - gün
Yar bu obada
evinde
bir laleler içinde
döşeğine ve uykusuna
binilişine ve ekmeğine rahat
ulu önder mübareki
tasasız ve yavrusundan emin
iken
Yedi adam her biri
obalarda
bal kutusu kayalarağzında
toprağın
al suyu al tohumu
ya hak
insana doğru
kıvrımları kokuları
yükselir uçuşurken
her biri bir bezirgan oku
bir kervan koruyanı
Her biri
bir yedi güzel adam bahadırı
beyi ya kılıççısı
olarak dolanırlar iken
obalarda
kentlerde
bahçelerde
evağızlarında
Bir gün bir sofra gören yiğit
bir kadın dövdü
elini bin tövbeyle yıkadı
Senin adınla başlarım ekmeğe
Senin izninle varsak yarenliğe
Dostluk olup yardan dostluk görerek
Göçer sözümüz dörtbaşlı ejdere
Bir gün bir sofra gören yiğit
Bir günah sevdi
Belini bin tövbeyle yıkadı
Senin adınla…
Senin izinle…
Dostluk olup…
Geçer sözümüz…
Gün - gün Gün - gün
Onlar o obada bu obada
Kan dolaşımı soluk hızlanışı safalarında
yavaşlayıp duran tunç kaplar
parmak uçlarında bakır oyukları
aşk var
ak bir mermer damarı yarıldı
toprağın derininde
üstünde
kızını ve oğlunu avutuyordu.
Tayları deli dolu genç yalaz
Engin otluklarda
Bir milyar koyun keçi manda mecik
Uzaklaşıp sırlı başlardan
başıboş ve görevsiz
Çepeçevre sohbete oturmuş gibi
Dana irisi köpeklere
doğru
kuşku duymadan yaklaşarak
azgın dişleyicilerin önünden
bilmecesiz
bir köylü kalabalığı tavrıyla
geçerek
Sevgili anneciğim
Kemiğim
Uyanınca dağın bayrağını açarlar: ova
Güneş yine aynı eğriden görünür
ve sofralar binlerce
esenlik dolu kızlarla serilir
– ne de kuşlar sabırsızlanır –
Çocuklar
Anne
Ve peşlerinde
Uykunun ve yatağın çiçekleriyle
Süzülüp gelen yaşlılar
Sofranın eteklerinde
Çok oldu renk yollarını
Çatı kirişlerini
Değirmenin taşlarını
Onaran kişiler
Bileklerinde beylikleri
Sular geçirip ağızlarından
Seyirttiler
Onun sabah sofrasına
Sevgili dostum
etim
Yedi Güzel Adam Şiirinin Konusu ve Özellikleri
Yedi Güzel Adam Şiiri, Cahit Zarifoğlu'nun hem kişisel hem de toplumsal yönelimlerini iç içe barındıran en önemli şiirlerinden biridir. Şiir, ilk kez 1970 yılında Diriliş dergisinde yayımlanmış, daha sonra 1973'te aynı adla çıkan kitabında yer almıştır. Altı bölümden oluşan şiir, her bölümde farklı bir "adam" üzerinden sembolik, mecazi bir yolculuğu anlatır. Her bir güzel adam, hayatın farklı bir gerçeğiyle yüzleşir: biri kan görür, biri aşk, biri yar, biri bela, biri dağ, biri sofra. Yedinci güzel adam ise diğerlerinin tümünü görüp kavrayan kişidir.
Şiir, ilk başta yüzeysel bir anlatım gibi görünse de aslında Zarifoğlu'nun insanı, toplumu ve çağını yorumladığı, iç dünyasına dair derin bir arayışın ürünüdür. Buradaki "kan" adalet ve mücadeleyi, "aşk" insana anlam katan bir iç yolculuğu, "yar" hayatın sarsıcı yüzünü, "bela" imtihanları, "dağ" dayanıklılığı ve yalnızlığı, "sofra" ise paylaşımı temsil eder. Tüm bu imgeler bir araya geldiğinde, insanın hem bireysel mücadelesini hem de toplumsal sorumluluğunu dile getirir.
