- Yazar: Okuryazar Editöryal
- Kategori: Kitap
- Etiketler: Kitap özeti - İncelemesi, Belleğini Yitiren Toplum, Russell Jacoby Kitapları
- Bu yazı Okuryazar’a 4 saat önce eklendi ve şu anda 0 Yorum bulunmaktadır.
- Gösterim: 58

Belleğini Yitiren Toplum (Russell Jacoby): Kitap Özeti, Detaylı İnceleme
Modern bireyin kendine, geçmişine ve toplumsal belleğe yabancılaşması üzerine düşündüğümüzde, aklımıza çoğunlukla kültürel tüketim, sosyal medya veya hızla değişen yaşam biçimleri gelir. Ancak Russell Jacoby, bu yabancılaşmanın köklerini çok daha derin bir düzlemde, psikoloji biliminin evrimi içinde arıyor. İlk kez 1975 yılında yayımlanan Belleğini Yitiren Toplum: Adler'den Laing'e Konformist Psikolojinin Eleştirisi, düşünsel olarak hem psikolojiye hem de toplumsal yapıya yöneltilmiş güçlü bir eleştiri sunuyor. Türkçe'ye çeviri yoluyla kazandırılan bu çarpıcı eser, esasen bir fikir tarihinin, bir zihinsel dönüşüm sürecinin çözümlemesi. Kitap, Freud sonrası dönemde bireysel psikolojinin siyasal ve kültürel eleştiri geleneğinden nasıl koparıldığını sorgulayan, yoğun ama akıcı bir anlatıma sahip.
Jacoby'nin çalışması, psikolojiye ilgi duyanlar için olduğu kadar kültürel tarih, eleştirel teori, sol düşünce ve toplum eleştirisiyle ilgilenen herkes için de ilgi çekici. Kitap, birey ile toplum arasındaki düşünsel bağı kıran akademik yaklaşımların izini sürüyor ve bu sürecin, modern bireyin içine sıkıştığı konformizmin arka planını gözler önüne seriyor.
Belleğini Yitiren Toplum Kitabının Konusu ve Kısa Özeti (Russell Jacoby)
Belleğini Yitiren Toplum, esasen Freud sonrası psikologların, özellikle de bireysel psikolojiyi merkeze alarak geliştirdikleri teorilerin, zamanla nasıl apolitikleştiğini ve toplumsal bağlamdan koptuğunu irdeleyen bir fikir kitabı. Russell Jacoby, kitapta Alfred Adler'den başlayarak, Karen Horney, Erich Fromm, Harry Stack Sullivan gibi önemli isimlerden R. D. Laing'e uzanan bir düşünsel hattı inceler. Bu kişilerin, Freud'un kültürel ve tarihsel zemine duyarlı yaklaşımını sürdürme iddiasıyla yola çıkmalarına rağmen, nasıl giderek bireysel uyumun ve kişisel işlevselliğin peşine düştüklerini ortaya koyar.
Kitabın ilk bölümlerinde Adler'in bireysel psikolojisine yöneltilen eleştirilerle başlar Jacoby. Adler'in başlangıçta toplumsal koşulları dikkate alan ancak giderek bireysel başarı ve uyum ideolojisine kayan yaklaşımını inceler. Benzer şekilde, Karen Horney'in kültürel etkileri göz ardı etmeden geliştirdiği teorilerin zamanla kişisel gelişim reçetelerine indirgenmesini tartışır. Erich Fromm ve Sullivan gibi isimlerin de, özgürleştirici bir dil geliştirme çabalarına rağmen, sistemin içinde "zararsız" hâle getiriliş süreçlerini anlatır.
Jacoby'nin eleştirisinin odak noktası, bu psikologların başlangıçta eleştirel bir duruşla yola çıkmalarına rağmen, giderek "konformist psikoloji" diyebileceğimiz, düzeni eleştirmek yerine onu onarmaya çalışan bir anlayışa teslim olmalarıdır. Kitabın ilerleyen bölümlerinde, bu dönüşümün bireysel teorilerde olduğu kadar üniversitelerdeki akademik iklimde, terapötik yaklaşımlarda ve kültürel pratiklerde nasıl yaygınlaştığı ele alınır. R. D. Laing'in daha radikal çıkışlarına ise Jacoby daha temkinli yaklaşır: Laing'in dili devrimcidir ama o bile, kapitalist düzene içkin olan bireyselleşme sorununu yeterince sorgulamaz.