Ayrıca şiirin biçimsel yapısı da dikkat çekicidir. Zarifoğlu, İkinci Yeni akımının etkilerini taşımakla birlikte, klasik anlamda kişisel duyguların ötesine geçerek çağının sancılarını, toplumsal bir ideali ve metafizik bir bakışı dizelerine katmıştır. Bu yönüyle Yedi Güzel Adam Şiiri, edebi bir eserin ötesinde bir manifesto, bir çağrı niteliği taşır.
Cahit Zarifoğlu ve Yedi Güzel Adam Kitabı
Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam Şiiri, ilk defa 1970 yılında Diriliş dergisinde yayımlandı. Daha sonra şairin 1973'te çıkardığı "Yedi Güzel Adam" isimli şiir kitabının omurgasını oluşturdu. Ancak dikkat çekici bir ayrıntı vardır: Şiirin VI. bölümü ilk baskıda yoktur. Bu bölüm daha sonra farklı dergilerde yayımlanmış ve nihayetinde Zarifoğlu'nun "Menziller" kitabına dahil edilmiştir. Bugün şiirin tamamı, farklı edisyonlarda bir araya getirilmiş biçimde okunmaktadır.
"Yedi Güzel Adam" kitabı, sadece bu şiirden ibaret değildir. Zarifoğlu'nun dünyayı, insanı, inancı ve aşkı yeniden yorumladığı diğer şiirlerini barındırır. Fakat kitabın adı, bu şiirin gücü ve bıraktığı iz sayesinde öne çıkmıştır. Bu yönüyle kitap, hem şairin poetikasında hem de Türk edebiyatında önemli bir kilometre taşı olarak görülür.
Yedi Güzel Adam Kimlerdir?
Şiirde adı geçmeyen ama edebiyat dünyasında çoğu zaman "Yedi Güzel Adam kimlerdir?" sorusuyla gündeme gelen kişiler merak edilir. Eleştirmenler ve edebiyatseverler, bu yedi kişinin şairin yakın dostlarından oluşan bir edebi topluluğu temsil ettiğini düşünür. Bu isimler:
Sezai Karakoç
Nuri Pakdil
Mehmet Akif İnan
Erdem Bayazıt
Rasim Özdenören
Alaaddin Özdenören
Cahit Zarifoğlu'nun kendisidir.
Bu yedi isim, 1970'lerde Türk edebiyatında ve özellikle de Diriliş ve Edebiyat dergileri etrafında şekillenen bir kuşağın temsilcileri olarak anılır. Şiirdeki "kan", "aşk", "yar", "bela", "dağ", "sofra" imgeleri, onların hayatlarında taşıdıkları farklı yönleri sembolize eder. Dolayısıyla "Yedi Güzel Adam" hem kişisel hem de kolektif bir kimliğin yansımasıdır denebilir.
Yedi Güzel Adam Şiiri Hangi Akımı Temsil Eder?
Cahit Zarifoğlu'nun şiir anlayışı, yüzeysel sınıflandırmalara kolayca sığmaz. Ancak edebiyat eleştirmenleri, "Yedi Güzel Adam Şiiri"ni genellikle İkinci Yeni akımı içinde değerlendirir. Bu akımın temel özellikleri, yoğun imge kullanımı, bireysel duyguların ön planda oluşu ve geleneksel dil, üslup, anlatım kalıplarının kırılması, Zarifoğlu'nun dizelerinde de açıkça görülür.
Yine de Zarifoğlu'nun farkı, İkinci Yeni'nin kişisel veya öznel yoğunluğunu aşarak şiire toplumsal ve metafizik bir derinlik kazandırmasında yatar. Onun şiirinde kişisel yalnızlık, toplumsal sorumlulukla birleşir; aşk ve inanç yan yana yürür. "Yedi Güzel Adam", bu yönüyle kişisel bir şiir olduğu kadar bir çağın, bir kuşağın ve bir idealler topluluğunun şiiridir denebilir.