Belleğini Yitiren Toplum, temel olarak şu soruya yanıt arar: Psikoloji, bireyin ruhsal sıkıntılarını gerçekten özgürleştirici bir yaklaşımla ele alabilir mi, yoksa bireyi yalnızca mevcut koşullara daha iyi uyarlamaya mı çalışır? Kitap, bireyin yalnızlığını, yabancılaşmasını ve zihinsel sorunlarını toplumsal bir zeminden kopararak çözmeye çalışan psikolojinin, aslında bu sorunların kaynağı olan düzeni meşrulaştırdığını ileri sürer.
Modern Psikolojinin Sessiz Uyumu: Eleştirel Geleneğin Kırılması
Jacoby'nin temel tezlerinden biri, modern psikolojinin Freud sonrası dönemde giderek siyasal özünü yitirmesi ve bireyi merkeze alan apolitik, konformist bir çizgiye evrilmesidir. Freud'un kendi teorisinde açtığı patikalar –bilinçdışının kültürel kökenleri, bireyin toplumsal çevresiyle olan çatışması– sonraki kuşaklarca ya görmezden gelinmiş ya da fazlasıyla sadeleştirilmiştir. Adler, Fromm, Horney gibi isimler, başlangıçta bu boşluğu doldurmak istemişler; ancak akademik kurumların, Amerikan kültürünün ve özellikle Soğuk Savaş döneminin ideolojik baskıları altında, teorileri sistemle uyumlu hâle getirilmiştir.
Jacoby burada oldukça önemli bir gözlem yapar: Bir zamanlar Freud'un radikal mirasını sahiplenen bu düşünürler, zamanla bireyin uyum sorunlarına odaklanarak sistemi sorgulamaktan uzaklaşmıştır. Böylece psikoloji, bireyin iç dünyasına dönerken dış dünya ile bağlarını kesmiş, terapi bir tür "düzen içi rahatlama" aracına dönüşmüştür. Bu kırılmanın ardında kişisel yönelimlerle beraber akademik kurumların işleyişi, fon mekanizmaları ve kültürel-siyasal hegemonya da yer alır.
Terapinin Dönüşümü: Ruhsal İyileşme mi Toplumsal Uyum mu?
Jacoby'nin kitabı, hem kuramsal psikologların fikirlerini hem de terapötik pratiğin dönüşümünü ele alır. 20. yüzyılın ortalarında terapi, kişisel içgörü sağlamak, bireyin "potansiyelini" ortaya çıkarmak gibi iddialarla şekillenirken, zamanla bir tür "kişisel mühendislik" işlevi üstlenmiştir. Terapistler, bireyi daha verimli, daha uyumlu, daha başarılı biri hâline getirmeye yönelmiş, bu süreçte bireyin içinde yaşadığı sosyo-politik koşullar ihmal edilmiştir.
Jacoby, terapi pratiklerini de ideolojik bir yapı olarak ele alır. Ona göre, bireyin iç dünyasını "iyileştirmek" adına yapılan terapiler, aslında bireyi yaşadığı sistemin çelişkilerini sorgulamadan ona entegre etmeye hizmet eder. Bu nedenle terapistler, farkında olmadan toplumsal eleştirinin önünü tıkar. Freud'un nevrozları sistem eleştirisinin ipuçları olarak gören yaklaşımı, giderek bir tür davranışsal rehabilitasyona dönüşmüştür.
Yitip Giden Bellek: Eleştiri Kültürünün Yok Oluşu
Kitabın başlığı olan Belleğini Yitiren Toplum, bireyin kişisel belleği ile birlikte kolektif düşünsel mirasın da silinmesine işaret eder. Jacoby, eleştirel düşünce geleneğinin özellikle Amerikan üniversitelerinde nasıl törpülendiğini, radikal söylemlerin nasıl yumuşatıldığını ve kültürel eleştirinin nasıl piyasaya uyumlu hâle getirildiğini örneklerle ortaya koyar. Ona göre bu dönüşüm, sadece psikolojide değil, felsefe, sosyoloji, kültürel çalışmalar gibi birçok alanda da hissedilir.
Kitap boyunca altı çizilen temel mesele, hem bireyin yalnızlaşması hem de eleştirel düşüncenin kurumsal olarak yalnız bırakılmasıdır. Eleştiri artık marjinaldir, geçersiz kılınmıştır ve yerini uyum içinde var olma öğütlerine bırakmıştır. Bu nedenle "belleğini yitiren toplum", geçmişini unutmuş, düşünsel direncini, düşünebilme yetisini, itiraz kapasitesini kaybetmiş bir topluluktur.