Yedi Güzel Adam Şiiri ve Popüler Kültür: Karıştırılan Noktalar
Bugün "Yedi Güzel Adam" ifadesi duyulduğunda kimilerinin aklına bir şiir kimilerinin ise TRT'de yayınlanan dizi gelir. Ancak şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, Yedi Güzel Adam Şiiri, Cahit Zarifoğlu'nun kaleme aldığı özgün bir edebi eserdir. Dizi ise bu şiirden ve şairin hayatından esinlenerek çekilmiştir. Bu nedenle şiiri anlamak için dizideki kurgusal olaylarla karıştırmamak önemlidir.
Zarifoğlu'nun şiiri, dönemin genç kuşağını ve onların dünyaya bakışlarını yansıtan bir şiir. Dizideki karakterler ve kurgusal detaylar ise, şiirin etkisinden yola çıkılarak oluşturulmuş ayrı bir hikayedir. Google'da sıkça sorulan "Yedi Güzel Adam Zehra gerçek mi?" veya "7 Güzel Adam kaç bölüm oynadı?" gibi sorular aslında şiirin değil, dizinin alanına girer. Şiirle ilgili bakışta ve yorumlarda bu ayrımın bilinmesi, şiiri doğru anlamak açısından önemlidir.
Kısacası, Yedi Güzel Adam Şiiri edebi bir metin olarak; dizi ise bu metinden ve şairin hayat çevresinden esinlenen görsel bir yapım olarak düşünülmelidir. Bu ayrımı net biçimde yapmak, hem edebiyat hem popüler kültür açısından doğru bir bakış açısı sağlar.
Yedi Güzel Adam Şiirinin Önemi ve Etkisi
Cahit Zarifoğlu, şiirlerinde çoğu zaman insanın kendi iç yolculuğunu, toplumla ve inançla kurduğu bağı bir arada işler. "Yedi Güzel Adam Şiiri" de onun bu yaklaşımının en güçlü örneklerinden biridir. Şiir, öznel duyguları aşarak bir kuşağın ortak hafızasını, bir topluluğun ideallerini dile getirir. Bu yönüyle hem bir edebi eser hem bir kuşak manifestosu olarak değerlendirilebilir.
Şiirin günümüzde hâlâ okunmaya devam etmesi, onun kalıcılığının bir göstergesidir. Genç kuşaklar, şiirde hem kişisel yalnızlıklarını hem de toplumsal aidiyetlerini bulur. "Kan, aşk, yar, bela, dağ, sofra" gibi imgeler zamana direnen evrensel motiflerdir. Bu nedenle Yedi Güzel Adam Şiiri, farklı zamanlarda yeniden keşfedilen ve farklı anlamlarla okunan bir şiir olmuştur.
Ayrıca şiirin etkisi sadece edebiyatla sınırlı değildir. Şiirin etrafında şekillenen dostluklar, dergiler, kitaplar ve hatta popüler kültürdeki yansımalar, Zarifoğlu'nun şiirinin toplumda bir yankı uyandırdığını gösterir. Şiir, yakın dönem edebiyat tarihimizin önemli bir dönemeç noktasında durmakta ve hem estetik hem de fikri derinliğiyle dikkat çekmektedir.
Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam şiiri tam metni, konusu, temsil ettiği kişiler ve edebiyatımızdaki yeri üzerine kapsamlı bir inceleme.
Edebiyat kategorisindeki diğer yazılar da ilginizi çekebilir
Göz atmak için tıklayın
Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.
Beğen ve Yorum Yap
Bu Yazının Yorumları
Şu yazılar da ilginizi çekebilir
Neslihan- 1 ay önce
Kadir TEPE- 2 ay önce
Neslihan- 3 ay önce