Değerlendirme: Güçlü Yanlar, Sınırlılıklar ve Kalıcı Etkisi
Belleğini Yitiren Toplum, eleştirel düşüncenin son kırk yıldaki seyrine dair derinlikli ve çarpıcı bir analiz sunuyor. Jacoby'nin dili zaman zaman yoğun, yer yer akademik kalıyor, ancak kitabın temel iddiaları oldukça sarih: Bireysel psikoloji, sistem içi bir kontrol aracına dönüşmüş; ruhsal sorunlar, siyasal bağlamlarından soyutlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında kitap, hem psikoloji tarihi hem de entelektüel tarih açısından önemli bir katkı sunar.
Yine de kitabın sınırlı kaldığı noktalar yok değil. Özellikle ele alınan isimlerin bazıları –örneğin Fromm ya da Horney– daha fazla ayrıntı ve bağlam içinde değerlendirilebilirdi. Ayrıca kitabın zaman zaman eleştirdiği k işilerin sunduğu özgün katkılara yeterince yer vermemesi, Jacoby'nin polemik dozunu artırıyor. Ancak bu tercihin, eserin siyasal söylemiyle de tutarlı olduğu söylenebilir: Yazar, tarafsız bir tarih anlatıcısından ziyade bilinçli bir müdahale gerçekleştiren bir kişi olarak konumlandırır kendisini.
Bugün, bireysel gelişim söylemlerinin kişisel mutluluk paketlerine dönüştüğü, terapi dillerinin motivasyon sloganlarıyla karıştığı bir çağda, Belleğini Yitiren Toplum hâlâ geçerli, hâlâ kışkırtıcı. Eleştirel düşünceye ilgi duyan herkes için, bu kitap bir uyarı metni niteliğinde: Bireyin içiyle uğraşırken, dış dünyayı unutma; çünkü asıl hastalık belki de sistemin kendisindedir.
Belleğini Yitiren Toplum Temel Bilgiler
• Kitap adı: Belleğini Yitiren Toplum: Adler'den Laing'e Konformist Psikolojinin Eleştirisi
• Türü: Düşünce / Eleştirel Psikoloji / Toplum Eleştirisi
• Konusu: Freud sonrası psikoloji geleneğinin toplumsal eleştiriden kopuşu ve bireyi sisteme entegre eden konformist yapısının eleştirisi
• Yazar adı: Russell Jacoby
• Orijinal adı: Social Amnesia: A Critique of Conformist Psychology from Adler to Laing
• Orijinal dil: İngilizce
• Türkçesi: Belleğini Yitiren Toplum
• İlk yayımlanma yılı: 1975
• Sayfa sayısı: Yaklaşık 200 (Baskıya göre değişebilir)
Belleğini Yitiren Toplum Bölüm sayısı ve başlıkları
1. Toplumsal Bellek Yitimi ve Yeni İdeologlar
2. Revizyonizm Bir Kuramın Bastırılması
3. Konformist Psikoloji
4. Olumsuz Psikoanaliz ve Marksizm
5. Öznelliğin Politikası
6. Kuram ve Terapi 1: Freud
7. Kuram ve Terapi 2: Laing ve Cooper
Russell Jacoby İsminin Türkçe Okunuşu Nasıldır?
Russell Jacoby isminin Türkçe okunuşu şu şekildedir:
"Rasıl Cakobi" şeklinde okunur.
Kısaca açıklamak gerekirse:
Russell: İngilizcede "Russell" genellikle "Rasıl" şeklinde okunur. Sonundaki "ll" harfleri Türkçede uzatılmaz.
Jacoby: İngilizce telaffuzunda genellikle "Cakobi" şeklinde okunur. İlk harfi "J", Türkçede "C" sesi gibi çıkar. Sonundaki "-y" harfi de genellikle "-i" gibi okunur.
Yani Türkçeye uyarlanmış okunuşu:
Rasıl Cakobi
Bu telaffuz akademik çevrelerde veya kitap incelemelerinde genellikle tercih edilen, sadeleştirilmiş Türkçe söylenişidir.
Diğer Kitap Özetleri - İncelemeleri de ilginizi çekebilir
Göz atmak için tıklayın
Bu sayfayı beğendiyseniz, lütfen yorum yapmayı ve çevrenizle paylaşmayı unutmayın.
Beğen ve Yorum Yap
Bu Yazının Yorumları
Şu yazılar da ilginizi çekebilir
Kadir TEPE- 1 gün önce
Neslihan- 1 ay önce
Esma Doğan- 1 ay önce